BECKY'NİN BAKIŞ AÇISI
Arabayı park etmiş bir şekilde önünde durduğum Brian Cafe'ye baktım. İçeri girmek ve girmemek arasında kalmıştım çünkü Hemmings'lerden biriyle görüşecektim. Onlar, tehlikenin diğer adıydı. Herneyse.
Yavaşça kapıyı açtım ve anahtarı çantama yollayarak yanıma aldım. Kafeye ilerlerken beynim durmuştu. Sanki duyacağı şeylere hazırlık yapıyordu. Derin nefesler alıp kapıdan içeri girdim. Lana cam kenarındaki bir masada oturmuş, dışarıyı seyrediyordu. Yanında yaklaşmaya başladım. Beni fark ettiğinde ayağa kalktı ve bana sarıldı.
"Gelmeyeceksin sandım Beck."
"Ama geldim." Geri çekilerek yerine oturdu, bende tam karşısına oturdum. Garsona iki kahve getirmesini rica etti.
"Ne konuşacağız." Derin nefesler aldı.
"Bak Becky, ben herşeyi biliyorum ve bunun için seni suçlamayacağım çünkü bu senin suçun değildi. Ailen yüzünden, daha doğrusu baban yüzünden sana böyle davranmalarına izin veremem. Adaletten yanayım, suçsuz olana destek olurum." dediğinde, gerçekten de neden onu sevdiğimi anlıyordum. O kardeşleri gibi değildi. Anlayışlıydı. Bir Hemmings'e göre.
"Bu yüzden Becky, sana yardım edeceğim." Ona, bana yardım etmek yerine kardeşini durdurması gerektiğini söyleyecektim ama vazgeçtim. Çünkü Luke, tuttuğunu koparırdı. Onu kimse sakinleştiremezdi.
"Neden kardeşini durdurmuyorsun?" Ama yinede sordum.
"Luke'u tanımıyormuş gibi konuşma." Ve kafama dank etti. Luke vurulmamış mıydı?
"Luke...vurulmuştu?" Yüzüme baktı hatırlamak ister gibi. Sonra kafasını iki yana salladı.
"Karşınıza çıktığı ilk an vurulacak kadar plansız değildi. Çelik yelek giymiş." Kafamdan aşağı kaynar sular dökülüyordu.
"Ciddi misin?" Omuz silkti. Şuan çaresizdim, ağlayabilirdim. Neden böyle olmuştu ki? Neden babamın hatalarının bedelini ben ödüyordum.
"Sende ona yardım ediyor musun?"
"Bu yaptığı kötü şeylerde değil. Sadece onun kasası gibiyim ve kaçırdığı insanlara bakıyorum. Ve Skylar..." Dedi sesi kısılırken. Gözüm seğiriyor ve kalbim gümbürdüyordu. Ona bir şey olmamasını duymak için her şeyimi verirdim.
"Ne oldu ona?" Boğazını temizleyerek ciddileşti.
"Skylar, hasta. Yani ruhsal bir hastalık... Panik atağı var. Luke onu kaçırdığında ilacı yanında değildi. Krize girdi. Ben ona ilacı ulaştırdım." Yani ben herşeyi bilmiyordum. Skylar hakkında daha öğrenemediğim çok şey vardı. Ayrıca onu Luke kaçırmıştı, Tanrım!
Ya Luke gerçekten çok üzgündü, ya da keçileri kaçırmıştı!
"Teşekkür ederim, Lana. O iyi, değil mi?" Ellerimi tuttu güven vermek için.
"İyi Becky, merak etme. Onu eve aldık ama ondan önce sığınaktaydı. Ona iyi bakıyorum." Gözümden düşen yaşı fark etmemiştim. Ben gülümseyince çenemden aktı. Burnumu çektim.
"Ve şimdi onları kurtaracağız." diyerek elimi bırakmadan ayağı kalktı.
"Onları?"
"Calum'u mezarlıktayken kaçırmış ve birde eski sevgilisi." Kaşlarımı çattım ve sitem ettim.
"Neden!?"
"Bilmiyorum. Luke ruh hastası gibi davranıyor." Ve kafeden çıktık. Benim arabama yürüdük çünkü o her hangi bir araçla gelmemişti. Bana tarif ettiği gibi sürmeye başladım.