SAFİR 12. BÖLÜM | AİT

35.7K 2.1K 507
                                    


Instagram: t.y.mazer
Twitter: tymazerr

Şöminenin önünde o halde ne kadar süre kalmıştık bilmiyordum. Tek bildiğim kızıl ateş sönmüş, sıcaklığını geri çekmişti. Tenimdeki soğukluğu hissediyordum. Ama Lacivert'in teni hala alev alevdi.

Her bir uzvum sızlar konuma gelene kadar hareketsiz kalmıştım. Bu durum umurumda değildi ancak, uyuşan kollarım ve bacaklarımın yaydığı o rahatsız karıncalanma hissi, kıpırdanmama neden oluyordu ve kollarımda uyuya kalan bu kocaman ama küçük çocuğu uyandırmak istemiyordum.

Vücudumun isyanlarına kulak tıkamayı bırakıp yavaşça ondan ayrıldım ve duvara yaslanmasını sağlayarak hızlı bir şekilde kanepeye uzandım. Kanepenin minderlerini ve hemen baş ucunda bulunan küçük battaniyeyi alarak ikimize mini bir yatak hazırladım çünkü Lacivert'i kaldırıp odaya götürmemin mümkünatı yoktu.

Hatta onu, hazırladığım mini yer yatağına çekiştirirken bile yeterince zorlanmıştım. Lacivert yüzünde karmakarışık bir ifadeyle onu yönlendirmeme izin verdi ve minderlerin üzerine yatmamızı sağladım. Hemen yanına kıvrıldıktan sonra küçük battaniyeyi üzerimize örttüm.

Kumru gibi birbirimize sokulmuştuk. Sık nefes alış verişlerini, her göğsü indiğinde oluşan o hayali kara deliği hisseder gibiydim. Bu sefer saçlarına uzandım ve şafak doğana, güneş tekrar yüzümüze gülene kadar kadife tellerini okşadım.

Hissizliğin ötesine geçemeyen küçük Lacivert'imin sığındığı kara parçası bendim. Belki üzerine küçük bir ev inşa edeceği, bir bahçe yapıp, çimlerinde uzanacağı toprak, rüzgarını içine çekeceği hava bendim.

Zaten ben olmak istiyordum. O ben olsun, ben o. Dünya dursun ama biz burada, bu şekilde kalalım istiyordum.

*

Sabahın ilk ışıklarıyla uykuya dalsam da, içinde bulunduğum teslimiyet bedenimle sınırlıydı. Zihnen hala aynı sahnedeydim, Lacivert'in ağladığı, benim nefessiz kaldığım sahnede.

Kıpırdanıp, sıcak bedenini benden ayırdığı anı farkettim ama bir süre bekleyerek gözlerimi açmadım. O an ne bekledim bilmiyordum. Belki saçımı okşamasını, belki de yanağıma bir öpücük kondurmasını...

Ama hiç birini yapmadı.

Aksine yanımdan o kadar hızlı kalktı ki, gözlerimi korkuyla açtım. İşin kötüsü gözleri dehşet saçıyordu. Etrafı tarayan ifadesinden korkarak toparlandım. Eve biri filan mı girmişti? Ama böyle bir durumda Lacivert asla dehşete düşmezdi. Gözlerimi ifadesinin alevlendiği noktaya çevirdim.

Dibi gelen şişeye bakıyordu. Sıkıntıyla ensesini ovdu ama yaşacağını sandığım ağrıya rağmen fazlasıyla dirayetliydi.

Uyku mahmuru ifadem ve çatallı sesimle dikkatini çekmeye çalıştım.

"James?"

Cümleme devam etmeden sözümü kesti. Sanki milyonlarca düşünce aynı anda zihninden geçiyor, aynı hızla onu yaralıyordu.

"Sana ne anlattım?"

Ses tonundaki öfke, gözlerinde biriken yabancı gölgeler, üzerinde uzandığım mindere rağmen sendelememe neden oldu.

İkimiz de benzer çöküntünün enkazları gibi birbirimize baktık.

Lacivert dün geceyi hatırlamıyordu, ancak ifadem, tüm o acıyı küçük bir fanusa hapsettiğimiz anı saklayacak kadar güçlü değildi. Yüzüme o kadar dikkatli bakıyordu ki, geçen her saniyede vücudunda hissettiğim gerilim canımı ulu orta yakacak gibiydi.  Çok kısa bir an da olsa ifadesinde kendini belli eden ıstırap, nefesimi kesti.

Lacivert  - Safir - AmberHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin