X19

4.2K 185 6
                                    

Allah Türkiye'nin yardımcısı olsun. Dün olan patlamada yaralanan herkese geçmiş olsun dileklerimi yolluyorum. Ölenler içinse hepsinin mekanı cennet olsun , yakınlarına baş sağlığı diliyorum. Umarım en kısa zamanda ülkemiz bu acıdan ve kötülükten arınır.

Arda

Salona adımımı atmamla annemin deli gibi ağladığını görmem bir oldu, neler oluyordu?

Babamda koltuğuna oturmuş elinde telefonla sinirden kuduruyordu, tanrı aşkına saat sabahın sekiziydi! Yoksa Pelin'e bir şey mi olmuştu? Hayır doktorlar durumu iyi diyordu. Olamazdı.

"Anne?"

Kafasını direk bana çevirdi ve bana doğru koşup sarıldı.

"Oğlum, P-Pelin, kardeşin o-o öldü."

Zar zor aldığım nefesimle yataktan fırladım. Tanrıya şükür sadece rüyaydı. Sadece bir rüya. Kendimi yatağa atıp tekrardan gözlerimi kapattım. O zamanlara geri dönmek istemiyordum hayır, o zamanlar ve önceleri sadece kötü anılardan ibaretti.

Gözlerim kapalı halde Eylül'ü düşündüm. Onun benimle mutlu olduğu zamanları, Birkaç hâli gözümün önünde canlanırkan sırıttım. Cazgırım... deli gibi özlemiştim. Doğruldum ve komidinin üzerinde duran bardağı alıp kafama diktim. Sıcak viski? Siktir. İğrenç.

Ağzımı buruşturarak yataktan kalktım ve sıcak havayla tekrar yüzümü buruşturdum. Hava bu kadar delice sıcak olmak zorunda değildi. Klimayı kapatıp balkona gittim ve kapıyı açıp dikildim. Yüksek olduğu için esiyordu. Denizi ve yüzen insanları izledim bir süre. Eylül burayı çok severdi... Eminim İstanbuldan kurtulup burda yaşamayı bile isterdi.

Bir sigara yaktım ve İzmir'i öyle izlemeye başladım, tamam işte şimdi biraz güzelleşmişti.

Pelin'de İzmir'e aşıktı. İstanbul'un boğucu havasından daha çok seviyordu bu sıcak havayı... Kaşlarımı çatıp bir an duraksadım. Pelin'i görmeliydim. İyi olduğunu bilmeden bu yüz buruşturmalarımın sonu gelmeyecekti. Saate baktım. Saat daha yediydi. Tamam, bende koşarım.

Sigaramı hızla içtim ve giyinip odadan çıktım ve yan odanın kapısını bir ölüm sessizliğiyle açmayı başardım. Bu küçük cadı çıt sese bile uyanıyordu. Orada mışıl mışıl uyuyan melek gibi yüzünü gördüğümde kapıyı tekrar aynı sessizlikte kapattım ve evden çıkmak için aşağıya indim.

Pelin'in bana bana yaptığı ihaneti hâla sindiremiyordum. O salak çocuk için,.. hâla inanamıyordum. Sanırım ölsem bile bunu unutamazdım. Ben ona bir abiden fazlasıyken o bırakıp gitmeyi göze almıştı. Tanrım ne sinir bozucuydu.

"Günaydın Arda, kahvaltı eder misin yavrum?" Ayşe teyzenin sesini duymamla mutfağa döndüm. Acaba bu kadın burada mı kalıyordu? Büyük ihtimal, diye düşünerek tatlı yüzüne baktım.

"Hayır Ayşe sultan teşekkürler, ben biraz koşup gelicem uyandıklarında hep beraber yeriz."

"Sen bilirsin oğlum." diyip mutfağa oturduğu yere geri döndü. Gülümseyip kulaklığımı taktım ve kapıdan çıktım.

Çıktığım gibi geri dönmek istedim çünkü sanırım kavruldum. Bu kadar sıcak çok fazla! İstanbul'u özlemiştim. Eylül'ü mü İstanbul'u mu? iç sesime sağlam bir dayak gerekliydi ama maalesef dövemiyordum.

SORUNLU AŞK ☠ 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin