Ne olduğunu anlamadım. Öpmeye başlayınca neye uğradığımı şaşırdım. O okyanus mavisi gözlü çocuk beni öpüyordu. Ilk öpüşmem böyle olmasını istemezdim. Lanet olası pislik herif. Hayallerimden aldı götürdü beni. Ne kadar da aptal bişeydi. Aşık olduğum adam değildi. Üstelik sevdiğim adam bile değildi. Tamam yakışıklı olabilir. Tamam değiştiriyorum. Cok yakışıklı birisi. Ama sevmiyorum onu. Sadece beğeniyorum. Neyse onu ittirdim. Dudaklarımı silerek:
" ne yaptığını sanıyorsun sen? Aptal herif? Amacın ne senin? Bu öpme neyin nesi? " dedim. O sırada yürüyordu. Söylediklerimi duyunca arkasına döndü. " Sadece bir saniyelik birşeydi. Senden öncede oldu merak etme" dedi. Bende durur muyum? Yapıştırdım klişe cevabımı. " Ben senin zannettiğin kızlardan değilim. Anladın mı? " dedim. Bana yaklaşarak " tamam alacağımı aldım. Gidebilirsin" dedi. Aramızda 8 santimetre mesafe vardı. Ben de bu durumdan yararlanarak dikişli kafasına yumruk attım.
"Ahhhhhhh! Ne yapıyorsun sen ? Kızım manyak mısın? Görmüyor musun? Dikişimi patlattın.!" derken beni kucakladı ve arabasına doğru taşıdı. Muhteşem bir araba gördüm. Hani o reklam vermek gibi olmasın ama ordaki arabadandı. Araba çok çekici gözüküyordu. Tüm dertlerimi unuttum sanki. Hayranlıkla onu izlerken beni kucağından indirdi. O arabanın yanında hemde.
" Bu senin araban mı? " diye şaşkınlıkla ona bakıyordum. Bana
" Hiç araba görmedin mi? Bin arabaya" dedi. " Yok artık ! seninle arabaya bineceğimi düşünmüyorsun değil mi? " dedim kaşlarımı çatarak.
"Bin yoksa bindiririm" . O esnada koştum. Yaklaşık 40 metre ilerledikten sonra beni tuttu ve kucakladı. Arabaya doğru taşıdı . Arabaya geldiğimiz de beni öne bindirdi. Ne kadar binmek istemesem de merak ediyordum arabanın içini. Etrafıma bakındım. Gerçekten de çok muhteşemdi. Arabayı incelerken emniyet kemerini taktım. O sırada Emir çoktan direksiyona geçmişti bile. Bu öküz kesin bana bişey yapacaktı. Kesin bak. Ama bi tarafım git diyordu. Elini radyoya götürdü. Radyoyu açtı. "Bruno Mars- uptown funk " Çok gürültülüydü. Kulaklarım sağır olacak noktaya gelmeden sakin birşeyler açtı. Direksiyona çok yakışıyordu. Gerçekten havalıydı. Hem karizması. Hem arabası. Hem soyadı. Aşık olmamak için hiç bir nedenim yoktu. Ne diyordum ben. Aptal mıyım neyim? Uzun hayallerden sonra uçurumun kenarına geldiğimizi gördüm. Çok güzel bir yere benziyordu. Dalgaların sesi, kuşlar... Herşey mükemmeldi. Sessizliği bozdum.
"Az önce beni öptüm. Şimdi ne var sırada" dedim.
Başını benden tarafa çevirdi. Yüzünde hiç görmediğimbir ifade vardı. Ciddiydi. Bana
" Sırada birşey yok. Sadece gelip burayı görmeni istedim" dedi.
" Beni burada mı öldüreceksin? Gerçekten ben daha çok gencim. Daha ölmek için bir sebebim bile yok" dedim.
" Yaşamak için de sebebin yok" dedi. Bunu söylerken biraz gülümsüyordu sanki. Gözlerinin kenarındaki üç çizgiyi görür gibi oldum. Alnı hâlâ kanıyordu. Kanı gördükçe midemin bulandığını hissettim.
" Birşey mi oldu? Yüzün bembeyaz oldu." dedi mavi gözleriyle. Kafasını işaret ederek "sanırım ben iyi....." der demez bayıldım. Emir'in sesini duyuyordum.
"Ezgiii. Ezgi iyi misin? Ses ver. Kahretsin bide bu eksikti"
Konuşmak istiyordum fakat konuşamıyordum. Emir elimi tuttu. Elleri hâlâ soğuktu. Gözlerimi açtım yavaş yavaş. Kanamakta olan başını gördüm. Ip sallanıyordu. Ipi gördükçe daha çok midem bulanıyordu. Fazla dayanamayarak üstüne kustum. Rahatlamıştım.
Emir
" Offf Ezgi offf. " dedi ve üstündeki tişörtü çıkardı. Görmemek için gözlerimi kapattım. Aralarından bakıyordum tabi ki de. Baklavaları o kadar mı belirgin olur bir insanın?
" Ohaaaa onneee beee?" dedikten sonra ıslık çaldım. Içimden dua ediyordum. Inşallah duymamıştır. Inşallah.
" Seninkisinde de vardır " dedi. Bunu söylerken bir kaşı yukardaydı.
" Görmedim " dedim. Ayaklarını kırdı ve yanıma oturdu. Gözlerini dalgalardan ayırmadı. Rüzgâr estikçe parfümünün kokusu burnuma geliyordu. Bana baktı. Gözlerimi dalgalardan çevirerek okyanus mavisi gözlü çocuğa baktım.
"Niye beni öptün?" dedim. Gözlerini benden ayırıp dalgalara çevirdi. Hiç birşey söylemedi. Ona :
" Sana soru sordum" dedim. Sesimi istemeden de olsa yükseltmiştim. Bana baktı ve :
" Şu dalgalara bak. Hepsi buradan çok güzel gözüyküyor. Ama kayalara her çarpışında biliyorum ki canları yanıyor. Ben de öyleyim Ezgi anladın mı? Ordan ne kadar sağlam gözüksemde öyle değil. Ne kadar doğru yapıyorum bunları sana anlatmakla bilmiyorum . Sıkıldım artık ."
Bunları söylerken ayağa kalktı ve arabanın üstüne oturdu. Az önceki o ukâlâ, havalı çocuk gitmişti. Yerine uzaydan gelen çocuk geldi sanki.
" bana anlatabilirsin" dedim ayağa kalkarak. Bunları söylerken bir taraftan da elimi omzuna koydum. Bana masmavi gözleriyle baktı.
" Sana baktıkça kahroluyorum görmüyor musun? " dedi. Şaşırarak ona baktım....Umarım beğenerek okuyorsunuzdur. Sizleri çok seviyorum💞💝😍😙