Gözlerimi açtım ve bir süre nerede olduğumu düşündüm. Yavaşça doğrulduğumda sert zeminde uyumanın sonucu olan sırt ağrısını hissederek inleyerek geri yattım. Bu şekildeyken ağrı azalıyordu.
“Yerinde olsam buna alışmaya çalışırdım.” dedi sağdan bir yerden Daniel.
“Alışmak mı?!”
“Saraya dönünce kuş tüyü yatağına kavuşursun. Ama dur! Saraya dönemeyeceksin!”
Ona öfkeyle baktım. Ardından kendimi zorlayarak tekrar doğruldum.
“Kapa çeneni... Lütfen.” Son sözcüğü söylemeden içim rahat etmemişti.
Bir anda kahkahalara boğuldu.
“Lütfen mi?” dedi kahkahaların arasında. Doğal olarak sinirlenmiştim.
“Evet, lütfen. Bir nezaket sözcüğü. Aaa, tabi… Senin gibi bir mağara adamı bunu bilemez.”
Kaşlarını kaldırdı.
“Mağara adamı? Bulabildiğin en iyi sözcük bu mu?”
“Of, git başımdan!” Yayımı ve sadağımı sırtıma taktım.
“Emredersiniz majesteleri.” Abartılı bir reverans yapıp önüme eğildi. İşte beklediğim fırsat. Sırtına yumruğu geçirdim. Gülmeye başladı. Şapşal. Sinirlenip onu kovalamaya başladım. Daniel gülmeye devam ediyordu. Bir süre sinirle koştuktan sonra ben de hafifçe güldüm. Ardından kahkahalar atmaya başladım. Lily ve Tommy’e taş çıkartırdık. Bir yandan gülüyor, bir yandan da koşuyorduk.
Bir süre sonra Daniel birden durdu. Bir saniye önce koşuyordu, bir saniye sonra olduğu yerde kaldı. Ben de ona çarptım. Sendelemedi bile. Daniel’in yanına geçtim. Bir nehrin önünde durmuştuk. Daniel’e baktığımda yüzündeki bütün kanın çekildiğini gördüm. Bembeyaz olmuştu.
“Ne oldu?” diye sordum merakla. Nehrin karşısında bir şey olup olmadığını kontrol ettim. İlgi çekecek bir şey yoktu. Çiçekler, otlar, ağaçlar falan. Onu dürttüm.
“Heeey, iyi misin?” Hafifçe kekeleyerek cevap verdi.
“Şeyy… B-Ben biraz… Sudan… Hoşlanmam da.”
Bir süre olayı kavramaya çalıştım. Sonra bir kahkaha patlattım.
“Dalga geçmeyi kes Daniel!” Bana baktığında gözlerindeki gerçek korkuyu gördüm.
“Aaa. Sen… Gerçekten kor-ııı-hoşlanmıyorsun.”
Başını hafifçe salladı. Ve ben daha ne olduğunu anlayamadan omzuna bir ok saplandı. Acı bir çığlık atıp kollarıma yığıldığında bağırışı duydum.
“Çocuğu öldürün! Ama kıza dokunmayın, kral onu canlı istiyor!” O an süvarilerin sesini duydum.
Başka şansım yoktu. Daniel’in kolunu omzuma attığım gibi nehre koştum. Tam varmıştım ki Daniel beni durdurdu.
“Hayır… Suya girmem.” Fısıltısı acı doluydu.
“Dan-“
“Yapamam Cat…” Sesi titredi. “Yapamam.”
Muhafızlar gitgide yaklaşıyorlardı. Birkaç saniye daha beklersek Daniel ölmüş, ben de esir alınmış olacaktım. Bu düşünceyi hızla zihnimden kovarken Daniel’in omzuma attığı elini tuttum ve doğruca gözlerine baktım.
“Bir şey olmayacak. Söz veriyorum.” dedim. Sesimin kendimden emin çıkması için elimden geleni yapmıştım ama son cümlede sesim titremişti.
Çok kısa bir süre için bakıştık. Sonra gözlerini kapattı ve elimi sıktı. Başını varla yok arası salladığı an suya daldım.
**************************************************
Selaaam :D Evet, yine ben. Size 2 bölüm ardarda gelmesi için söz verdiğimi hatırlıyor musunuz? Hah, işte ben onu düşündüm ve bu bölümün sonu heyecanlı bittiği için yeni bölümü pazar günü paylaşmaya karar verdim. Şimdi yazacağım, ama yayınlamayacağım, böylece biraz meraklanırsınız :D Hemen paylaşıp bu güzel sonu mahvetmek istemiyorum. Pazar günü görüşmek üzere, sizi seviyorum :*
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Betrayal (İhanet) ~ASKIDA~
AvventuraBir adam için ailenize ihanet eder misiniz? Hele de bu adam düşmanınız ise ve onu hiç tanımıyorsanız? Kendi hayatınızı riske atıp onu kurtarır mısınız? Bu ailenizi geride bırakmak demek olsa bile mi?