Gizli Numara

16 2 0
                                    

Öncelikle bu bölüm fazla geç kaldı. Kusurumuz varsa Affola...

Hastanede kaldığım süre içinde 2 Kilo almıştım bile, doğrusunu söylemek gerekirse Abim Deniz ve Babam bana oldukça iyi bakmışlardı.
Bir anne şevkati vermeye çalışarak...
Anne demişken;
Bir açıklaması varmıdır acaba yada yüzüme bakacak kadar gurur. Peki benim ve abimin suçu neydi. Neyin bedeliydi bu ?
Hangi suç babasızlıkla verirdi cezasını ?
Babasız kaldığım yılların hesabını verebilecek varmıdır acaba ?
Yanımda yoktu şimdi, peki geri dönecekmiydi ?

Koca bir soru işareti [?]

Uyandığımda yani başımda tekli koltukta oturan Deniz ve ikili koltukta uyuyan abim ve babama takıldı gözüme..
Deniz gözlerini açtığında bana baktı ve sıcak bir gülümse yayıldı yüzünde..
Günaydın Sevgilim dedi.
Günaydın dedim gülümseyerek..
Ayaklandı ve saatine baktı:
Şimdi sana kahvaltı alıp gelicem bir yere kaybolma dedi.
Tamam der gibi başımı salladim.
İçim gerçekten huzurla doluydu.
Haftalardır görememenin verdiği acı.. Katlanılamazdı.
Telefonuma gelen mesajla irkildim.
Özel numaradan gelmişti.
Şaşkın bir şekilde baktım telefona.
Sana ihtiyacım var yazıyordu.
Kimdi ?
Deniz olamazdı zaten şuan bana kahvaltı alıyordu.
Oğuz muydu?
Bana olan siniriyle yazmış olabilir miydi ki?
Sonuçta ona karşı olan büyük bir nefretim vardı. Beni sevdiğim insandan ayırmıştı haftalarca, hayatımda çekmediğim acıları çekmiştim, ben aşık olduğum adamdan ayrılmıştım en acı veren de buydu. Bir picin planladığı acımasız bir plan yüzünden vazgeçmiştim ben.
Ama bana dokunduğu her an ateş alıyodu dokunduğu her yer.
Aşk ile Nefretin arasında ince bir çizgi var derler.. Galiba ben o çizginin tam ortasındayım.
Darma duman...
Kafamdan attım artık beynim almıyordu, üzüntüyü, derdi.
Yeni gelen mesaj bildirimi ile tekrar telefona odaklandım.
Saat 8'de Sahilde ki kalede..
Kim olduğunu düşünmeye çalışırken, oğuzdan başka, aklıma gelen tek isim annemdi.
Bana ihtiyacı vardı.
Anlatmak istediği bir çok şey var daha doğrusu açıklama yapması gereken...
Hiç bir acının cezası babasızlık ile verilmezdi.
Babam gitti geriye ağlamaktan şişen bir çift göz sigaradan nefret ettiği halde günde 2-3 paket sigara içen abi, bu şeylere neden olduğu halde senelerce yalan söyleyen bir anne...
Peki ben o kaleye gidecek miydim?
Uzun süre düşündüm bu sorunum cevabını sonra :
Yaşımın artık büyüdüğü ve artık daha sağlam ayakta durmam gerektiğini evet o kaleye gidecektim.
Ama nasıl ?
Kapı kolunun gıcırtısı ile elinde ki tepsi ile içeriye girdi ve yanıma yaklaştı. Yatağı dikleştirdi ve tepsiyi önüme koydu.

"Hadi ama Kumsal somurtma bu kadar. Alt üstü hastane yemekleri. Sen bir iyileş eve dönelimde beraber yaparız yemeklerimizi."
Son cümlesi oldukça hoşuma gitmiş olacak ki istemsizce kıvrıldı dudaklarım. Oda yanağıma masum bir öpücük kondurdu ve devam etti;
"Abin ve baban eve dönsün güzelim günlerdir perişan oldular zaten, Senin taburcu olmana 2 gün var ben idare ederim"dedi.
Haklıydı günlerdir hastanede 2 kişilik bir koltukta uyuyorlardi ne kadar gönlüm el vermesede söylememe rağmen büyük bir ısrarla hastanede kalacaklarını söylüyorlardi.
Abim hafif bir kıpırdamadan sonra yavaşça gözlerini aralarken bana baktı ve gülümsüyerek günaydın prenses dedi. Abimin bana prenses demesini çok severdim. Başka biri deyince prenses gibi hissetmezdim. Abimin farklı bir tınısı vardı demekki.
Ayağa kalktı ve belini kıtlattı. Günlerdir bir koltukta uyumasına rağmen dinç gözüküyordu.
Benden önce atladı lafa tabi ki deniz
" Abi Kumsal bana emanet siz biraz dinlenin perişan oldunuz günlerdir arada ugrarsiniz zaten taburcu olmasına 2 gün var. "
Abime mantıklı gelmişti bu fikir elini çenesine götürdü ve iyice sıvazladı.
"Olur Abimin kumsal sana emanet" dedi ve yanında gözlerini yeni açan babama hadi baba gibisinden işaret etti. Sol Yanağıma bir öpücük kondurdu ve Kendine iyi bak prenses dedi. Babamda aksam ugrayacagim meleğim dedi kısa bir sarılma ardından odadan çıktılar.
bu bahaneyle kahvaltidan kurtuldum mutluluğunu yaşarken, elinde çatal ile bana peynir uzatan Denizi görünce tüm hevesim kursagımda kaldı.
Miğdem almıyordu zorlamama rağmen..
Sonunda zar zor bitmişti kahvaltı tepsi yi eline aldı ve ben şunu kantine bırakayım bir sigara içip geliyorum dedi. Onaylarcasına başımı sallarken yanağımdan aldığı öpücük ile kapıdan hızla çıktı. Elime geçen bu fırsatı mutlaka degerlendirmeliydim.
Aksi takdirde deniz odadan çıkmazsa kaleye gidemeyecektim. Kolumda ki vitamin serumunu hızla kolumdan çektim. Yataktan doğruldum ve dolaba yaklaştım burda benim için evden yedek elbise getirilmisti.
Dolaptan aldigim tül siyah üstünde ücgenler bulunan uzun kollu bol elbiseyi giydim.
Komidin üstünde duran tokamı aldım ve bileğime geçirdim.
Siyah uzun çoraplarımıda giyip siyah postallarımı da ayağıma taktım.
Oda 1. Katta olduğu için kaçmam kolay olacaktı.
Pencerenin yanında bulunan havalandirma kutusunu üstüne çıktım yangın merdivenlerine uzandım ve demir parmakliga sıkıca tutundum kendimi aşağıya doğru bıraktım sürtünerek inmiştim.
Arka Bahçe olduğu için kimse yoktu kaçmam kolay olacaktı.
Telefonumu almamıştım beni bulmaları kolay olurdu.
Şehire uzak bir alanda eski bir kale vardı.
Şimdi bekçinin olduğu kapıdan saçlarımla yüzümü saklayarak çıktım.
Karşı yoldan boş bir taksi geçiyordu.
Elimle işaret ettim.
Taksi benim olduğum yola dönerken,
Saçlarımı at kuyruğu şeklinde topladım.
Taksi önümde durdu acele ederek açtım kapıyı.
Eski kaleye dedim şoföre ve arkama yaslandim.
Basım yine derde giricekti. Kalede beni bekleyen şahıs yüzünden olmasa bile resmen hastaneden tedavi görürken kaçtım hemde Deniz den habersiz.
Beni öldürecekti.
Ama suan beni bekleyen her kimse bana ihtiyacı vardı.
Maddi manevi Fark etmez.
Yarım saat ardından araba kale önünde durdu. Elbisenin cebinde çıkardığım parayi taksiciye uzattım ve arabadan indim.
Kale karşımdaydı, etrafı yeşil bir boşlukla dolu, bir uçurum kenarında eski yıkıntı bir kale.
Beni buraya çağıran kimse burada geçirdiğim çocukluğumu biliyor olmalıydı.
Tabi ki annem geldi aklıma o iyi bilirdi burayı.
Bir kaç adım ardından yıkıntı bir harabeye donmus kalenin kapısına ilerledim, içeri girdiğimde dışarıya rağmen içerisi az da olsa karanlıktı.
Bir kaç adım sonra merdivenleri tırmanarak kaleninin 3. Katına çıktım.
Burası Benim icin önem taşıyordu.
Ben her üzüldüğüm de bu katta oturur ayaklarimi dışa doğru sarkıtır. Denizi seyrederdim.
Yine aynısını yapmak geldi içimden.
Yavaşça yaklaştım ve oturdum. Denizi seyrediyordum. Taki arkamda bir el hissedene kadar ...

Şimdiden okuduğunuz için Teşekkür ederim !!!!
😊

BUDALAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin