-11-

218 16 3
                                    

İYİ OKUMALAR.
Madison'un Ağzından.

"Hadi Judith aç ağzını." dedi Carol. Judith'e mamasını yedirmeye çalışıyordu. Carl, Beth ve Jack bir şey konuşuyorlardı ama sohbetin ortalarında konuyu kaçırmıştım.

"Öyle değil mi Madison?" dediğinde kafamı kaldırıp Carl'a baktım.

"Kesinlikle öyle." Ne sorduğunu anlamamıştım. Bozulmaması için böyle demiştim. O sırada ormanın içinden gelen çığlıkla oturduğum yerde sıçradım ve ayağa fırladım. Diğerleri de benimle birlikte kalkmışlardı. Bizim bu ani hareketimizle ağlamaya başlayan Judith'e endişeyle baktım.

"Carol sen Judith'i sakinleştirebilir misin? Biz bakarız." O da endişeyle kafasını sallayıp Judith'i kucağına aldı. Judith sustuğunda Beth ve Jack'i gösterip durmalarını, Carl ve kendimi gösterip seslerin geldiği yeri işaret ettim. Jack elini hızla sallayıp kendini gösterdi. Daha sonra da ormanın içini. Kafamı hızla iki yana sallayıp işaret parmağımı uyarırcasına ona doğrulttuğumda gözlerini devirerek kalktığı yere oturdu. Beth zaten oturmuştu. Carl silahını alırken ben de okumu ve yaylarımı aldım. Yavaşça ormana doğru yürümeye başladık. Ben okumu hazır hale getirdiğimde Carl çoktan ormana doğru nişan almıştı. Karşımıza çıkan Rick ve Michonne ile silahlarımızı bırakıp derin bir nefes aldık. Ben Michonne'a sarılırken Carl da Rick'e sarıldı.

"Judith'i kaybettim." dediğinde Rick'e gülümsedim ve Michonne'dan ayrıldım. Carl Michonne'a sarılırken ben de Rick'e sarıldım.

"Carol, Beth ve Jack'in yanında." Ayrılıp elini tuttum. "Gelin gidelim." Rick'in gözleri sevinçle parlarken biz yürümeye başlamıştık bile. Bizimkilerin yanına gittiğimizde Rick elimi bırakıp hızlı adımlarla Judith'in yanına giderek onu kucakladı. Rick Judith'e sarılırken Michonne mutlulukla onları izliyordu ve Rick'e bakarken gözlerinin parladığını görebiliyordum. Bunların arasında kesin bir şey var diye geçirdim içimden. Onları izlemeyi bırakıp Carl'a döndüm. Yüzünde mutlu olduğunu belirten bir gülümseme ile babasını izliyordu. Rick konuşmaya başladığında hepimiz ona döndük.

"Yolda gelirken kanla yazılmış bazı yazılar gördük. Belki de oraya gidip hayatımızı kuratarabiliriz ne dersiniz?" Bir adım öne çıkıp

"Ne yazıyordu?" Diye sordum. Rick derin bir nefes alıp konuşmak için ağzını araladı.

"Yaşamak için Son Durağa gelin."

Carl'ın Ağzından.

"Yaşamak için Son Durağa gelin."

Oranın güvenli olduğunu nereden bilecektik ki? Ama bir yandan bakarsak belki grubun geri kalanı da o yazıyı görüp oraya gitmiş olabilirler. Düşüncelerime son verip Madi ve babamın konuşmasına kulak kesildim.

"Belki diğerleri de o yazıyı görüp oraya gitmiş olabilir. Bence şansımızı denemeliyiz. Yanımızda birkaç şişe su ve 4 konserveden başka bir şey yok. Bunlarla en fazla kaç gün dayanabiliriz?" Babam Madison'a onaylar anlamda kafa salladı.

"Bende öyle düşünüyorum. Şansımızı denemeliyiz." Gözlerini teker teker gruptakilere dikti.

Beth, Jack, Carol, Michonne ve Madison onayladıklarını belirten cümleler kurarken ben sadece kafa sallamakla yetindim.

"İyi o halde hava aydınlanınca yola çıkarız." Ben eski yerime, kütüğün önüne, yerleşirken Madison'u da yanıma çağırarak başımı omzuna koydum ve 1-2 saatlik bir uykuya dalış yaptım.

Madison'un Ağzından.

Sabah olmuş ve biz 'Son durak' için yola koyulmuştuk. Günlerdir yemek yiyememenin acısı vücudumdan şu an çıkıyor gibiydi. Her an burada bayılabilirdim, ayakta bile duramıyor, zar zor yürüyordum. Elimizde olan konservelerde bitmişti. Ve şu an sonumun geldiğini düşünüyordum açıkçası. Rick ve Michonne önümüzde ilerleyip liderlik yaparken hemen arkalarında kucağında Judith olan Carol, onun yanında Jack, Beth ve Carl vardı. Şu an onların yanından yürüyor olduğumu sanıyorlardı sanırım. Ama ben en arkadan gidiyordum. Vücudum daha fazla açlık kaldıramazdı. Gözümün karardığını hissettiğimde tutunacak bir şey aradım.

"Carl." Sözcükler ağzımdan adeta bir fısıltı gibi çıkarken kimse beni duymamıştı. Bu sefer daha yüksek bir sesle konuşmaya çalıştım.

"Carl!" Ve gözlerim daha fazla kendisini zorlamadan kapandılar. Son gördüğüm şey bana endişeli bakan bir gruptu.

Carl'ın Ağzından.
"Carl!" Madison'un zar zor seslendiğini duyduğumda biraz geç kalmıştım. Madison'un gözleri kapanıp vücudu yerle buluşurken hızla yanına koştum. Babamlar da arkamdan gelirken Madison'un başını yerden kaldırıp dizime koydum.

"Madison! Hadi uyan güzelim. Lütfen. "Sonlara doğru sesimin kısılmasıyla kendime lanet ettim. Ona bir şey olursa dayanabileceğimi sanmıyorum. Tüm her şeyimizle o bana ben ona bağlıydık. Her zaman birbirimizi kolladık. Babama dönüp konuştum.

"Baba! Ne yapacağız?" Babam da endişeli görünüyordu. Gruba dönüp

"Hemen o Son Durak denen yere gitmeliyiz! O yazıyı yazacak kadar yardımseverlerse (!) mutlaka bize de yardım edebilirler!" Madison'u kucağıma alıp babama baktım.

"Hadi gidelim. Umarım oraya gittiğimizde çok geç kalmış olmayız." Hızlı hızlı yürümeye başladığımızda kucağımda yatan meleği sıkı sıkı tuttum.

Yüzündeki kurumuş kan ve çamur olduğu halde o hala güzelliğini koruyordu. Çok masum ve temizdi. Onunla ne zaman tartışsak kalbime aynı anda 100 tane bıçak saplıyorlar gibi hissediyordum. O acının tarifi yoktu. Bana ne zaman gülse ya da onu izlesem yüzümde istemsiz bir tebessüm oluşuyordu, bunu engelleyemiyordum. Ama ne olursa olsun onun zarar görmesine asla izin vermeyeceğim.

Yoldaki yazıları takip ederek 1 saat sonra Son Durağa gelebilmiştik. Yol boyunca onu aylaklardan koruyup getirirken yüzüne bakamadığım Madison'a gözlerimi çevirdim. Öncekine göre biraz daha solgundu sanki yüzü? Endişelenip kulağımı kalbine koyup dinlerken kalbinin yavaş yavaş attığını hissettim. Aceleyle babama dönüp

"Baba! Baba kalbi çok yavaş atıyor!" Babamın gözleri büyürken hemen konuştu.

"Çabuk içeriye gitmemiz lazım! Silahlarınızı elinize alın!" Silahı umursamadan üzerinde Son Durak yazan büyük ve ihtişamlı kapıdan içeri girdim. Girer girmez üzerime silah tutulmasını hiç umursamadan konuştum. O an sadece gözlerim Madison'u görüyordu.

"Yardım edin! Nabzı çok yavaş! Lütfen yardım edin!"

BÖLÜM SONU.

The Walking Dead:Madison (ARA VERİLDİ)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin