Sabah "Hadi kalk!" diye üzerimdeki çarşafı çekiştiren Cemre'ydi. "Git başımdan Cemo uykum var." diye çarşafı çekip sıkıca tuttum.
"Yahu kalk! Beni sürükleyerek kaldırmak zorunda bırakma."
"Ya bir damla oksijen sefası sürüyordum. Onun da içine ettin. Çok sağ ol!" diye söylenerek uyandım.
Manzarayı görünce Cemre'ye bakıp kendimi tutmaya çalışarak kahkaha attım. Bora tek kişilik koltukta yan uzanıp uyumuş, Yalın dolabımdan yastık çıkarıp kafasını gömmüştü.
"Gülme!" diye sinirleri bozuk bir şekilde ellerini beline koydu. Ayaklarıyla Yalın'ın yastığını sarstı, "Yalıın!!" diye seslenirken Yalın'ın tepki göstermeyeceğini fark etti.
Bora'yı dürttü sonra. "Espri canavarı! Bari sen kalk oğlum be!"
Gözlerimin kapandığını hisseder gibi olunca, Sen daha çooook uğraşırsın." diye tekrar yatağıma gömüldüm.
"Hayır!" diye bağırma sesini duyunca irkilerek tekrar doğruldum. Bora kan ter içinde kalmıştı.
Cemre bir bardak su verdikten sonra, "N'oldu oğlum?" diye sorunca Bora endişeyle gözlerimize baktı.
"Ya şu Gözde. Bir an önce kurtulmalıyım ondan."
Cemre Bora'nın elindeki bardağı alıp kalan suyu Yalın'ın suratına çarptı.
"N'oluyo lan!" diye yattığı yerden kalkınca, Cemre sırıtarak ellerini salladı. "Kalk diye şey etmiştim ama."
Yalın, "Şey etme Cemre! Kalkayım diye şey etme!"
Öyle ya da böyle hepimiz kalkmıştık. Cemre, "Bari bugün erken kalksaydınız." diye söylenirken bende kıyafetimin yanlış düğmelerini düzeltiyordum.
Bora aynamın karşısında saçlarıyla uğraşırken Cemre ona ıslak mendil ve peçete uzattı. "Al şunları pasaklı, gözlüğünü temizle." diye gülüyordu ona.
Yalın bilgisayarımdaki müziklere bakıyordu. "Sen klasik dinler miydin?" diye bana bakınca, "Onlar ba-" diye kendimi susturup, "Silsene onları Yalın!" dedim.
Annem içeri girdi. "Kahvaltı hazır!" derken Damla da geldi.
Bora "Kurt gibi açım!" diye aşağı koşunca, Cemre yine sataştı, "Ben seni bildim bileli açsın zaten Bora!" diye peşinden gitti.
Yalın'a baktım. İkimiz birlikte kahkaha atınca, "E haydi madem kanka! Biz de gidelim." diye elinden tutup koşarak aşağı götürdüm onu. Damla da arkamızdan güldü, "Tanıdıkça daha çok hayran kalıyorum şu hallerinize." diye o da aşağı doğru yürümeye başladı.
Bora önündeki peyniri kesmeye çalışırken, "Derya Teyze." dedi. "Aria'nın doğduğu gün çektiğiniz fotoğraflarını gördüm de. Neden hep erkek bebeklerin elbiseleri vardı üstünde?"
Annem güldükten sonra, "Ha evet!" dedi. "doğuma iki ay kala doktor cinsiyetin erkek olduğunu söyleyince biz de bir dolap dolusu kıyafet aldık. E doğduğu gün de mecburen onları giydirmek zorunda kaldık."
Bora beni baştan aşağı süzdü. Kahkahayı basıp, "Desenize dünden bugüne hiçbir şey değişmemiş." dedi.
Cemre anneme döndü,
"E peki Aria ismini nereden aldı? Bugüne kadar hiç sormamıştık."
Annem elindeki çatalı masaya bıraktı. "Dedesinin evlatlık aldığı yabancı bir kız çocuğu vardı. Onu kaybedince Aria doğdu. İsmini de o kızdan aldı. Biz de kabul ettik." dedikten sonra bana baktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SOSYOPATİK
Novela JuvenilHepimizin minik bir dünyası var. İçimizde sakladığımız, kimsenin zarar vermesini istemediğimiz bambaşka bir dünya. Hepimizin minicikken ya balonlarla ya çikolatalarla ya da oyuncak arabalarla dolu bir hayal dünyamız vardı. Oranın rüya olduğunu biliy...