Uğultulu ses sokakta yankılanırken, bu cinayetin tek tanığı dolunaydı.
Bu cinayet bir bedene ait değildi. Kanlı görüntü oluşmuyordu belki de. Bu cinayet bir ruha aitti. Yorulmuş bir ruh, bir kurşunla yerle bir edildi. Ama bu kurşun maddi yönden zarar vermemişti. Kan yoktu belki de işin içinde ama daha tehlikeli bir şey vardı.
His...
Bir ruh, beden büyüdükçe nasıl yaralanıyorsa, bedende her bir darbeyle parçalanıyordu. Bu et yığını her hangi bir dış etkilerden, darbelerden koruyorsa o bedeni; tutsak kalmış ruhunda koruması gerekiyordu.
Ama ruh, o bedende tutsak kalırken bedene olan sözler, hakaretler bir intihar ipi gibi ruha iniyor ve orada kendi hislerinin katili oluyorlardı. Sözcükler, bir nakış gibi ruha işlerken paragraf aralarında sıkışan başka bir ruh, bedeni kitaplarla inşa ediyordu. Yara darbesi almış his ve kelimeleri cümle aralarına itiyordu. Parçalanan hisler, ruh arasında karanlığa karışarak tutsak kalıyordu.
Genç kız korkuyla gözlerini araladığında karlı zemine öfke içinde basan siyah botlar gördü. Bakışları yukarıya doğru kayarken lacivert gözler tehlikeli ve öfkeli bir şekilde genç kızın üzerinde saplanmıştı.
Bu öyle bir bakıştı ki her bir histen yoksun, ifadesizdi. Gözlerine duvarlar örtülmüş gibi hiç bir duygu belli değildi. Ama öyle bir bakıyordu ki; Alya'nın kuyudan farksız ruhuna ip sallıyor gibiydi.
Ellerini korkudan karlı zemine dayadığı için buz kesmişti ama şuan onu düşünecek halde değildi. Gözlerinin önüne düşen saçlarını hızla çekerek lacivertleri daha net gördü. Dehşet, kalbini bir kez daha tökezletirken biraz önce ölen beden bu katilin eseriydi.
Gözleri önüne o adamın beynini parçalayan kurşun gelmişti. Kanın kafatasına nasıl yayılışı... Gözleri önünden gitmeyen o görüntü onu psikolojik bir tramvaya sürüklüyor ve sonu çıkılmaz bir yolda ilerletiyordu.
Bu yol boğucuydu. Boğazına yapışan birinin ellerini hissediyordu. Nefes alamamasını engelliyor ve onu güçsüz bırakıyordu.
Korkunun sahip olduğu beden, dehşete de yer açmış, genç kızın nefesini kesmesine sebep olmuştu. Azraili, tam karşısındaydı. Ölmesi için belki bir kaç dakika ya vardı ya da yoktu. Gerçi biraz önceki sıyırıp geçen kurşun, neden onun başına denk gelmemişti bilmiyordu. Belkide Azraili onu daha değişik bir yöntemle öldürmeyi planlıyordu.
Alya, sanki mümkünmüş gibi duvarla birleşmek ve bu anı yaşamak istememişti. Korku, zihninin içindeki çığlıkları bastırıyor ve kalbinin tökezleyerek atan ritmini beyninde yankılanmasına neden oluyordu.
Genç adam, yerde yatan kedi yavrusunun ondan korkması hoşuna gitmiş gibi dudakları yukarı kıvrıldı. Alay, lacivert gözlerine yavaşça yayılırken; genç kız bu görüntüden cesaret alıp, biraz rahatladı. O sırada katilinin yüzünü ilk defaz inceleme fırsatı doğmuştu.
Alay içinde atan lacivert gözlere, göz hizasında belli olan o küçük çizgi, teki kalkmış bir kaş, dolgun elmacık kemiklerinin sert yapısı, bir tutamı alnın da gezinen dağınık saçlar ve son olarak yukarı kıvrılan dudaklar. Etkileyici yüzü, tehlikeli oyunlar planlayan tuzaklardan ibaretti.
Bu görüntü ne kadar bir alay belirtse de o gözlerden sızan bir tehlike de vardı içerisinde. Sanki alay, tehlikeyi saklayan bir maske gibi örtülmüştü gözlerine. Genç kız duvara daha çok yaklaşarak uzaklaşmaya çalışıyordu katilinden. Aynı hayalet ve karanlıktan korkan küçük bir çocuğun, saklanmak için battaniyenin altına girmesi gibiydi bu durum. Korkmuş ve çaresiz.
Soğuk zemin üzerinde geri geri gitmeye çalıştıkça genç adam mimiklerini daha çok alay kaplıyordu. Alya onu neden öldürmediğini düşündü. Tek atışta işini bitirebilirdi. Ama yapmamıştı. Bu işe merakla bulaşmıştı ve bedeli canı olacaktı. Hava da yanıp sönen ışıklar yeni bir yılı simgelerken onun için çığlık çanları çalıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AHRAZ
TienerfictieBir hikaye var kulağımda çınlayan, ruhuma dolanan, benliğimi örümcek ağlarıyla kaplayan. Dudağımda bir mırıldanma, 'ben konuşabiliyor muyum?' kaşlarım çatık; etraf kış. Ellerimde kan, yüreğim de azap. Sonsuz süküt... ve bir cinayet. Kafadan tek kur...