Multi; Miraç
Bölüm şarkısı: Evgeny Grinko-Faulkner's Sleep
8. BÖLÜM: "SESSİZ"
Alya, gözlerini açmadan kendine gelmeye çalıştı. Yankı, zihninde öldürdüğü bir anısından geriye kalan tek bir parça gibiydi. O anı ölmüştü, dirilmemeliydi.
Sol elini başına getirirken, sağ eliyle de merdiveni tutuyordu.
"Alya iyi misin?" Burak, endişeli yüzüyle, Alya'ya sesleniyordu.
Alya, göz kapaklarını yavaşça kaldırdığında Burak'a baktı. Zorla gülümseyip, bir şeyi olmadığını göstermek istiyordu.
Burak'ın yüzündeki endişeli ifade yavaş yavaş terk ederken onu, merdivenin başından gelen Melis'in sesiyle göz devirdi.
"Burak, yanıma gel," Melis, kızıl saçlarını savurarak odasına tekrar gitmeden önce Alya'ya soğuk bir gülüş atıp, gözden kayboldu.
"İyisin değil mi?" Alya kafasını onaylarcasına sallarken tekrar gülümsedi. Artık gitmesi gerekiyordu.
Burak, özür dilercesine gülümseyip Alya'nın yanından ayrıldı.
Genç kız derin bir nefes aldıktan sonra Miraç'ın yanına gitmek için dernekten çıktı.
Rüzgar, eski şiddetini biraz daha arttırırken; Alya, kollarını birbirine dolayıp arabanın içinde onu izleyen Miraç'a doğru ilerledi.
Lacivert gözlere hapis olmaktan son anda kurtulmak ister gibi gözlerini kaçırdı ve caddeyi incelemeye koyuldu.
Pek insan olmasa da insanların sık geldiği bir cadde gibi duruyordu. Birçok kafe ve birkaç giyim mağazası vardı. Gözleri, buharı üzerinde süt mısır satan bir adama doğrulduğunda gülümsedi.
Süt mısır çocukluğunun, en büyük zevkiydi. Babasına hep aldırırdı ve yine canı çekmişti acaba, Miraç ona süt mısır alır mıydı?
Safir gözleri umutla Miraç'ı taradı. Ondan süt mısır isteyecekti. Belki almazdı ama kendini olumsuz cevaplara çoktan hazırlamıştı. Alya, arabanın içine baktı ama araba boştu çünkü Miraç ona doğru yaklaşıyordu.
Çatık kaş, yine kaşlarını çatmıştı. Nefesini tedirgince dışarı verdi. Yine başlıyoruz...
"Ne bekliyorsun?" Kızgın sesi, neye kızdığını bilemez halde belirsizdi. Alya göz devirdi. Durduğunun bile farkında değildi. Not defterini çıkardı, süt mısır almak istediğini yazdı.
"Bana süt mısır alır mısın?" Bir umut içine doluşan gözleri Miraç'ın sert ifadesini kırmayacağını biliyordu ama soğuktu ve o yiyeceğe bayılıyordu. Küçük bir tebessüm bırakırken dudaklarına Miraç, göz devirdi.
"Yürü hadi," Alya biraz daha diretmek istedi ama yüzündeki gülümseme çoktan silinmişti. Dudaklarını büzüp, kaşlarını çoktan üzgün ifade yerleştirmişti ama süt mısır olan bölüme baktığı için Miraç, onun bu halini göremezdi.
"Yürü, bir daha demeyeceğim," Alya, Miraç'ın sert bakışlarını görünce bu gözleri asla geçemeyeceğini anladı. Bu ara onun huyuna gitmeliydi, yoksa sonu kötü olabilirdi. Babası onu bulana kadar bu çatık kaşa katlanmak zorundaydı.
Rüzgar yüzünden not defterinin sayfaları uçuşuyordu. Alya defteri düzeltmeye çalışırken bir yandan da Miraç'ı takip etmeye uğraşıyordu.
"Nereye gidiyorsun?" Miraç'ın sesiyle uğraşmasını yarıda kesti. Etrafını tararken Miraç gözükmüyordu. Nerdeydi bu çocuk?
Hemen arkasından homurdanma sesi duyunca sıçradı. "Senle çok uğraşacağız anlaşılan, gel buraya." Miraç, Alya'ya söylenirken onu bir anda çekti ve sürüklemeye başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AHRAZ
Teen FictionBir hikaye var kulağımda çınlayan, ruhuma dolanan, benliğimi örümcek ağlarıyla kaplayan. Dudağımda bir mırıldanma, 'ben konuşabiliyor muyum?' kaşlarım çatık; etraf kış. Ellerimde kan, yüreğim de azap. Sonsuz süküt... ve bir cinayet. Kafadan tek kur...