2.KIVILCIM

95 15 0
                                    

Bir balkona çıkmıştık.Yerden 25-30 metre yukardaydık.Etraf karanlıktı fakat karşımızda akıp giden kansuyunun heybeti karanlıkta bir çeşit kırmızı meşale gibi çevresini aydınlatıyordu.Şelalenin toprağa kavuştuğu bölgenin yakınlarındaydık galiba uzaktan su sesleri geliyordu.Karanlığa gözlerim alıştıkça balkonun bir meydana baktığını farkettim.Önümüzde çokta geniş olmayan bir alan vardı.Meydan da az sayıda insan sırtlarında daha önce görmedigim bitkiler taşıyorlardı.İnsanların bacakları vücutlarına oranla biraz uzundu ve tenleri soluk beyazdı.İki insan avladıkları çokça boynuzu olan bir hayvanı biyere götürüyorlardı. Sağ tarafta 3 çocuk kahkaha atarak birbirlerini kovalıyorlardı.Çocukların Burça'ya benzerlikleri beni şaşırttı.Burça'nın saçlari gibi bunlarında saçları simsiyah ve çenelerinin hizasında düz kesilmişti,gözlerinin kırmızılığı bu karanlıkta bile belli oluyordu.

Burça çocuklara el sallayıp kuş gibi ses çıkardı.Çocuklar oyunlarını bölüp bize baktılar ve sevinçle birbirlerini dürtüp balkonun altına doğru koşup gözden kayboldular.Balkonun sağ ve sol tarafınının boydan boya bir duvar ve duvarlarda onlarca balkon oldugunu farkettim.Burası atladığım uçurumun karanlık dibiydi.
-Hadi içeri girelim,seni arkadaşlarımla tanıştırmam gerek , seni görmek için bana 4 siyah su inciri verdiler.Tadına inanamazsın!

Bana yine kocaman güldü.Onu gülerken görünce bende güldüm,beni içeri sürükledi.Çocuklar içerden nefes nefese çıkageldi.

Bana bir süre bakıp kendi içlerinde fısıldadılar.Burça:
-Elirya,bunlar arkadaşlarım Fasuh,Teo ve Olivya.
-Merhabaaa! Bende çok görmek istediğiniz Elirya.
Deyip kollarımı açtım.

Üstüme koşup bana sarıldılar.Kabul etmeliyim ki bunu beklemiyordum.Hazırlıksız yakalandığım sevgi patlaması yüzünden kıçımın üstüne yere sertçe iniş yaptım!Aman Allah'ım,Türk gibi güçlüler!(as bayrakları as as) Sırtımın acıması gerekmez miydi?Ben şok!
-Tamam çocuklar sakin olun şimdi beni yavaşça yere bırakın(zaten yerdeyim evet biliyorum)

Kıkırdayarak üstümden kalktılar.Elimden tutarak oturmama yardım ettiler.Çocukların elleri buz gibi soğuktu aynı soğukluğu Burça'nın ellerinde de farketmiştim.
-Gerçekten içinde ateş yanıyor mu?
Biraz şişman olanları Fasuh bana böyle bir soru sorunca afalladım.
-Ne? diyip yarım açık bir ağızla güldüm.
Burça Fasuh'u dürttü.(Ne karıştırıyor bu çocuklar.)

Tek kaşım havada karşımda ki dört afacana ters ters baktım.İçlerinde ki tek kız olan Olivya, bakışlarımdan anlamış olacakki bir açıklama bekliyordum.(Ah, zeki girl)
Olivya:
-Elirya,seninle ilgili duyduğum ve bildiğim kadarıyla senelerdir bir mahzende yaşamak zorunda kalmışsın.Orad...

-Sen nereden biliyorsun bunu? diye sözünü kestim.

Biraz ürkerek:
-Elirya seninle ilgili çok şey duyduk ve biliyoruz.

-Ne duydunuz?Ne biliyorsunuz?Anlat!bende bilmek istiyorum.

Bunca sene bildigim sadece bir kaç şey vardı.
*Beni çogunlukla iki güne bir duvarları boylu boyunca siyah granitten, tepesi ise camlı ve daima Ay'ı gören kubbeli, yuvarlak bir odaya ellerimden ve ayaklarımdan ne olduğunu bilmedigim şeylerle baglayıp kendimden geçene kadar kanımın damarlarımdan çekilmesiydi.
*Bir gün çığlıklarına ve feryatlarına aldırış etmeden kollarımdan alıp götürdükleri ve birdaha hiç görmedigim kardeşim Heleni ile o soğuk mahzende ne kadar üşüdüğümüz.
*Bildigim son şeyse sadece simsiyah gözlerini gördüğüm o gölgelerden hep nefret ettiğim.

Olivya benle ilgili bildiklerini anlattıkça ondan duyduklarıma inanamıyordum.Sanki anlattıkları benim degilde başkasının gerçekleri ve yaşadıklarıydı.Bunca zaman tüm bunları nasıl hatırlamadığımı,bilmedigimi duyduklarım her şeyi açıklıyordu.İçimde yanan ateşi bile...

-ANKA-ateş kehaneti-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin