4.KIVILCIM

62 15 0
                                    

Sarsıntıyla kendime geldim.Gözlerimi açmak istemiyordum beynim o kadar yorgundu ki kafamda bir taş taşıyordum sanki.
Çok uykum vaaar!
Uyumak için daha rahat bir pozisyona geçmem gerek sanırım.Sol tarafa dönmek için hamle yaptım ,dönemiyorum!Bir dakika,ben başaşağı mı duruyorum!?Gözlerimi korkuyla açtım.Çimenler ve küçük kır çiçekleri bir hayvanın ayakları altında ezilerek gecip gidiyordu. Başımı sol tarafa çevirdim  bir ayakkabi ve bacaktan başka bir şey göremedim ha birde hayvanın gümüş rengi sağ kıçı dışında.!Nerdeyim ben ve neyin üstündeyim?Bu bacak kimin?Kafamı toparlamam uzun sürdü sarhoş gibiydim.Kaçırılıyor muyum yoksa?En son Alis'in yanındaydım!Ya gölgeler ona bişey yaptılarsa?Ya Burça'nın canını yaktılarsa!O daha masum bir çocuk! İşin ciddiyeti ve dehşeti içinde kafam yerine geldi.Daha ne diye duruyordum?!
"Bırak beni!Sana yemin ediyorum seni kendi ellerimle parçalarım!Bırak beniii!" Bir yandan bacaklarımı sallıyor bir yandan hayvanın gövdesini dövüyordum.Gölge'nin bacağına ulaşabilsem koparana kadar ısıracaktım.Belimde ne vardı böyle kelepçe gibi?!Daha çok tepindim ve bağırdım,havaya tehditler savuruyordum.Hayvan huysuzlanmaya başladı,garip sesler çıkarıyordu.Gölge hayvanı sakinleştirmek için mi yoksa beni susturmak için mi bilmiyorum anlayamadığım bir şeyler fısıldadı.Yoksa bu domuz beni tehdit mi ediyor?!Hayvan iyice garipleşmişti artık .(ejderha mı yedin bu ne sestir?) Bu sefer hayvandanda korkmaya başlamıştım ve çığlık atmaya başladım.Galiba uçuşa geçiyoruz!Havalandık.Biraz yükseldik, hayır, belimdeki kelepçe yoktu!Gölgede artık yoktu...Gümüş renkli hayvanın sırtından kaymaya başladım.Uçuyorduk hani,hani kardeştik aptal hayvan?Düşmemek için son bir umut gümüş kürkünü tutayım dedim bir pençemi geçirdim sırtına yumuşacık ipeksi kürkler alev aldı!Aman Allah'ım hayvan acıyla ön ayaklarının üstüne indi.Bense sırtüstu yere kapaklandım.Zavvallı hayvanın yanına gitmek için hızla dogrulup ayağa kalktım ama o çoktan ağaçların arasından gözden kayboldu.Arkamı telaşla dönüp gölgenin nerde olduğuna baktım 3 adım ötemde sırtı bana dönük düştüğü yerden kalkmak için çabalıyordu.Fazla vaktin yok!Kaç Elirya!Gölgeyi arkamda bırakıp koşmaya başladım,ölmeye niyetim yoktu!Arkamdan geldiğini hissedebiliyordum.Azönce bana DURmamı mı söyledi o ? Oooldu canım! şuraya bir çukur kazıp kendimi içine gömerim ama asla DURMAM! Yine ölümden kaçıyordum.Galiba bugün ölmezsem bundan sonrada hep kaçacaktım.Lanet olsun ,bu sefer atlayacağım bir uçurumum bile yok!Ağaçların arasından ormanın derinliklerine doğru koşmaya devam ediyordum cigerlerim bu kadar erken yorulmamalı, lütfen!Uzun bir süre son sürat tüm gücümle koştum.Arayı baya açmış olmalıyım ki gölgenin adımlarını artık duymuyordum.Sağıma ve soluma bakarak koşmaya devam ettim.Saģ tarafımda küçük bir kaya vardı arkasına saklansam kolay bir yem mi olurum acaba?Koş Elirya bu kadar kolay avlanamazsın ve sol tarafıma dönmeyi tercih edip koşmaya devam ettim bir kaç dakika daha koştum ve cigerlerim pert!Nefes almam şarttı durdum ellerimi dizlerimin üzerine koyup derin bir nefes aldım.Çok şükür ortalarda azılı bir katil gözükmüyordu.Uzaktan gelen çıtırtıları tekrar duydugumda ise korkuyla etrafıma son bir kez göz attım tam koşacakken gözüme bir agacın dibinde bir oyuk takıldı. Agacın köklerinin dibinde toprak bir parça oyulmuş ve minicik bir in gibiydi. Hemen koşup iki büklüm içine girdim.Tekrardan koşmam en fazla 5metre sonra biyerde bayılmama sebep olurdu.Cigerlerim korkumdan daha güçlü olsaydı keşke.Sesler giderek yaklaşırken nefesimi tuttum(Defol git, lütfen, defolup git).Sesler iyice yaklaştı ve durdu.Nefes alışını duyabiliyordum.Ormandaki sessizlikte sadece ölümün nefesini duyabiliyordum.
Zaman hiç bu kadar yavaş geçmemişti.Bir nefes alış-veriş daha...Sonra adımlar tekrar hareket etti ve uzaklaştı.Tuttuğum nefesimi yavaşça serbest bıraktım.İyice uzaklaşması için saklandığım yerde biraz daha bekledim.Artık yeteri kadar uzaklaştığını umarak kafamı dışarı çıkardım,şöyle bir etrafı gözlerimle tarayıp güvenli olduguna karar verince gövdemide minik sığınağımdan çıkardım ve ayağa kalktım.Arkamı dönmeye niyetlenmiştim ki üstüme atlayan 200 kiloluk şeyin etkisiyle dönemeden çığlık atıp yüzüstü yeri öptüm.Nefesim kesildi.Kaburgalarımda kırılmış olabilir.Az önce ayı inine girdim galiba şuanda üstümde evsahibi akşam yemegi için hazırlık yapıyor.
"Nereye kadar kaçacaktın acaba kıvılcım?" Konuşan bir ayı mı?! Daha kötüsüü konuşan bir ölüm!Ağlamak istiyordum.Çırpınmaya çalıştım ama boynumu bile kıpırdatamıyordum.Cigerlerimde kalan son nefesimle:
"Bir korkak gibi düşmanını yüzüne bile bakmadan mı öldüreceksin? Hah! tamda karanlıkların arkasına saklanan bir Gölge'ye göre çok şerefli bir cinayet."
Tek bir hareketiyle ölmeyi beklerken o cesurca ve benim daha çok korkmama sebep olanı tercih etti.Bir hareketiyle bacaklarının arasında beni sırtüstü gelecek şekilde çevirdi.Gözlerimi kapattım.Gölgenin kömür karası gözlerini görmeye hazır mıydım bilmiyorum.Zaten yıllarca hep o gözleri görmek zorunda kalmıştım.Ölürken de görmek zorunda degildim.Nefesini yüzüme üflerken az önce ona meydan okudugumu farkettim ve eger gözlerimi açmazsam bu sefer korkak olan ben olacaktım.Derin bir nefes aldım, galiba onun yüzüme üfledigi nefeside içime çektim.Yavaşça gözlerimi açtım.Siyah göz?Şaşkınlıkla gözlerimi kırpıştırdım.Karşımda gökyüzüne meydan okuyan cinsten bir çift mavi göz duruyordu. Onu çepeçevre saran uzun kirpikler,açık tonlarda bir ten,kirli sakal ve yarım,yana kıvrılmış bir dudak . Şaka mı bu? Gölgeler mutasyona uğradıda benim mi haberim yok!
"Nesin sen?Çekil üstümden!"
Ellerimle yüzüne bir yumruk geçirdim, diyemem çünkü iki elimide tek elinde hapsetmişti.Âdi yaratık! Vücudunun altında çırpınırken bana sırıttı ve "Ben senin kurtarıcınım, kıvılcım" dedi.

Güldüm .
Hatta uzun zamandır atmadığım en uzun kahkahayı attım. Duramıyorum,gözlerimden yaşlar geliyordu.Yüzündeki kıvrık gülücük solana kadar güldüm yüzünün halini görünce tekrar gülmeye başladım.Ben yavaş yavaş nefesimi duzenleyip gülmeyi bırakana kadar yüzüme ciddi ciddi bakmaya devam etti.
"Bir kurtarıcıya göre fazla hödük ve ağırsın.Çekil üstümden!200 kiloluk bir ayı gibisin!Beni öldüreceksen eşit şartlarda savaşmalıyız."
Üstümden kalkmaya niyetin yok mu senin?Ağırlığında bir nebze olsun vazgecmeden üstüme daha çok yaklaştı,aramızda sadece bir kaç santim vardı ama sıcaklığını hissedebiliyordum.Tenimin karıncalanması da cabasıydı. Yüzü yüzüme dahada yaklaştı artık aynı havayı soluduğumuza göre ölüm is coming. Gözlerini gözlerimden ayırmadan

"Seni öldürmek isteseydim Dip'ten çıkman için Alis'e yardım etmezdim.Seni kaçırıyorum ,evet çünkü hayatta kalman gerek.Sen kendini koruyabileceğin ve kendi başının çaresine bakabileceğin zamana kadar yanında olacağım.Burça ve Alis'e ödemem gereken bir borcum var.Seni hayatta tutmak için onlara söz verdim.Şimdi kaçmayıp ve peşindeki düşmana yakalanıcak kadar aptal olmadığını düşüyorsan üstünden çekilicem,eger kaçarsan, haberin olsun diye söylüyorum, tek başına bu ormanda bir saat bile hayatta kalamazsın. Düşmanlarından önce seni yırtıcılar parçalara ayırır,evet yemek zevkleri bazen iğrenç olabiliyor.Şimdi kalkıyorum ve seçim yapman için çok vaktin yok."

"Lütfettiniz!Çekil üstümden!Beni öldürmeye niyetin olmadığını en başından söyleseydin ne o hayvanın sırtı yanıcaktı ne de benim kemiklerim kırılacaktı.Kaçmıycam, kalk artık, gerçekten 200 kilosun!"

Yavaşça,hiç acele etmeden,uyuz uyuz üstümden kalktı bir an olsun gözlerini gözlerimden çekmeden (hasta mısın,nesin?).Beyefendi kalkınca boylu boyunca serildigim yerden apartopar kalktım ve üzerimdeki toprağı silkeledim. Üstümde soluk kalın bir kumaştan hafif bol bir pantalon ve üzerinde açıkrenk uzun kollu bir bluz ve dizlerime kadar uzun ve kolları olan bir kürk vardı.Tam bir oğlan çocugu gibiydim.Saçlarım karman çorman olmuştu.Ben üstümü başımı silkeleyip kendi kendime söylenirken 200 kilonun gözlerini benden ayırmaması sinir bozucuydu(ne bakıyon be?).

"Göz hapsine tutulmam gerektigide sözleşmede yazıyor muydu?"

"Hayır,onu şuan ben ekledim."

(İyi halt ettin, brv hll.) Gözlerimi devirdim ve yürümeye başladım.Arkamdan geldigini duymuyordum.Çok geçmeden 180 derece geri dönüp arkama baktım. O da tam tersi yönüne gidiyordu.

"Nereye gidiyorsun?!"

Bağırmıştım ve o da beni duyar duymaz durdu.

"Bagırman seni daha kolay avlamalarını sağlar?"

Normal tonda konuşuncada birbirimizi duyabiliyormuşuz, bunu avlanmadan önce farketmem büyük talihsizlik. Koşa koşa arkasından ona yetiştim.

"Tamam,patron sensin." diyip yanında yürümeye başladım.

"Sandığımdan daha zeki çıktın" dedi kafamı çevirip ona baktığımda pis pis sırıtıyordu. Kaşlarımı çattım ve kollarımı birleştirip yürümeye devam ettim.Bir gün o mavi gözlerini morartıcam!

-ANKA-ateş kehaneti-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin