Dikkatli bi şekilde Rüzgar'ın yanına gidiyordumki serçe parmağımı koltuğun kenarına çarpınca bağırdım anında dudağımı dişleyip kendimi susturdum.
"Noluyor lan?"
Tam bişey görünmüyordu ama Rüzgar'ın koltuktan kalktığını anlamıştım."Yok bişey!"
Sinirimden bağırarak söylemiştim bunların hepsi onun yüzündendi bende böyle aptalca bi iddiaya girmeseydim burda bile olmayacaktım."İyi o zaman"
Resmen koltuğa geri oturmuştu ve galiba koltuk neredeyse kırılmıştı."Ee napacağız"
"Korktunmu?"
Söylediğine güldüm korktuğum falan yoktu hatta karanlığı aydınlıktan daha çok severdim."Tabiki hayır!"
" Ceketim kapının yanındaki dolapta içinde telefonum var onu bana getir."
Tam ağzımı açıp itiraz edecekken istediklerini yapmak zorunda olduğum aklıma geldi ve ağzımı kapatıp dikkatlice kapıya doğru yürüdüm.Gözlerimi her kırpıp açışımda önümde siyah bi leke oluşuyor sonra gidiyordu.
Koltuğun kenarlarından tutunarak ilerledim koltuktan tutunacak bir yer kalmayınca tedbirli adımlarla yürüdüm.
İlerledim ilerdim Rüzgar'dan çıt çıkmıyordu.Kim bilir nasıl keyif alıyordur ,büyük bir şeye çarpınca durdum.Kapağını açıp dolabın içini yokladım ne yoktu ki elime ceketin deri kumaşı gelince kapağı kapatıp arkamı dönecektim ki ensemdeki nefesin "sürpriz"
diye bağırmasıyla dolabın kapağına yapıştım."Senin kadar dengesiz, senin kadar gereksiz, senin kadar işsiz birisini daha önce görmedim"
Nefes nefese kalmıştım.
Yüzünü göremesemde sırıttığından adımdan da öte emindim."Ee işte ne yapalımkonu sen olunca insan dediklerinden geri kalmıyor"
"Mâdem buraya kadar gelecektin neden beni gönderiyorsun!"
"Unuttunmu dediklerimi yapmak zorundasın."
Sadece gözlerindeki parıltıyı görebiliyordum.Kapının yanından ayrılıp kendi telefonumu da almaya gidiyodum.
Arkamdan yanan ışıkla önüm aydınlandı.
Rüzgar'ın ışık tuttuğu yoldan yürüyodum.
Telefonumu masanın üzerinden alıp ışığını yaktım.
Ondan önce mutfak kapısından çıkıp koltuğa oturdum.
Oda benden hemen sonra yanıma oturdu."Hiç güzel bi gün olmadı daha hiçbirşey çektirmedim sana"
Oflayarak söylediği cümleyle gözlerimi devirerek telefonun ışığını yüzüme tuttum ve ona döndüm.
"İyi oldu hileyle kazanmıştın zaten yarışı da"
Oda telefonu yüzüne tutup bana döndü.
"Hile yaptığımı da kim söyledi."
"Hile yaptığını ikimizde biliyoruz."
"Olsun sonuçta kazandım."
Aslında gerçekten benden çok bişey istememişti belkide isteyememişti hertürlü benim yararıma olmuştu.Aramızda geçen sessizlikten sonra ışıklar gelmişti anında gözlerimi kapatıp kısık kısık açtım alışmam lazımdı.
"Işıklarda geldiğine göre artık eve gidebilirim"
Saatine baktı 12 yi geçmiş olmalıydı yoksa bu hayatta bişeyler daha istemeden beni bırakmazdı.
"Nasıl gideceksin "
Omuz silkip
"Taksi çağırım"
"Ciddimisin? Hadi ya gecenin bi yarısı taksinin tenha bi mahalleyemi gelmesinimi istiyorsun ben bırakırım"
Hayır deme gibi bi şansım olmadığı için yine önden yürüdüm kapının önüne geldiğimde ayakkabılarımın bağcıklarını bağlayıp telefonumu cebime koydum.Rüzgar kapıyı kapatıp anahtarla kilitledi.
Şimdi dahada yürümemiz lazımdı.Biraz yürüdükten sonra araba görünmüştü.
Rüzgar arabanın kumandasına basınca bende hemen ön koltuğa oturdum.
Rüzgar'da binince yavaş bi şekilde arabayı geriye sürüp direksiyonu sola kırdı.Yolda ikimizde konuşmamıştık sadece yolu tarif ediyordum.
Evin önüne gelince"Sağol"
Deyip eve girdim zaten o da hemen gitmişti.
Kapıyı anahtarımla açıp odama çıktım.
Odamın hiç ışıklarını açmadan yatağıma yattım.Bugünün bitmesi kadar hiçbişeye sevinmediğime emindim.
***
Sabah gözüme giren ışıklarla falan uyanmadım yada alarmın sesiyle saat daha 6.38di.
Karnımdaki sancı ve başımdaki ağrıyla uyanmıştım.Ne tarafımı düşüneceğimi kestiremiyordum bir ara garip bi olay yüzünden vücudumda bu kadar fiziksel bi acı hissetmiştim bu ise... farklıydı ve acı verici bi ağrıydı.Ayağa kalkıp banyoma yürüdüm üstümdekileri sepete çıkartıp kabinime girdim.
Sıcak suyun altında biraz durup saçıma şampuanımı döküp köpürttüm vücudumu yıkayıp diş fırçamı ve macunumu raftan alıp dişlerimi fırçaladım.Bu baş ağrım ne âlâkaydı peki.
Duştan çıktıktan sonra saate baktım 7.52 idi. Bu kadar uzun kaldığıma göre ellerim ve ayaklarım kesin buruşmuştur diyerek vücuduma baktım gerçekten buruş buruştu.
Karnıma bi sancı daha girince napacağımı bilemedim regl değildi emindim neydi ya bu şimdi?
Yatağıma oturdum uzun zamandır bu gibi durumlarda napıcağmı söyleyen birisi yoktu annem olsaydı belki...Annemin mezarı doğduğu yerde yani Bursa'daydı. İstanbul'a uzak değildi ama gitmek istemiyordum çünkü gittikten 1-2hafta boyunca deli gibi davranıyor ruhsuz gibi ortalıklarda geziyordum ve en güçsüz olduğum zamanlar oluyordu ve güçsüz olmaktan da nefret ediyordum.
Dolabımdan iç çamaşırlarımı ve pijamalarımı giyip yatağıma uzandım bugün okula da gitmeyecektim.
Telefonum çalınca kimin aradığına baktım Emre arıyordu.
"Derin nerdesin"
Açtığım anda sormuşdu.
"Evdeyim"
"Okula gelmedin iyimisin?"
"İyiyim sadece birazcık hastayım"
"Size gelmemi istermisin?"
"Hayır gerek yok ben iyiy..."
Dememe kalmadan karnıma giren sancıyla acıyle inledim.
"Derin sen sadece konum at size geliyorum" deyip telefonu kapatınca sinirle konum attım. Gelmesine ne gerek vardı şimdi ki!?**
Arkadaşlar umarım bölümü beğenmişsizdir:)beğenmediğiniz düzeltmemi istediğiniz yerleri iletebilirsiniz yorum yapıp votelemeyi unutmayın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GİZLİ
Teen FictionKarşımdaki adam öyle çaresiz, öyle bitkin, öyle solgun görünüyordu ki benim bile canım acımıştı. "Sana seni seviyorum demek çok basit ama senin bana bu iki kelimeyi söylemen kalbimde ki bu karıncalanmayı, kafamın içinde ki bu uğultuyu götürebilir a...