2:☆KORKU☆

121 27 42
                                    

☆KORKU☆

Mars'ın kalbi olan devasa binada, aniden yüksek bir ses yankılandı. Insanların kaçışma nedenlerini hâlâ anlayamamıştım ta ki konuklardan biri bağırana kadar

"Virüslü! Virüslü!" Oldukça korkmuş görünüyordu ve hiç durmadan koşuyordu. Daha sonra devasa binada anons yapılmaya başlandı. Anonsu yapan bir bayandı.

"Sevgili konuklar, lütfen alanı terkedin. Sevgili konuklar, lütfen alanı terkedin..." hep aynı cümleyi kurup durdu. Bu da anonsun bir ses kaydı olduğunu gösteriyordu.

Edward koşarak yanıma geldi "hadi henry, neyi bekliyorsun? Gelsene!" Deyip kolumdan çekiştirerek beni aşağı indirdi.

Ben ise hâlâ tepkisizce etrafımdaki insanlara bakıyordum. "Jessica çok sinirli görünüyor, denekleri nasıl başıboş bırakırsın!" Az önce koştuğu için, edward nefes nefese kalmıştı.

 "Jessica çok sinirli görünüyor, denekleri nasıl başıboş bırakırsın!" Az önce koştuğu için, edward nefes nefese kalmıştı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

(Virüslü)

"Ben onların kontrollerini yaptıktan sonra, dördünü de eski yerlerine kapattım.

"Sen gel bir de bunu jessica'ya anlat. Inanacağını pek sanmıyorum"

"Bayan angela ile jackson" Önümdeki bağzı konuklar ilerlememi engelliyordu o yüzden, konukları iterek koşuyordum. "onlar çıkmayı başardılar mı?" Dedim çıkışa doğru koşarken.

"Bayan angela dışarıda, fakat jackson'ı yanlarında görmedim" edward'ın sözü ile, ikimiz aniden durduk.

"Onu bulmak zorundayız. Eğer bulmazsak, denek tarafından saldırıya uğrayabilir" Artık oldukça yorulmuştum, o yüzden ellerimi dizlerimin üzerinde sabitleyerek bekledim.

"Peki bu kalabalığın içinde onu nasıl bulmayı düşünüyorsun?" Sorusuna karşılık, başımı iki yana sallamakla yetinmiştim.

"Gel hadi, vakit kaybetmeyelim, onu hemen aramaya başlayalım" dedi edward. Ben ise dizlerime sabitlediğim ellerimi, hemen dizlerimden çekerek, edward ile koşmaya başladım.

Uzun süredir koşuyorduk, fakat hâlâ jackson'dan iz yoktu. Ikimiz de artık oldukça telaşlanmaya başlamıştık çünkü içerideki herkes, canını kurtarmak için önüne geleni ezip geçiyordu.

Onun da konukların altında ezilebileceği düşüncesi, bir türlü peşimi bırakmıyordu. Bu düşüncemi edward ile paylaşamazdım, bu onun daha fazla telaşlandırmaktan başka hiçbir işe yaramazdı.

Askerler, ellerindeki lazer silahlarını, üzerinde araştırma yaptığımız deneğe çevirmiş bir vaziyette bekliyorlardı. Fakat içeride yüzlerce insan varken, ateş etmeleri imkansızdı.

Elinde silahıyla bekleyen askerlerden biri daha fazla dayanamayarak, virüslü deneğin yanına doğru koştu "bu adam ne yaptığını sanıyor" edward haklıydı, çünkü virüs bulaştıktan sonra insanlar inanılmaz derecede güçlü olurlardı yani yaptığı şey oldukça tehlikeli birşeydi.

"Bilemiyorum, adam delirmiş olmalı"

Denek, konuklardan birini gözüne kestirip, kovalamaya başladı. Kovaladığı kişi, bay tom'dı. Bay tom, oldukça korkmuş görünüyordu. Ayağı kayıp, zemin üzerinde yüz üstü yere düştü. Bay tom'ın düşmesi üzerine, denek o tarafa doğru koşmaya başladı.

"Hey! bırak onu yaratık, bu tarafa gel!" Çıldırmış askerin bağırışı üzerine, denek başını o yana çevirdi. Asker deneğe daha fazla yaklaşıp, elindeki silahı gösterdi "ne o, korktun mu?" Sözü üzerine daha fazla sinirlenen denek, ani bir hamle yaparak, elinin tersiyle askerin elindeki silaha vurdu ve silahın düşmesine neden oldu.

Asker yaptığı hatayı anlamış olacak ki korkusundan geri geri yürümeye başladı, ama artık asker için artık çok geçti.

Az önce tanık olduğumuz korkunç olaylardan sonra, edward ile konuşup, jackson'ı dışarıda arayacağımı söyledim.

Kalabalığın arasında, dışarı çıkma ihtimali üzerinde de durmalıydık.

Hızlı adımlarla çıkışa yönelip, dışarı çıktım. Ilk önce, hızlı adımlarla asansöre ilerledim fakat bütün asansörler doluydu o yüzden, merdivenlerden inmek zorundaydım.

Merdivendeki korkmuş kalabalık, inmemi engelliyordu.

Önümdeki insanlara çarparak, alt kata inmeye başarmıştım. Hemen jessica'nın odasına girdim onu orada bulurum umuduyla fakat jessica dışında içeride hiçkimse yoktu.

"Denekleri nasıl başıboş bırakabilirsin!" Tüm öfkesini sesine yansıtmıştı o an.

"Ben kontrollerini yaptıktan sonra, hepsini eski yerine kapattım" yaptığıma emindim.

"Söylesene, o zaman, nasıl çıkmayı başardılar!" Görünüşe bakılırsa, öfkesi hâlâ dinmemişti.

"Bilemiyorum" ellerimi öfkeyle saçlarımın arasından geçirip "jack- jackson'ı gördün mü?" Sesim titremişti o an.

"Nasıl yani? O sizinle değil miydi?" Dedi korku dolu sesiyle.

"Hayır, ben de ona bakmak için buraya gelmiştim"
"Burada değil" dedi endişe dolu sesiyle. Derin bir nefes alarak "hadi, hemen onu aramaya gidelim" dedi, ikimiz de koşar adımlarla dışarı çıktık.

Her yere bakmıştık, hiçbir yerde yoktu. Biz de tekrar, daveti verdiğimiz büyük salona gitmeye karar verdik ve hızla asansör'ün yanına gittik.

Asansör'ün yanı , bu sefer boştu, hiç vakit kaybetmeden bir tanesine bindik.

Salona vardığımızda eskisine oranla içeride fazla kişi yoktu, bu işimizi daha da kolaylaştıracaktı.

Ama ilk önce edward'ı bulmalıydık.

Onu bir askerin yanında, pencereye yakın bir yerde, hararetli bir şekilde konuşurken bulmuştum. Görünüşe bakılırsa, jackson'ı soruyordu.

"Sen burada kal jessica, ben hemen geleceğim" jessica olumlu bir şekilde başını salladı, hiç vakit kaybetmeden edward'a doğru koşmaya başladım.

Onun yanına vardığımda nefes nefese kalmıştım. "Ondan haber var mı?" Dedim

"Yok, henüz bulamadım" cevabı üzerine salonun öbür tarafında jessica'nın bizi çağırdığını duydum.

"Henry, jackson orada" diğer çıkış kapısının yanında, telaşla etrafına bakarken bulmuştum onu. Bu beni biraz rahatlatmıştı doğrusu.

Daha sonra korktuğumuz şey başımıza gelmişti, denek jackson'a doğru geliyordu. Aralarında çok az bir mesafe kalmıştı. Ama Jackson hâlâ bunun farkında değildi.

"Jackson! Arkanda!" Bağırışım üzerine jackson konuşmaya başladı.

"Nerdeydiniz? Kaç saattir sizleri arıyorum" görünüşe bakılırsa neyi kastettiğimi hâlâ anlamamıştı.

"Jackson! Uzaklaş oradan!" Söylediklerimi duyduğu an korkmuş bir şekilde yavaşça arkasına döndü. Gördüğü şey karşısında, sadece yerinde durup, bağırmakla yetinmişti.

Bu bölüm düzenlenmiştir.

Umarım bu bölümü beğenmişsinizdir. Hepinizin oylarını ve yorumlarını sabırsızlıkla bekliyorum.

SÜPERNOVAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin