☆KAÇIŞ☆
Yerde ilaç kutuları ve bir iğne bulunuyordu. Yerdeki iğneyi yavaşça elime alıp incelemeye başladım.
"Ed- edward?" Bana dönüp, tepkisizce bana bakmaya başladı.
"Böyle birşeyi nasıl yaparsın?" Başını iki yana sallayıp, yine eskisi gibi bakmaya devam etti. "Henry, ilaçları döken kişi edw-" ikimiz de aniden içeriye telaşla giren george'u farkettik.
Daha sonra, yerdeki deneği gördüğü an, cümlesini daha tamamlayamadan, yarıda kesti.
"Neler oluyor burda?" Ikimiz de tek kelime etmeden george'a baktık. "Nasıl böyle birşeyi yaparsınız!" Elimdeki iğneyi yere atarak, "george, lütfen beni dinle düşündüğü-"
Lafımı bölerek "hayır henry, tek kelime daha etme!" Yüzünü öfkeyle sıvazlayıp sözlerine devam etti
"ilaçları da beraber döktünüz değil mi! O yüzden hep yanıma gelip döken kişiyi soruyordun!" Geriye doğru adım atarak "Ikiniz de bittiniz" deyip güvenlik düğmesine basmak için tam arkasına dönmüşken, edward kolundan tutarak, düğmeye basmasını engelldi.
"Yeter!" Edward'ı daha önce hiç böyle görmemiştim. Daha sonra george'u sert bir şekilde yumruk attı.
"Edward! Delirdin mi?" Deyip onu hızla odadan çıkardım. Arkamı bir anlığına döndüm. George ayağa kalmıştı. Ve düğmeye basmak için üzerindeki küçük ve şeffaf kapağı açıp sert bir şekilde düğmeye bastı
"Edward, hadi gidiyoruz deyip salonda hızla koşmaya başladık. Zaten o sırada, bütün binada yüksek bir ses yankılanmaya başlamıştı bile.
Etrafımızdaki tüm çalışanlar bize merak dolu gözlerle bakıyordu. Biz ise bu bakışlara aldırış etmeden, bu lanet olası yerden kurtulmak için hiç durmadan koşuyorduk.
Önüme gelen salondaki çalışanlara çarparak, merdivenlere ulaşmıştık bile.
Edward önümden koşuyordu. Henüz merdivende birkaç adım atmışken aniden durup "lanet olsun! Bu tarafa geliyorlar!" Bu merdivenlerden inemeyeceğimiz anlamına geliyordu.
O yüzden bizde indiğimiz birkaç basamağı tekrar tırmanarak yukarı doğru çıkmaya başladık.
"Ne yapmayı düşünüyorsun? Nereden çıkacağız!" Sorum üzerine edward "sakın durma, üst katlarda, buradan kurtulmamız için uygun bir yer biliyorum" dedi. Bir yandan konuşuyor, bir yandan da hiç durmadan koşuyorduk.
Bir merdiven daha çıkınca, karşımıza uzun bir koridor çıktı. Koridor boyunca tekrar koşmaya başladık. Bu koridor, aşağıdakine göre daha da kalabalıktı.
Önümde duran insanlara çarpa çarpa, tekrar labirent gibi olan koridorda koşuyorduk. Koridorda, karşımıza çıkan engellere ve ınsanlara aldırmadan koştuktan sonra, sağ'a döndük.
Tekrar karşımıza bir merdiven çıktı. Bu merdiveni de tırmandıktan sonra, oldukça büyük olan balkona çıktık.
Balkondan aşağıya doğru inen bir asansör bulunuyordu. Edward burayı kastetmişti herhalde. Fakat asansör doluydu ve içindekiler ise, binanın güvenliği ile sorumlu olan askerlerle doluydu. Asansör şeffaf olduğu için içi kolaylıkla görünebiliyordu.
"Lanet olsun! Buradan geliyorlar!" Edward'ın sözü üzerine çareyi, tekrar koridora dönmekte bulduk.
Koşmaktan artık nefes nefese kalmıştım. Bu, her an ölecekmişim gibi hissetmeme neden oluyordu.
Koridorda, karşımızda elinde kağıtlarla birlikte, hiçbir şeyden haberi olmayan angela'yı karşımızdan geçerken gördüm ve hemen bir köşeye saklandık beraber.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
SÜPERNOVA
Science FictionÜzerinde yaşadığımız 4,56 milyar yıllık yaşlı gezegen, dünyamız. Gün geçtikçe değişiyor,artık biz teknolojiyi kontrol altına alamıyoruz, teknoloji bizi kontrol altına alıyor. Bizi kabullenmeyip yok etmeye çalışıyor. Yıl 2185, burada herşey değişti...