Galeriye yaklaştığımda kapıda duran İrem'İ gördüm. Sinirli bir halinin olması bayağıdır beklettiği mi gösteriyordu. Sanırım bisikletle gelmekle hata yaptım. Beni gördüğünde attığı bakış gözlerimi delip geçti. Arkamda olup caddede yürüyen insanlarında gördüğüne eminim. Bisikletimi serginin önünde ki sokak lambasına kilitledikten sonra -diğer kilidim bisiklete bağlı. Söküp taşımak daha zor geliyor.- koşar adım İrem'in yanına gittim.
" Şeyy. Çok beklettim mi? " dedim sesimin çatallaşmasına engel olamayarak.
" Yok tatlım ya hepi topu şurada bir saattir bekliyorum! Çabuk içeri geçelim zaten yeterince beklettin. "
İrem'le yan yana salona girdik. Bazen kim kimin patronu çıkaramıyordum. Yani sert mizaçlı bir insan değilim. İnsanları küçük görmem ve incitmem. İrem'de benim tam tersi karakterimi yansıtıyor. Daha önce nasıl menajerlik yaptı anlamıyorum! Egom biraz daha fazla olsa çoktan sıçmıştım ağzına!
Salonda ilk gözüme batan "Gölgeler" ismini verdiğim tablonun girişin karşısında ki kolona asılmış olmasıydı. İyi de ben buraya başka bir tablomun asılmasını istemiştim! Bunu hemen aklımın bir köşesine not ettim. Tablolarımın çoğunluğu çoktan asılmıştı. Hepsi özel olarak yine duvarla bütün cam korumalarla kapatılmıştı. - Bunu ben istedim çünkü geçen yıl gittiğim bir sergide sakar bir kadın, iki yüz elli bin ₺ değer biçilmiş bir tabloyu yakından inceleyeyim derken elinde ki şampanya kadehini tablonun üstüne döktü ve tablonun sahibi tabloyu kadına satmaya çalışınca kadın kendini yırtıp sergiyi berbat etmişti. - Cam bölümlerin altında ise gözü rahatsız etmeyen ve tabloları ön plana çıkaran loş ışıklandırmalar yapılmıştı. Tam salona konsantre olmuşken hangi taraftan çıktığını anlamadığım Sergi tasarım firmasının görevlendirdiği ismini çoktan unuttuğum kadın çıkageldi.
Elini uzatarak " Merhaba Mevsim Hanım, nasılsınız? " Neydi ki kuzum senin adın? Ufak tefek ve çelimsiz görünen, kahverengi saçları beline kadar uzanan bir kadındı. Ne olabilir ki senin adın?
" Merhaba, iyiyim siz nasılsınız? İşler iyi gidiyor gibi ama şu kolonda ki tablonun oradan kaldırılıp hımm - elimle girişteki kolonu işaret ederken gözlerimle diğer tablomu arıyordum. Bu durumun ne kadar zor olduğunu bilirsiniz. Hah orada. - evet şurada ki tabloyla değiştirilmesini istiyorum. "
İsmini hala hatırlamadığım kadın düşünürken bu işten pek fazla anlamadığımı söylemek istiyorum. Tamam resimlerim bence güzel olabilir ama sergi tasarımından bir cacık anlamadığım bir gerçek.
" Sanırım bu biraz zor olacak çünkü biz tasarımın sergi içeriğinin önüne geçmekten ziyade onu pekiştirmeli ve ona hizmet etmesi gerektiği inancındayız. Şekli, malzemesi, rengi, ışığı veya boyutuyla olsun her tasarım unsuru kendine göre konunun bir bölümünü aktarabilmelidir. Bu yüzden iki tablonun yerinin değişmesi hikayede ki bütünlüğü bozacaktır. "
Şimdi şeytan diyor ki egonu konuştur sergi benim senin paranı ben veriyorum de kadına ama doğru söylüyor. Şöyle bir bakınca tabloların dizim şekli, aralarında ki uyum ve kontrast gerçekten gözle görülebilecek kadar mükemmel. Gel gelelim kadın haklı canım egom dağılabilirsin.
" Size gerçekten katılıyorum. O zaman tablolar değişmiyor. "
Yüzüme samimi bir gülücük yerleştirdim. Çantamdan telefonumu çıkarıp göz ucuyla saate baktım ve yeni bir mesajımın olduğunu gördüm. Şuan mesaja cevap verecek kadar vaktim olmadığı için bunu da aklımın bir köşesine not ettim ve telefonumu çantama attım. Kafamı kaldırıp karşıdan gelen cisimle göz göze geldim. Cisim diyorum çünkü çocuk dünyaya düşen ilk taş parçası olmalı. Biliyorum biliyorum sevgilim var ama yakışıklı erkeklerin hakkını hangimiz vermiyoruz ki? Bana doğru geliyor! Bana doğru geliyor!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mevsim
Novela JuvenilGeldi sevdi ve gitti. Geldi sevdi ve öldü. Geldi ve her şey onun için yeni başladı. 01.06.2015