Sorunla Gelen

42 8 0
                                    

Eve girdiğimde aslında ne kadar berbat bir durumda olduğumu anladım. Kapıyı kapatır kapatmaz önüne bir kaç gün önce ki gibi yıkılıp kaldım. Göz yaşlarımı bozuk para gibi harcadığım için gözlerim sadece yanmakla yetiniyordu. Artık nadiren ağlıyordum ve bunun iyi mi yoksa kötü mü olduğunu kestiremiyordum. Peki şimdi ne yapacağım ben? Banka da yatan bir servetim var ama hala ne yapacağımı bilmiyorum. Göğsümde ki boşluğu ne ile dolduracağımı bilmiyorum. Yok oluyorum ve bunu nasıl durduracağımı bilmiyorum. Kimseye bir şey belli etmeyerek toparlanmaya çalışıyorum ama sanırım başaramıyorum. Öğğyk. Tek şey biliyorum o da bir daha bu kadar içmeyeceğim. Olduğum yerden kalkıp kendime kahve yapmak istiyorum ama buna gücüm olmadığı için doğruca odama gittim. Kendimi yatağıma atıp çantamdan sigaramı çıkardım. Akciğerime verdiğim bu mini partiden sonra yatağımın içine girip kurtarıcıma sığındım.

***

Göz kapaklarımı aralarken kendime bu zamana kadar neden bu kadar ağır olduklarını anlayamadığımı sordum.Klasik çok içtikten sonra olan baş ağrısından bahsetmeyeceğim bile. Penceremden giren ışıklar saati çözmem de bana hiç yardımcı olmuyordu. Sağ tarafıma dönüp komidinin üzerinde ki telefonuma uzanırken bir yandan da makyajımı silmediğim için yatakta ki hasarı kontrol etmeye başladım. Solumda ki yastığa eyeliner'imi bulaştırmışım. Bunun dışında bir hasar yok sanırım. Saat çoktan üç olmuş bile. Bildirimlerimi kontrol ettikten sonra bilinmeyen bir numaradan gelen mesajımı açtım ama açmaz olaydım.

" Merhaba Mevsim Hanım,

Bugün gerçekleştireceğimiz röportajın saatini ve mekanını aşağıda belirttim. Özellikle geç kalmazsanız sevinirim. Teşekkürler.

Mekan: Happily Ever After Cafe

Adres: Bebek Mahallesi, A, Cevdet Paşa Cd. No:24, 34342 Bebek/Beşiktaş/İstanbul.

Saat: 17.00

Kenan Ekinci. " 07.00

Başımdan aşağı kaynar sular dökülürken beynim Kenan dingiline sövmekle meşguldü. Şimdi mantıken Hürriyet gazetesine röportaj verecek kadar iyi bir sergi açılışını atlatmışken insan bunu kutlamaz mı? Ben bunu düşünürdüm en azından. Bu konuda hiç mütevazi olmayacağım kusura bakmayın. Hadi kutlamadım diyelim insan sabahın yedisinde haber vereceğine akşam haber verir. Birde geç kalmazsanız sevinirim diye uyarmış. Neyse ben bunları düşünürken çoktan yetişme telaşının içerisine düşmüş ve kendimi banyoya atmıştım bile. Hızlıca aldığım duştan dolayı yarım yamalak çıkmış makyajımı da temizledikten sonra kurulanıp bakkala çıkıyorum makyajımı yaptım. Bakkala çıkıyorum makyajı çok acelem varsa ve basitçe yaptığım bir makyaj. İspanyol paça kot pantolonumu giyip üzerine de silik ve koyu yeşil gömleğimi giydim. Saat çoktan dört olmuştu bile. Telefonumu cüzdanımı ve makyaj çantamı hızlıca kırmızı çantamın içerisine koyduktan sonra parfümümü sıkıp onuda çantamın içerisine attım. Aşağı kata inip vestiyerden deri ceketimi alıp giydim. Lanet olsun oturup iki dakika dinlenemedim bile. En kısa sürede Allah belanızı verir inşallah Kenan bey. Ayakkabımı da giydikten sonra başından beri beynimi kurcalayan şeyi buldum. Ben taksi çağırmadım ki !? Çantamdan hızlıca telefonu çıkarıp taksi çağırdım. Elitliğimin ağzına edeyim diyerek kapımın önünde ki merdivenlere oturdum. Nasıl unuturum taksi çağırmayı. Abi benim iki ayağımı bir pabuca sokmayın işte sonra iki tarafta zararlı çıkıyor. Çantamdan sigaramı çıkartıp hızlıca içtim. Taksiyi görünce arkamda toz olma ihtimaline karşı üzerimi silkeledim. Adresi söyleyip İstanbul'un beni yutan kısmını izlemeye koyuldum. İyi bari o kadar da şanssız değilmişim. En azından trafik yok.

Ucu ucuna yetişmiş olmanın mutluluğunu taşırken taksinin ücretini ödeyip hızlıca arabadan çıktım. Artık ehliyet almanın zamanı gelmiş sanırım. Keşke gelmeden önce bir araştırma yapma şansım olsaydı eğer geldiyse ben bu adamı nereden tanıyacağım? Kafeye girdikten sonra kelli felli amcaları edepsizce kesmeye koyuldum. Saat tam yedide mesaj atacak kadar planlı bir insansa eğer orta yaşlı kel bir adamdır diye düşünüyorum. Yanılıyor da olabilirim. Umarım yanılıyorumdur. Onun araştırma yapmış olması umuduyla köşede ki masalardan birine oturdum. Eğer beni tanıyorsa zaten yanıma gelir. Bu arada kafeyi gerçekten beğendim. En azından sakin, sade ve kaliteli. Tekrar telefonumu elime alıp kurcalamaya başlarken garsonun gelişiyle irkildim. Şimdi nezaket gereği adamın gelişini mi beklesem yoksa siparişimi mi versem. Tam bu ikilemde kalmışken garson gülümseyerek hoş geldiniz deyip yavaşça menüyü önüme bırakıp masanın önünden ayrıldı. En azından menüyü kurcalayarak vakit kazanacağım. Aslında bir şeyler yemem gerekli ama buna vaktim yok sanırım. Bir yandan saatimi kontrol ettim. Saat tam 16.57. Acaba gelmek için tam beşimi bekliyor. Bu ne iğrençlik arkadaş diye tekrar içimden sövmeye başlarken masanın başında dikilen adamı görmem bir oldu. Artık ne kadar iğrenç baktıysam adam güneş gözlüğünü çıkarıp ve kaşlarını kaldırıp tekrar bakma gereksinimi duydu.

MevsimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin