Bölüm 6

166 37 3
                                    





                 

Bu bölüm biraz gecikti, iyi okumalar emeğe saygı için yorumlarınızı alıyım :))

Kapının çalınmasıyla heyecanla yerimden doğruldum. Kapının ardında babam, kızlar ve Semih vardı. Hepsinin yüzünde kocaman bir gülümseme vardı. İçimdeki onlara karşı ne kadar özlem varsa o kadar da kırgınlık vardı aslında. Bana inanmayışlarını yediremiyordum galiba. Ama şuan çok mutluydum. Sanki yeniden doğdum gibiydi. O kadar süreden sonra her şeyime kavuşmuştum. Babam ve kızlar benim herşeyimdi. Çok mutluydum ama gülemiyordum onlar gibi kocaman. Gülmek için zorladım kendimi. Sonra ağlarken buldum bir anda benliğimi. niye böyle oldu bilmiyorum ama şuan mutluluktan ağlıyordum. Gittim hepsine sarıldım koskocaman.

-Bir daha asla bırakmayın ne olursa olsun lütfen, dedim ağlarken hıçkırıkların arasından.

-Yalnızlıktan nefret ediyorum, buradan nefret ediyorum. Neden beni hiç arayıp sormadınız? Diye devam ettirdim lafımı burnumu çekerek konuşmaya çalışırken. Ağlamam şiddetlendikçe onlara daha sıkı sarılıyordum, sıkabildiğim kadar çok sıkıyordum gövdelerini. Elimden uçmasına izin vermek istemediğim bir kuş gibi.

-Hayır, tatlım seni aradık, görmek için buraya bile geldik ama yasakmış. Yoksa seni unuttuğumuzu falan düşünmedin değil mi? Mineller her gün seni bana sordular, nasıl olduğunu öğrenmek için her şeyi yaptık ama öğrenemedik. İyisin dimi kelebeğim?

Ah canım babam. Yine kendi çapında tatlış laflar ediyordu.

-Bende düşünmüştüm ki beni buraya attınız ve umursamıyorsunuz, ne ahmağım değil mi?

Güldüler hepsi birden. Semihe baktığımda kapıya yaslanmış kollarını birbirine bağlamış vaziyette bizi izliyordu.

-Açelya seni o kadar çok özledik ki bir daha hiç ayrılmayalım ayrı kalmayalım diyen Zeynep olmuştu. Balık burcu olduğu için mi bilmem ama her zaman böyle duygusal ve hassas bir insandır.

-Ayrılmayacağız tabii ki de Zeynep ne zırvalıyorsun bizi kim ayırabilirmiş? Diye her zamanki gibi sert ama bir o kadar da anlayınca duygusallık barından bir cümle kuranda Ervaydı.

-Ya yine ağlatacaksınız beni gelin buraya gelin. Öz kardeşim olsa sizin kadar sever miydim acaba diye düşünüyorum, diyip yine sarıldım kızlarıma.

-Şu gülen yüzünü görmek için kaç gecedir dua ediyorum ben biliyor musun sen Açelya? En son ki halini gördüğümde sana hiç yakıştıramadım o solgunluğu. O kadar alışmışız ki senin saatlerce gülmene insan bir yadırgıyor. Şu iğrenç esprilerini de çok özledim, dedi Minel.

-Mutlu olmak istiyorum ben artık dedim. Ama şuan şu duygusallık faslını uzatmayalım ve şu lanet yerden çıkalım eve gidip yemek yemek istiyorum, açım aç.

-Açelya kesinlikle düzelmiş kızlar dedi Minel. Hepimiz güldük, eski günlerdeki gibi. Allahım çok şükür, çok şükür. Hiç bozulmasın bu an hiç.

Yavaş yavaş aşağı indim. Arabanın oraya geldiğimizde;

-Baba ben biriyle vedalaşayım hemen geliyorum. Dedim ve doğru Semihin yanına gittim. Onu bulduğumda yüzümden düşen bin parça vaziyette oturuyor ve aşağıya bakıyordu.

-Semih, diye seslendim.

-Açelya gitmedin mi sen? Çok sevdin galiba burayı? Diyip şakaya vurdu. Biraz önceki halinden eser yoktu.

-Şey ben sadece sana veda etmeye geldim. Her şey için çok teşekkür ederim. Vazgeçmediğin için beni hayata döndürmeye her gün azimle başladığın için. Seni tanıdığım için çok mutluyum. Tekrardan teşekkür ederim her şey için.

Gök, Yüzünde #Wattys2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin