Sonun Başlangıcı

85 10 0
                                    



Bugün benim okuldaki ilk günüm diye annemle babamın yatağında sanki çocukmuş gibi zıplıyordum. Bu sırda gözlerimden mutluluk yaşları akıyordu. Ah en kötü huyum her şeye ağlamamdı ama babam her zaman "ne şanslısın ağlayabildiğine göre yaşıyorsun" derdi, ben de ağlarken "oley be bugünde hayattayım" diye dalga geçerdim. Bu güzel anıların içinde beni yatağın içinde kendine çekip annemle arasına aldı. Biraz buruktu biliyorum ama heyecanlı bir şekilde söylemeye çalıştı:

-Nereyi kazandın?

Ellerini tutup ARTkalan Sanat Okul'u dediğimde bu sefer gözleri ışıldadı. Bir umut ilk tercihim olan okulu kazanmıştım. Biraz zor görünse de olmuştu ve bana mektup yollamışlardı ders puanlarımın yeterli olmadığını ama yaptığım gönüllülük esaslı çalışmalarımın –ki harika şarkı söylediğimi nazikçe dile getirmişler ve içinde yer aldığım projelerin –açtığım sergiler- bunlarında çok etkili olduğunu söylemişlerdi. Bunu sesli bir şekilde okuduğumda annem saçlarıma gömülmüş sessizce ağlıyordu. Genlerimi kimden aldığım belliydi.. Güzelliğimi de ondan almıştım. Sadece onun saçları benden koyuydu ama yüzünü ortaya çıkarıyordu ben ise kahve tonlarıyla sarı karışım olan saçlı ve kahverengi gözlü, güzel sayılan bir kızdım. Şimdi ise bu kız istediği üniversiteyi kazanmış ve artık bunu kutlayabilirdi.

Kahvaltı sofrasına oturduğumuzda tabletten okulu inceliyordum. Babam dayanamayıp tableti elimden aldığında "gerçeğine gidiyorsun zaten bırak şunu" dedi.

-Nasıl ya bugün mü gidiyoruz?

-Evet.

-Hemen bugün... Olamaz hazır değilim ki saçım çok kötü alışveriş yapmam gerek hem x ve y'yle vedalaşmadım daha... diye söylenirken kahkaha attılar.

Annem sarılırken "bugün sadece kayıtlara gidiyoruz biliyorsun baban haftaya yok" dediğinde iş için gezisinin olduğunu hatırladım.

O ve iş gezileri ünlüydü çünkü çok sık giderdi. Gittiğinde de evimizi huzursuzluk kapsardı sanki her an başımıza bir şey gelecekmiş gibi. Bunları kafamdan atarak hızlıca odama yöneldim. Kapı da sürtünen Ponçik'i iteleyerek içeriye girdim. Ponçik kadar uyuşuk ve hain bir kedi görmedim herhalde. O kadar beyaz ve yumuşak olmasını her zaman sevmişimdir ama genel olarak anlaşamayız. Özellikle de o odamdayken geceleri söylediği şarkıları, ah kedi şarkı söylemez biliyorum ama Ponçik söylüyordu. Yani ne bileyim arada bir sesler duyduğum olmuştu. Bu yüzden psikoloğa gitmiştim hatta. Ama hayal dünyamın ne kadar geniş ve uçsuz bucaksız olduğundan bahsetmişti anneme. Bense onun yalanlarını dinlerken sözde hayal dünyama geri dönmüş ve ofisindeki kuştan onu dinlemiştim.

Normalde deli olduğumu düşünebilirsiniz.

Belki de haklısınız.

-Nefess!! Hala giyinmedin mi yavrum hadi gidiyoruz.

-Tamam babaa.

'Okula ilk girdiğimde dekana sıkı bir gülümsemeyle yaklaşacağım. Onun elini sıkarken de ne kadar mutlu olduğumu dile getireceğim.' diye düşüncelere boğulurken babamın sesi kulağımda çınladı "işte geldik." Okul okadar güzeldi ki sanki Harry Potter'ın okulunu alıp buraya dikmişler gibi degizemliydi. Kapının üstündeki şekil, bahçesindeki öğrenciler. Hala inanamıyordum, ben Nefes sarışın, kahverengi gözlü neredeyse bir İngiliz manken hatlarınave soğukluğuna sahip tek hobisi evde şarkı söylemek ve resim yapmak olan nefesartık bir üniversiteli hem de ARTkalan Sanat Okulunun öğrencisi...


ARTkalan Sanat Okulunun geçmişine çok teori vardı. Kimileri bu okulun bir günde yapıldığını kimileri ise okulun yüzyıllar sonra bittiğini hatta hala bazı odalarının kullanıma açamadıkları çünkü kötü ruhların okulu terk etmedikleri söylenmişti. Tamamıyla kendini sanata adamış olan okul için bu söylemler üzücüydü. Sanatın olduğu yerde kötülük olabilir miydi?

NEFESHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin