-Çok mu güzelim?
-Anlamadım.
-Hep bana bakıyorsun da.
Bunları söylediğimde hem şaşırdı hem de utandı. Yere doğru eğilirken dağınık saçları arasında eli dolaşıp dudaklarına geldi. Söylemek istediklerini hesaplar şekilde çevrede göz kestirdi ve bana döndüğü an kapı açıldı.
-Artık gidebiliriz. Babam ikinci kez yakışıklıyla arama girmişti. Bunu 18 yaşında bir genç kız olarak normal yaşantımda kötü gün olarak değerlendirebilirdim ama şimdi en iyi günüm bu gibiydi. Babamla yakışıklının arasında ki konuşmada bunun örneğiydi.
-Noldu demonter?
-Konuştum ve savaşa hazırlandıklarını söyledi.
-Bu kötü bir haber.
-Evet ama beklenmedik değil. Ardından bana dönüp:
-Annenle buluşacağız ve sana bahsettiğim barakaya gideceğiz dedi. Yakışıklı ise karşı çıkarak "Bu tehlikeli, başka yer yok?" mu dedi.
Babam ise gözünü bile kırpmadan "Savaş istiyorlarsa onlara bunu vereceğiz." dedi.
Kendimi olayların tam içinde bulmama rağmen tek konuşmayan ve tek ne yapması gerektiğini bilmeyen ben vardım. Yakışıklı sert çıkışarak:
-Onu tehlikeye atamazsın o daha güçlerini kullanamıyor bile. derken eliyle beni gösterip hararetlenmişti. Babam ise ona yaklaşıp:
-Bak evlat o benim kızım ve en doğru karar bu. Jucifer hazırlık aşamasındaymış ve biz bunu öğrendik. Bunu avantaja çevireceğiz, dedi bana bakarak ekledi
-Nefese savaşmayı öğreteceğiz.
-Savaşmak mı? Aklınızı mı kaçırdınız?
-Bence de diye bana katıldı Yakışıklı.
-Bana güvenin çocuklar tartışacak vaktimiz yok, yola koyulalım ve eğitimlere başlayalım. Annen yardım bulmuş sana her yeteneğin için özel eğitimler vereceğiz.
-Ya ben bunu istemiyorsam.
-Anlamadım.
-Savaşmayı baba. Anlamıyorsun, iki gündür sadece beni oradan oraya dolandırıyorsun ama sormuyorsun istiyor musun? diye. Zorlanıyorum fark et artık... derken sesimde isyanı o kadar net anlamışlardı ki babam birden yumuşadı ve yüzü çöktü. Yakışıklı ise bana tüm şefkatini vermek ister gibi bakıyordu ama ben bu şekilde olsunlar diye bunları söylemiyordum. Sadece bilsinler istiyordum. Olayların gerçekten kolay olmadığını. Yakışıklı babamdan izin alarak beni kış bahçesine götürdü.
-Nefes. Zor olduğunu biliyorum ama bana güvenmeni istiyorum. Eğer bizimle ilgili olayları çabuk benimseyemezsen yeteneklerini kullanamazsın. derken ciddi ve endişeliydi.
-Bu seni neden ilgilendiriyor ki?
-Ah. Seninle ilgili her şey beni ilgilendiriyor.
-Neden ama neden beni tanımıyorsun bile.
-Tanımam önemli değil ki anlıyorum.
-Bak istediğini söyle tamam mı ama ben... demeye kalmadan elinde ki rengi gördüm: maviyi. Gökyüzü mavisiydi. Bu onun bana karşı dürüst ve açık olduğunun göstergesiydi ve sadece maviydi. Buna üzülmüştüm çünkü kırmızı ve tonları yani aşka ait hiç bir şey yoktu. Şu an tek düşündüğüm o olmuştu. Beni sevmediği...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NEFES
Fantasy"Ah size bundan bahsetmedim daha değil mi? Sanırım deli olmamı düşünmeyin diye erken anlatmak istemedim. Sizlerde ruh haline göre renkleri görebiliyorum yani aşıksan avucunda kırmızı bir aura oluşur sinirliysen siyah olur. Huzurluysan pembe, yenilik...