Eve doğru yöneldim. İçimde bir boşluk vardı yeni oluşan bir his ve kimseyi görmek bile istemiyordum: ailem dışında. Yakışıklı da ailem gibiydi ama tanımlayamıyordum. Evin içi çok güzeldi. Duvar yerine boydan boya camlar, çok dekoratif ağaç kütüklerinden oluşan sandalyeler masalarla ahenk içindeydi. Bense kendimi deri koltuğa atıp ferah içinde bir nefes aldım. Evin tavanı o kadar yüksekti ki kafamı kaldırıp incelerken yakışıklının gelip masaya yaslandığını fark edememiştim. İncelemem bittiğinde bu güzelliğe anlam veren kişinin o olduğunu anladım. O ve yüz hatları. O kadar otoriter ve soğuktu ki bakışları, duruşu. Bu tavırlarıyla nasıl da mükemmel duruyordu evde. Siyah skinny pantolonunun altında botları serseri bir hava vermişti. Siyah tişörtü salaştı. Onu sadece iki gündür görmeme rağmen yıllardır tanıyormuş gibiydim. Sanki gözümü ilk açtığım an onu görmüşüm gibi...
-Gençler aç mısınız?
-Hayır demonter.
-Sağol baba değilim. Bi dakika sana demonter mi dedi?
-Şeyy evet bebeğim.
-Neden? -Bu sırada kaşlarımı çatıp yakışıklıya baktım. Yemekten önce artık konuşmaya ihtiyacım vardı.- Cevap vermeyecek misiniz? Çünkü bana sadece bakıyorsunuz ve ben bakışlarınızla ne demek istediğinizi anlamıyorum. Öyle bir süper gücüm yokta bildiğim kadar ya da var da ben mi bilmiyorum acaba?
-Ah nefes yapma ama. derken hayıflandı babam.
-Bence artık siz bana bir açıklama yapın.
-Tamam, dedikten sonra yakışıklıya baktı. Yakışıklı ise;
-Ne yani çıkayım mı?
-Lütfen.
-Peki ama sesleri duyabildiğimi biliyorsun zaten değil mi? derken güldü ve ben yine o gülüşte kayboldum.
-Biliyorum evlat sadece kızımla baş başa olmak istiyorum.
-Peki babalık sen en iyisini bilirsin. derken babama hitap edişi hoşuma gitmedi babam ise hiç yadırgamadı. Bu durum beni iyice yabancılaştırdı ortama. Yavaş adımlarla yakışıklı çıkarken yavaş davranıyordu. Açıklamamak için olayları uzatıyorlar gibi geldi ve haklı olduğumu biliyordum.
-Bak Nefes, diye koltukta yanıma yerleşti babam. İki günde daha da yaşlanmıştı. Yüzünde ilk defa yorgunluk görüyordum.
-Sana her şeyi en baştan anlatacağım. Lütfen bölme. dedikten sonra ellerimi avuçlarının arasına alıp başladı.
-Annenle tanıştığımızda ben 18 yaşındaydım. Yeni reşit olmuştum ve ilk işim araba almak oldu. Ailem çok güçlü ve kendi dünyasında sözü geçen bir aileydi. Bizim gücümüz kadar mal varlığımızda çoktu bu yüzden korkarlardı bizden. Böyle güçlü bir ailenin tek çocuğuydum ve şımarık büyümüştüm. Her şeyi elde ettim, o güne kadar. O gün derken annenle tanıştığım o gün. Çok sevdiğim bir göl kenarı vardı tüm varlığımı vermeye razıydım oraya sahip olmak için ama kimin olduğunu bulamamıştım bir türlü. Göl o kadar güzeldi ki yeşil suyun içinde nilüferler. Hemen kenarında çiçeklerin tam içinde bir bank vardı, hep gidip oturduğum yer ve gölün kenarında iki katlı bir ev. Ama ev değil sanki saray, pencere kenarlarında rengarenk çiçekler balkonunda ise iki tane iskelet sandalye ve bembeyaz bir masa. Her gittiğimde ise beni büyüleyen sanki bahçeden yeni koparılmış laleler. (gülümsedi ) ve o laleler gerçekten de her gün koparılıp o masada yerini alıyormuş. Ev o lalelerden daha güzel bir kadına aitmiş, annene. Bir gün yine gittiğimde evin içini merak ettim ve girmek istedim (bu sefer sesli gülmüştü). Girdiğimde bir melekle karşılaşacağımı bilmiyordum tabii. Kapıyı tıklatmadan girdiğimde anneni korkutmuş olacağım ki kafama vazoyla vurmuştu. Sonra da beni görünce duraksadı ve gülümsedi şaşkınlıkla. Normalde kızmam gerekirken sadece baktım gözlerindeki derinliklere. Biliyor musun aşık olduğunu gözlerinde gördüm.(konuşmanın başından beri uzaklara bakan babam bu sefer bana dönüp direk gözlerime bakmaya başlamıştı.) Hayatımda ilk kez bir insanın gözlerinde aşkı gördüm ve o anı ölümsüzleştirmek istedim. Aşık olan insanın gözlerinde parıltılar olur ve gözleri konuşur ama sese ihtiyaç duymaz, öyle bir konuşur ki onu dinlemezsin tam buradan (derken kalbime elini koydu) duyarsın. Annende benim kalbime dokundu. Uzun bir süre göl evi buluşma yerimiz oldu. İkimizde sıradan insanlarmışız gibi rol yaptık. Bu güzel şeyin sonu ise ona evlenme teklifi yaptığım gündü... O gün onu duvağıyla hayal ederken ben karşılaştığım cevap yüzünden şok olmuştum. Dili ne derse desin bakışlarından bir şeylerin olduğunu anlamıştım. O çok zeki bir kadındı ama bana hayır dediğinde koca bir aptal olduğunu düşündüm. Ben her şeyi elde etmişken biri tarafından ret edilmiştim. Hem de hayatımı adamak istediğim gerçek aşkım tarafından.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NEFES
Fantasy"Ah size bundan bahsetmedim daha değil mi? Sanırım deli olmamı düşünmeyin diye erken anlatmak istemedim. Sizlerde ruh haline göre renkleri görebiliyorum yani aşıksan avucunda kırmızı bir aura oluşur sinirliysen siyah olur. Huzurluysan pembe, yenilik...