Yollar

21 5 0
                                    


Yolculuk için hazır değildik ama mecburduk. Babam garajdan arabayı çıkardığında karşımda tek kapı bir kuğu gördüm. Bembeyaz ve jilet gibiydi. Ağzım açık bir şekilde bakakaldım. Babam camını indirip hadi nefes deyip güldü. Hayatımda almayı geçtim göremeyeceğimi düşündüğüm arabanın içindeydik. Kemerlerimizi bağladıktan sonra araba sesli bir şekilde bize iyi günler diledi. O an çok havalı geldi bu ve nazik bir şekilde size de efendim dedim. Babam eliyle saçlarımı okşayıp kahkaha attı. Hala bir arada olmak ve eğlenmek çok güzeldi. O sırada aynı arabanın kara şimşeğiyle yanımıza geldi yakışıklı. aynı hizadayken babamla yine yakışıklının arasında kalmış gibi hissettim çünkü ikisinin de camları açmadan birbirine baktığına emindim. İlk hareket eden biz olduk. Amaç arkamızı kollamak olduğu için Bizden 5 dakika sonra da o hareket edecekti. Yolculuk başladıktan sonra da müziği açtım. Sakince yolu izlemeye başladım. Aklım onda kalmıştı eğer mühürlenme olayı duyulmasaydı onunla aynı araçta olacaktık. Ama babam hem onu hem beni korur gibi ikimizi ayırmıştı. Annemle de onu ayırdıklarında böyle mi hissetmişti acaba. Gerçi onların durumunda ikisi de birbirini seviyordu. Bizde ise sadece ben... onu sevmemin nedeni belki de mühür yüzündendi. Artık neyin gerçek neyin yanlış olduğu iyice karıştı. Tüm bunları kafamdan atmak için sesli bir şekilde şarkı söylemeye başladım.

-Bu şarkıyı nereden biliyorsun?

-Bilmem belki de özel gücüm budur.

Ne kadar ironik bir konuydu ikimizde güldük.

-Baba?

-Evet.

-Şimdi ne olacak?

-İlk önce annenle buluşacağız. Onu özlediğini biliyorum. Ben de çok özledim. Ardından da eğitimlere başlayacağız.

-Ne için?

-Her türlü olasılık için.

-Korkuyor musun?

-Asla.

Bu sırada telefonu çaldı arayan Yakışıklı'ydı. Acıktıysak güvenli bir restorana gidebileceğimizi söylüyordu. Fark etmeden yolun 4 saatlik kısmını tamamlamıştık. Ben yemek işine sevinip kafamı salladım 'olur.' anlamında ve restoran için ara yola girdik. Küçük bir kasaba tarzı yere gelmiştik. Güzeldi. Yeşillikti. Tam yanında da kullanılmadığını düşündüğüm demir yolu vardı. Bu babamın dikkatini çekti. Tedirgin oldu ama anlam veremedi. İçeri girmeden kapının önünde Yakışıklı'yı bekledik bize yaklaştığında içeriye girdik. Eski masaları tahtadandı. Bir aile vardı ve yemekhane kapısına yaslanıp hayattan bıkmış garson duruyordu. Bizi görünce hem şaşırdı hem de gözleri ışıldadı. Çünkü direk Yakışıklı'ya baktı. Yanımıza yaklaştı. Yaklaşırken üstünü başı düzeltti.

"Hoş geldiniz sizi manzaralı masamıza alabilirim? Kaç kişisiniz?" diye direk yakışıklıyla konuştu. O an kızı yere serip üstünde tepinmek istedim. Yaptığı etik bile sayılmazdı bir kere. Yakışıklı yüzüne bakmadan etrafı taradı. Sadece bizim duyabileceğimiz bir şekilde "Çok sessiz burası." dedi. "Bu kadarız." diye sesli konuşurken de masaya ilerledik. Babamla ikisi çok gergindi. Ne zaman düzeleceklerdi?

-Elimizde patates kızartması hamburger, ıslak hamburger, omlet.... Diye sayarken babam benim yerime de sipariş vermişti. Çok aç değildim ama yemek yemeyi her zaman sevmiştim. Bu yüzden az ve sık sık yemek yerdim. Bu iki günde o kadar az yiyebilmiştim ki güçsüz kalmıştım ta ki Yakışıklı'nın bana verdiği içeceğe kadar. Garip bir şekilde kendimi fullenmiş ve çok güçlü hissediyordum. Masada normalmişiz gibi konu açmaya çalıştım. Yakışıklı'ya dönüp okulla ilgili soru sormaya başladım.

-Okuldan bahsetsene bana. derken patateslerimle oynuyordum. Ağzında hamburgerle kalakaldı.

-Neyiyle? derken dudağının kenarındaki ketçapı sildi.

-Nasıl bir okul? İki yıldır oranın hayalini kurdum ama şimdi gidemiyorum. Biraz bahsedebilirsin.

Hayal kırıklığının bir kokusu olsaydı tüm odada kokacağından emindim.

-Okul için üzülme ben arayıp bildirdim.

-Neyi? derken direk yüzüne bakıyordum.

-Durumları. Okul özel bir okul. Bizim gibiler için seni çekmesinin sebebi de budur. derken çok rahattı. Kolasından bir yudum aldı bana bakıp 'ne oldu?' der gibi kafasıyla işaret yaptı ben de elimde ki peçeteyi sertçe masaya bırakıp "Tuvalete gidiyorum." dedim sadece.

Ona çok kızmıştım haber vermişmiş, okul özelmişmiş. Bunu neden şimdi söylüyordu ki. Ayrıca okula nasıl ne zaman haber vermişti. Ondan etkilenmiş olsam da güvenimi yitirmişti. Sanki arkamdan iş çevirmiş gibiydi. Tuvaletine gittiğimde iki lavabo vardı ve kirden mahvolmuş durumdaydı yine de önemsemeyip nefes alıp verdim. Kafamı eğdiğim için ayaklarıma bakıyordum. Psikoloğumun verdiği taktikler rahatlamak için birebir oluyordu bazen. Nefes al ver, nefes al ver. Yüksek sesle her şey düzelecek, bu hikayenin sonu güzel bitecek diye tekrarladım. X'e ihtiyacım vardı. Sarılmaya saçlarının arasında hıçkıra hıçkıra ağlamaya. Sesini duymak üzere telefonumu çıkardım ama çekmiyordu bile. Lanet olası bir kasabadan ne bekleyebilirdim ki. Stresim arttıkça avuç içimin yandığını hissediyordum. Bu sırada sertçe kapı açıldı garson kız bana çarparak yan aynaya geçip rujunu yeniledi. Ben de renklerine bakmak için ona döndüğümde göremedim. Panikle yüzümü kaldırdığımda garsonun elindeki hançeri fark ettim. Üstüme doğru gelirken sırılsıklam oldum terden o 3 saniye bir ömür geldi. Anında sağa kayarak sol el bileğimle eline hızlıca vurdum. O sırada geri sekti ve tekrar hücuma geçeceğinden emin olduğum bir duruş sergiledi. Gözleri nefretle bakıyordu.

-Alemlerin en güçlüsü senin gibi bir kız olmamalı. Seni öldürünce tüm güçlerin bana geçecek tatlım. derken tıslıyordu.

-Madem bunu biliyorsun alamayacağın kadar da güçlü olduğumu biliyorsundur?

Bu konuşma yaşanırken kendimden emin bir duruş sergilerken ayrıca kendime şaşırıyordum. Ama içimdeki ses doğru yaptığımı söylüyordu. Tekrar üstüme geldiğinde yere çöküp tek ayağımla ayağını ittim. Bunu beklemeyerek yalpaladı ve lavaboya düştü bu sırada ayağa kalkmamla kapı açıldı. Yakışıklı gözleri siyaha dönmüş bir şekilde garsonu tutup duvara fırlattı. Ben şok olmuş bir şekilde kapının yanına sindim. Garson yerden kalkıp ona bakarken diliyle dudağını yaladı bu hareketi beni delirtti ona hem cilve yapıp hem de bıçaklayacak gibiydi ve ayağa kalkıp ellerimi birleştirdim bağırarak ona doğru ittim. Bunun olması 2 saniye sürmüştü ve yakışıklı bu hareketimi görmemişti bile ama garson olduğu yerde donup kaldı daha sonra kül olmasını izledik. Ben önüme düşen saçlarımı sık sık aldığım nefesimle geriye doğru üfledim. Yakışıklı bana dönüp sarıldı ve özür diledi. O sarılırken sadece şaşkınlıkla olduğum yerde durdum. Babam içeri girip beni kendine çekti yakışıklı saçını düzeltirken bir elini dudağında kanayan noktaya götürdü. Kenarda bizim sarılmamızın bitmesini bekledi.

-Gidelim buradan derken hızlıca çıktık. Dışarı çıktığımda restorandaki herkesin yerde olduğunu ve kaskatı bir şekilde yattığını gördüm.

-Lanet olsun. Ne oldu burada?

-Nefes hadi yolda konuşuruz.

Arabaya hızlıca binip aynı anda hareket ettik ama Yakışıklı öne geçmemizi bekledi. Arabanın yan aynasından ona bakarken yüzünü öpmek istedim. Garsonun bana saldırdığında kapıyı açısını ve bakışlarında benim için ne kadar endişelendiğini anlamıştım. Bunu yapmasının sebebi sadece mühürlendiğimiz için miydi? Bunların cevabını bir gün almayı umuyordum. Bunları düşünürken kafamı cama yaslayıp babamın hız yapmasını izledim. Elleri hala titriyordu bir yandan da annemi aramaya çalışıyordu. Bense ne olduğu hakkında hiçbir şey bilmiyordum.Anneme ulaşınca olanları anlattı ve ben oradan duydum. Bizim nerede olduğumuzu tespit etmişler ve oradaki herkes huncklardanmış. Huncklar da kimdi? Bizi yakalamalarının sebebi izlenmemiz olabilirmiş. Babam bunları konuşurken ben uykuya daldım. En son düşündüğümde hala yaşıyoruz oldu. Arabanın sarsılmasıyla kendime geldim. Kaç saattir uyuduğumu anlamak için saatime baktığım da camının kırılmış olduğunu anladım. Anımsadığımsa garsona ne kadar sert vurduğumdu.

NEFESHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin