Alya.. beni hayata bağlamaya çalışan kız.. Benimle birlikte bana bir gelecek yaratmaya çalışan kız.. Geçmişi olmayan bir kıza, karanlıktan öte aydınlık ve parlak gelecek yaratmaya çalışan kız. Ben ne yaptımda tanrı benim karşıma Alyayı çıkardı? Ben en fazla ne yapmış olabilirim ki? Alyayı kolundan tuttum nazikçe çekiştirerek Abuziddin'in yanına getirdim ve onun gölgesinin altında güzel bir yere oturmasını istedim. En güzel yeri bulup elimle orayı işaret ettim ve sırtım Abuziddin'e gelecek şekilde arkamı döndüm. Ona bakmadan sırtımı Abuziddine dayayarak hafifçe yere kaydım. Alya'ya bakmak için kafamı kaldırdığımda etrafta kimse yoktu. Alya yoktu. "Abuziddin? Alya hayal miydi sence?" Dedim derin bir iç çekerek. "Bütün bunlar beynimin oyunu muydu Abuziddin? Yoksa bir işaret mi?" Sanırım tekrar Abuziddinle baş başa kalmıştık. "Sen az önce ağaçla mı konuştun?" Şaşkın gözlerle Abuziddin'in arka tarafından Alya çıktı. "Hey! Ona ağaç deme onun bir ismi var! Sana insan deseler hoşuna gider mi?" Dedim elimde olmadan kıkırdayarak ama kızgın bir ses tonuyla. "Ah. Çok özür dilerim Abuziddin. Sadece biraz şaşırdım" diyerek Abuziddine sarıldı Alya. "Nerdeydin sen?" Dedim çekinerek. "Sadece.. Eşyalarımı alıyordum. Ağacın.. yani Abuziddin'in diğer tarafında da ben oturuyordum. Ta ki sen ayağa kalkıp uçuruma doğru ilerleyene kadar.. Gerisini biliyorsun zaten." Dedi Alya kafasını kaşıyarak. Tam karşıma oturdu ve devam etti. "Bak Yağmur. Ben sana yardım etmek istiyorum ama ilk önce birbirimizi tanımalıyız değil mi?"
"Tamam ama merak ettiğim bir şey var. Neden? Neden bana yardım etmek istiyorsun?"
"Bilmiyorum. Sadece içimden bu geliyor. İçimdeki ses sadece bunu yapmam gerektiğini söylüyor."
"Bana acıyor musun yoksa?" Dedim kaşlarımı fazlasıyla çatarak.
"Hayır. Hayır.. bak ben sana kendimi anlatmaya başlayayim eğer istersen sende anlatırsın. Ben sana acımıyorum Yağmur. Ben sadece yardım etmek istiyorum sana.. içimdeki şey sadece bunu yapmam gerektiğini söylüyor."
"Tamam. Dinliyorum o zaman başlayabilirsin."
"Tamam başlıyorum o zaman" derin bir iç çekip gözlerini kapattı ve yaklaşık beş saniye sonra gözlerini geri açıp devam etti. "Ben Alya. 22 yaşında pdr ikinci sınıf öğrencisiyim. Aslında pek değişik ve ya ilginç bir hayatım yok. Annem, babam tarafından hep zulüme uğradı. Babam ben kendimi bildim bileli anneme sürekli şiddet uygulardı. Nedenini bilmiyorum. Ben ailenin ilk ve tek çocuğuyum. Hani derler ya ilk çocuklar kıymetli olur. Tek çocuklar daha bir kıymetli olurlar çünkü hem ilktirler hem de son. Sevgisini paylaşacağı başka çocukları yoktur ebeveynlerin. Ama bizde durum öyle değildi. Annem beni çok severdi evet ama.. Ba.. babam beni bir kere bile kucağına alıp sarılmadı.. hep baba şevkati özlemiyle büyüdüm. Özlem diyorum ama insan tatmadığı duyguyu bile özleyebiliyormuş.. Ciddi anlamda söylüyorum babam benim adımı bile bilmiyordu.. taa ki.." derken aniden durdu ve elini sanki birisi boğazını sıkıyormuşta onu engellemek ister gibi boğazına götürdü ve yutkunmaya çalıştı. O yutkunması yaklaşık 5 saniye kadar uzun sürmüştü. O 5 saniye 5 yıl gibi gelmişti bana. Boğazında sonsuz bir düğüm oluşmuştu.. ben bunu hissedebiliyordum.. sol gözünden iki damla yaş aktı. İki damla ard arda yaş.. Derin bir iç çekti ve devam etmeye çalıştı. "Ta ki.. on dördüncü yaş günüme kadar.." derin bir iç çekti ve sessizlik oluştu. Ölüm sessizliği..
22 Eylül 2011
Alya'nın on dördüncü doğum günüydü. İçinde küçük bir heyecan ve küçük bir hüzün bir aradaydı. Tüm arkadaşları doğum günlerini okulda kutluyordu ve herkes doğum günü çocuğuna bir sürü hediye alıyordu. Alya her doğum gününde olduğu gibi o doğum gününde de umutsuzca annesinin yanına gidip doğum gününü okulda kutlayabilip kutlayamayacağını sordu. Çünkü hiçbir doğum gününde ona hiçkimse hediye almanıştı. Annesi bile.. Ve küçük kız hediye istiyordu. Hediyeden ziyade kendini özel hissetmek istiyordu. Bir günlüğüne olsa bile. Her zaman olduğu gibi annesi kızının üzülmesinden çekinerek "bir dahakine kutlasak olmaz mı benim güzel kızım?" Dedi. Alya üzüldüğünü belli ederek annesine "geçen seferde böyle demiştin. Ve ondan öncekinde de.." dedi ve sol gözünden iki damla yaş sırayla akıp gitti. Alyagil aslında varlıklıydı. Ama Alya'nın babası hiç ev için alışveriş yapmaz, tüm parasını kumara yatırır, sevgilisine harcar ve her akşam eve dört şişe içkiyle gelirdi. Alya göz yaşlarını sildi ve odasına gidip kapısını kilitledi. Yaklaşık bir buçuk saat ağlayarak yastığına sarıldı ve öylece tavanı izledi. Gözü duvardaki büyük siyah ve görkemli duvar saatine takıldı ve okul vaktinin geldiğini düşünüp giyinmeye başladı. Yaz olduğu için okul eteğinin altından kilotlu çorap giyme gereği duymadı. Çantasını hazırladı ve kilitlediği kapıyı açtı. Salona doğru iki küçük adım attı ve direk karşısına babası çıktı. Küçük kız ilk başta irkildi ama irkildiğini belli etmeden kafasını yere doğru eğdi ve yürümeye devam etti. Babasıyla çarpışana kadar yürüdü ve ani bir çarpışmayla kendini bir iki adım geriye attı ve korkuyla "özür dilerim.." diyebildi. Babası her zamankinden değişik ve daha sakin bir halde pis gülüş atıp Alya'ya baktı "önemli değil kızım. Bugün seni okula ben götüreceğim ve sana bir süprizim var" dedi. Bu normal bir şey değildi. Babası şimdiye kadar Alya'yı bırakın okula götürmeyi, onunla konuşmazdı bile. Ve ona ilk defa 'kızım' demişti. Küçük kız şaşkınlığını gizleyemeyerek boş gözlerle babasına baktı. "Ne.. ne süprizi? B.. bana mı?" Dedi ve babasının yüzünü incelemeye başladı. Bir şey arıyordu küçük kız babasının yüzünde. Bir ifade.. Dalga geçmediğine, gerçekten olabileceğine inanacağı bir ifade..

ŞİMDİ OKUDUĞUN
23'ten 30'a
Novela JuvenilÖlüm vaktinin geldiğini düşünen, geçirdiği kazadan dolayı hafıza kaybına uğrayan ve geçmişini, adını, yaşını, her şeyini unutan bir genç kız ölüme doğru adım adım ilerlerken bir anda karşısına çıkan ve ona çarpıp her şeyi unutmasını sağlayan başka b...