Gece saat on iki civarında arkadaşlarımla birlikte gittiğim partiden sonra eve dönüyordum, arabadaydım . Bir
virajı döndüm, şelalenin önünden geçtim. O da ne benzinim bitiyor, lanet olsun tam da ormanın ortasında. Ah
harika! Bitti bile. Arabamdan indim, yardım çağırmak zorundaydım. Yol kenarından yürümeye başladım, evim
burdan çok uzakta. Bu yüzden otostop çekmek zorundaydım. Ama bu yoldan arabayla geçen tek insan ben
olmalıydım. Ne araba geçiyor ne insan ne de başka birşey. Sadece ben varım, burası insanın tüylerini
ürpertiyordu. Sanırım yaklaşık beş yüz metredir yürüyordum.
Yorgunluktan ölmek üzereyken arkamdan vınlama gibi bir ses geldi. Hızla arkama döndüm ama hiçbirşey yoktu.
Sonra aynı ses yine geldi ve birlikte rüzgar da getirdi. Yine hızla arkamı döndüm ve karşımda son derece korkunç
bir surat gördüm. Ağzının kenarlarında kan vardı. İki büyük kırmızı gözüyle bana bakıyordu. Son hızımla
ormana doğru koşmaya başladım. Ormana girdim ve arabamın olduğu yere doğru koşmaya başladım, en
azından arabamın bagajında filan saklanabilirdim. Ama sürekli benim önüme geçip bana çelme takıyordu. Bu
şey kesinlikle insan değildi. O önüme geçtikçe ben gideceğim yönü değiştiriyordum. Bu yüzden yolumu ve
arabamı kaybetmiştim.
Artık ümidimi kaybetmişken birden arkamdan gelen bir araba sesiyle irkildim. Bu ses yoldan geliyor olmalıydı.
Son hızla sesin geldiği yere doğru koşmaya başladım. Yola vardım ve kalan son gücümle kendimi yola attım.
Araba bana çarptı, eğer dayanıksız biri olsaydım bu darbe beni öldürebilirdi. Şoför koşarak yanıma geldi. İyi
olup olmadığımı sordu. "İyiyim." dedim. Sonra gözlerimi onun gözlerine diktim. İnanamıyorum gerçekten çok
yakışıklıydı. Buz mavisi gözleri, bembeyaz ten rengi ve çikolata renkli saçlarıyla beni kendine aşık etmişti. Şimdi
iyi ki o araba bana çarptı diye düşünüyordum.
Hemen ayağa kalktım ve
" Bana yardım et, arkamda bir canavar var ve beni öldürmek istiyor! "
" Sakin ol ve yavaş konuş, dediğinden hiçbirşey anlamıyorum.Önce adını söylemeye nedersin?Ben Dylan ya sen?"
" Ben Jesica ve yardımına ihtiyacım var, arkamda korkunç bir yaratık var ve beni öldürmek istiyor. Lütfen
yardım et bana! "
Hem kan ter içinde olduğumdan hem de söylediklerimden olsa gerek "Sana yardım edemem" dedi ve arabasına
bindi. Arabanın peşinden var gücümle koşmaya başladım " Lütfen yardım et bana, sana ihtiyacım var ! " diye
bağırıyordum. Sesim o iğrenç yaratığı çekmiş olmalı ki beni arkadan yakaladı ve boynumu ısırdı. Sanki ... Sanki
... Kanımı içiyor gibiydi. Evet evet kanımı içiyordu. Aman tanrım doğduğumdan beri sadece insanların varlığına
inanırdım. Asla vampirlere, büyücülere ya da kurtadamlara, hiçbirine inanmazdım ben. Lanet olsun, kanımı içen
lanet olası şey bir vampirdi. Sonunda bir vampirin varlığına inanıyordum ve bu şekilde mi? Çok şanssız
olmalıydım.
Artık güçsüzleşmeye başlıyordum. Sanki bir elektrikli süpürge içimdeki tüm kanı çekiyordu. Sanki
vücudum vakumlanıyordu. Öleceğimden eminken az önce gitmemesi için yalvardığım araba geri geri gelmeye
başladı. Bunu gören vampir kaçtı ve beni bıraktı. Elimle yarayı bastırmaya çalıştım ama elim nerdeyse
kalkmıyordu bile. Yakışıklı şoför beni kucağına alıp arabasına bindirdi ve hatırladığım son şey onun buz mavisi
gözleriydi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlıkta Gizlenenler
VampireJessica, neredeyse her akşam arkadaşlarıyla birlikte gittiği bardan geri dönüyordu. Her şey normaldi. Sonra birden benzini bittti ve ıssız bir yolun ortasında kaldı. Arabasından çıkıp otostop çekmeye çalışırken daha önce sadece filmlerde gördüğü bir...