Bu tünel kesinlikle hayatımda gördüğüm en iğrenç tüneldi. Yol, yol bile değildi. Yılanlardan oluşuyor gibiydi.
Yılanların üstüne basmamamız gerekiyordu. Ama yerde çok az boşluk vardı. Üstelik duvarlarda bir sürü akrep
vardı. Tavanda ise milyonlarca örümcek vardı. Yani duvar yada tavandan da destek alamıyorduk. Zar zor
yerdeki boşluklardan yürümeye çalışıyorduk. Ben yürürken bir tane yılanın üstüne bastım. Ve bastığım anda
bütün yılanlar bana tısladı. Bastığım yılan ise bacağımı ısırdı. Korkunç bir ağrı ile yere düştüm. Ben yere
düşünce bütün yılanlar üzerime çıkmaya başladılar. Böyle bir durumda ne yapacağımı biliyordum. Ne kadar çok
acı hissetsemde hiçbir şekilde kıpırdamamalıydım. Ben öylece heykel gibi dururken onlar üstümden geçiyorlardı.
Acayip huylanıyor ve imreniyordum. Yatarken bir yandan da beni sadece yol sanıp üstümden çıkmaları için dua
ediyordum. Yaklaşık beş dakika sonra dualarım kabul oldu. Yılanlar üstümden yavaş yavaş çekilmeye
başlamışlardı. Onlar tamamen üstümden çekilince daha fazlasının üstüme çıkmasından korktum ve ayağa
kalktım. Ayağa kalkınca ayağımın acısının hala geçmemiş olduğunu fark ettim. Ben yine düşecekken Suzan beni
tuttu. O olmasaydı şimdiye kadar ölmüştüm zaten. Benim ve kendisinin dengesini sağlamaya çalışan Suzan ;
" Tamam, sakin ol Jessica. Şimdi dengeni korumaya çalış olur mu? Ayağına bakmam lazım. "
" Pekala, ama dikkatlı ol. "
" Önemli bir durum yok Jessica. Sakinleşebilirsin. Yılan gerçekten zehirli değilmiş. "
" Bunu nasıl anlayabildin? "
" Ben genel cerrahım. "
" Ahaha, bu herşeyi açıklıyor. "
" Yani öyleydim. "
" Ne, ne demek öyleydim? "
" Hastahanede çok fazla kan var Jessica. Orada çalışmaya devam edemezdim. "
" Ah tabi anlıyorum. "
" Pekala ayağın nasıl oldu? "
" Ayakta durabileceğim kadar iyi ama yürüyemeyeceğim kadar kötü. "
" O zaman ayağına ağrı kesici krem sürmem gerekiyor. "
" Tamam, elinden geleni ardına koyma. "
dedim. Suzan eğildi ve çantasından yeşil bir kutu çıkardı. Kapağını açtı ve içindeki mavimtırak kremi yarama
sürdü. Önce inanılmaz bir acı hissettim ama sonra hiçbirşey. Bu krem gerçekten yarama iyi gelmişti.
" Artık yürüyebiliriz. Ayağım daha iyi durumda. "
dedim ve yürümeye başladık. Artık daha dikkatli yürüyordum. Yaklaşık yarım saat sonra tünelin çıkışına geldik.
Aslında dev yılanla dövüşeceğimiz yeri daha görmemiştik ama tünelin ucundan ışık geliyordu. Bu ışık sarıdan
koyu kırmızıdan açık bir renkti ama turuncu gibide değildi. Işığın bize verdiği güvenden olsa gerek daha hızlı ve
dikkatsiz yürümeye başlamıştık. Tünelin çıkışı başka bir tünelin başlangıcıydı. Ama bu tünelin sonu
görünüyordu. Dev yılanın olduğu odaya doğru ilerlemeye başladık. Yanımızdaki duvarlardan lav ve sülfür
akıyordu. Ve onlar yerdeki deliklerden yok oluyordu. Sonunda tünelin çıkışına vardık. Gözlerim dev yılanı
arıyordu. Dev yılanı göremememin sebebi onu gerçekte olduğundan küçük sanıyor olmamdı. Hepimiz yılanı
gördüğümüzde ağzımızdan çıkan kelimeler şunlardı ;
" LANET OLSUN "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlıkta Gizlenenler
VampirJessica, neredeyse her akşam arkadaşlarıyla birlikte gittiği bardan geri dönüyordu. Her şey normaldi. Sonra birden benzini bittti ve ıssız bir yolun ortasında kaldı. Arabasından çıkıp otostop çekmeye çalışırken daha önce sadece filmlerde gördüğü bir...