Yalnız Değiliz

10 3 0
                                    

Dylan ve ben koşmaya başlamıştık bile. Vınlayamazdık çünkü yol çok engebeli ve kaygandı. Bu yüzden insan gibi

koşmak zorundaydık. Yere düşen her sarkıtın sesine başka bir sarkıt daha düşüyordu. Lanet olsun! Bir tanesi

Ayağımın kenarına düştü. Bende dengemi kaybettim ve yere düştüm. Yukarıdan gelen sivri sarkıt kafamı hedef

almıştı. O yüzüme doğru gelirken ben donup kalmıştım hiçbir şey yapamıyordum. Son anda Dylan geldi ve sarkıtı

tuttu. Tutmasıyla acı içinde fırlatması bir oldu. Ben ne olduğunu anlayamadan Dylan beni kaldırdı ve tekrar

koşmaya başladık. Yol ayrımına son iki metre kala bu seferde Dylan yere düştü. Bende ona çarpıp tekrar yere

düştüm. Büyük ve keskin sarkıtlardan biri Dylan'a doğru geliyordu. Ben kendimi feda ettim ve Dylan'ın üstüne

atladım. Bir anda karaciğerimin olduğu yerde korkunç bir yanma hissettim. Tekrar çığlık attım. Dylan beni

kaldırdı ve kucağına aldı. Çünkü koşabilecek halde değildim. Dylan'ın sarkıtı neden elinden attığını anlıyordum

şimdi. Sarkıtın etrafına kutsal su sürülmüştü. Karnımı çok feci yakıyordu.

Beşinci yol ayrımına sonunda vardık. Sanki yüz yıllardır bir odada hapis olmuş, sonunda çıkışı bulmuş biri gibi

geniş, sessiz, rahat ve güvenli yol ayrımına attık kendimizi. Artık tehlike geçmişti. Dylan beni yere yatırdı. Sarkıtı

tuttu ve çıkardı karnımdan. Çıkardığı gibide fırlattı. Hemen yarama tükürmeye başladı. Yara yavaş yavaş

kapanıyordu. Yaklaşık otuz saniye boyunca yarama tükürdü Dylan. Sonunda yara kapandı. Çantamdan kan

torbası çıkardı ve içmeme yardım etti. Kanın tamamını içtiğimde, o da kendine bir kan torbası çıkardı ve içmeye

başladı. Çok hızlı bir şekilde bitirdi. Kanı içince kendimizi biraz daha enerjik hissettik. Biz birbirimize sarılmış

haldeydik. Ve nefes nefese kalmıştık. O kadar çok yorulmuştuk ki odadaki diğer nefesi duyamamıştık. Ama şimdi

nefes alışverişimiz yavaşlayınca oda da yalnız olmadığımızı anladık. Başka birinin nefes sesi geliyordu. İşte

şimdi çok korkuyordum.

Beşinci yol ayrımı diğerlerinden daha genişti. Ve beşinci yol ayrımında tavanda sarkıtlar vardı. Ama buradaki

sarkıtlar çok sağlamlardı ve yere kadar uzuyorlardı. Bu yüzden o nefes alan şey her ne ise, onun nerede olduğunu

göremiyorduk. Çantalarımızı kenara alıp tuzlu kurşunlardan oluşmuş silahları çıkardık. Kutsal suyuda

çıkardım. Ben bir elime tuz silahını, bir elime kutsal suyu aldım. Dylan ise bir eline tuz silahını, bir eline kazık

silahını aldı. Ben sağdan, Dylan soldan sarkıtları dolaşmaya başladık. Aynı zamanda dişlerimizi ve

tırnaklarımızıda çıkarmıştık. Odanın ortasında nefes alan şeyi bulduk. Bu şey kesinlikle insan değildi. Vampirde

değildi. İnsan boyutlarındaydı ama bütün vücudu kahverengiydi. Ve yılan gibi kaygan bir cildi vardı. Küçük

simsiyah gözleriyle Dylan'a bakıyordu. Beni henüz fark etmemişti. Ağzı yuvarlaktı ve en az elli tane sivri dişi

vardı. Burnu ve kulakları derisinin altındaydı. Eklem yerleri diğer yerlere göre daha beyazdı. Tamamen mide

bulandırıcı bir yaratıktı.

Ben tam ateş edecekken yaratık Dylan'ın üstüne atladı. Dylan silahlarını elinden düşürdü. İkisi yuvarlanarak bir

tane sarkıt kırdılar. Sarkıt kırılınca içinden bir sürü siyah kelebek çıktı ve bana saldırdı. Bütün vücudumu

sardılar. Ve beni ısırmaya başladılar. Bende yuvarlanmaya başladım. Kelebekler altımda eziliyorlardı. Ama

gitmiyorlardı. Aklıma bir fikir gelmişti, çok can yakıcı bir fikir olsada başka çarem yoktu. Kutsal suyun kapağını

açtım ve heryerime dökmeye başladım. Çığlık attım çünkü canım çok yanıyordu. Ama işe yaramıştı. Kelebekler

üstümden gittiler. Kutsal suyun ağzını kapattım ve cebime koydum.

Oda sessizleşmişti. Arkamı döndüm. Sanırım çığlığım yaratığın ilgisini çekmişti. Gözlerim Dylan'ın arıyordu.

Ama Dylan yoktu. Yaratık üstüme atladığı anda sağa doğru yuvarlandım. Yaratığın kafası duvara girmişti. Bu

andan faydalanıp tuzlu silahı aramaya koyuldum. Silahı ararken Dylan'ı gördüm. Kıpırdamadan yerde

yatıyordu. Silah yanındaydı. Koşarak Dylan'ın yanına gittim ve yaşayıp yaşamadığını kontrol ettim. Yaşıyordu,

sanırım kısa süreli bir felç geçiriyordu. Yaratık birden üstüme atladı ve bacağımı ısırdı. Isırdığı yerden yukarıya,

başıma doğru bir soğukluk hissettim. Ardından ayaklarımı oynatamamaya başladım, sonra bileklerimi, sonra

diz kapaklarımı. Yavaş yavaş felç oluyordum. Belime kadar felç olmuştum. Bir yandanda silaha ulaşmaya

çalışıyordum. Şimdi ise kollarım ve kafam hariç heryerim felç olmuştu. Son anda silaha ulaştım ve yaratığı

vurdum. Yaratık ölmüştü. Onu üstümden attım.

Ve etraf karardı...

Karanlıkta GizlenenlerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin