Yılanın Zehri

10 3 0
                                    

Yılan sandığımızdan çok daha büyüktü. Biz ona yaklaştıkça da büyüyordu. Sessizce ona yaklaşıyorduk. Yılan

uyuyordu. Uyurken her yılan gibi daire olmuştu. Ortasında ise Kevin'ın bahsettiği iki tane şişe vardı. Planımız

şuydu ona yaklaşıp tam ensesine bayıltıcı aşı yapacaktık.

Burası bir yanardağın içine benziyordu. Tavan düz ama oda yuvarlaktı ve kenarlarında lavdan bir göl vardı. Çok

sayıda Kaya vardı ve üstlerinde renkleri çok güzel olan doğal taşlar vardı. Örneğin sülfür, ametist, pembe kuaçik,

kaplan gözü, yakut, zümrüt, kristal gibi. Kesinlikle çok güzel bir yerdi. Suzan taşlara hayranlıkla bakıyordu

sessizce bize gidip yılanı bayıltmamızı söyledi. Kendisi taşların birkaçını toplamak istiyormuş. Dylan ve ben

yılana doğru inanılmaz sessiz ilerliyorduk. O kadar sessizdik ki biran ruh olduğumuzu sandım. Bu sessizliğin

içinde en ufak bir ses yılanı uyandırabilirdi. Yılanla aramızda yaklaşık bir metre vardı. İğneyi yılanın ensesine

hedef almıştım tam vuracaktım ki nereden geldiği belli olmayan çok kuvvetli bir ses duyduk. Arkamı

döndüğümde bir doğal taşı kayadan kopmuş bir şekilde Suzan'ın elinde gördüm. Bütün doğal taşlar simsiyah

olmuştu. Sonra hepsi yavaş yavaş eski renklerine dönmeye başladılar. Bir an için herşey eski haline dönmüştü

ama değişen bir şey vardı. Yılan, o uyanmıştı.

Arkamı dönmemle birlikte yılanın bana kuyruğuyla vurması bir oldu. Kayalardan birinin üstüne düştüm ve

başımı doğal taşlardan birine çarptım. Yüzümde, çenemden elmacık kemiğime kadar, derin bir yara oluşmuştu.

Ayağa kalktım ve iğneyi aramaya koyuldum. Ben iğneyi ararken Suzan bir kayanın arkasında saklanıyordu.

Dylan ise silahını yılana doğrultmuş sinirli sinirli  ona bakıyordu. Dylan'a iyi olduğumu işaret ettim. İyi

olduğumu bilmezse sinirinden yılanı öldürebilirdi. Ve Kevin yılanın ne olursa olsun ölmemesi gerektiğini

söylemişti. Ben hala iğneyi arıyordum. O sırada önce bir çığlık sonra ise kemik kırılma sesi duydum. Kafamı

kaldırdığımda Dylan lav çukuruna çok yaklaşık bir yerde hareketsiz yatıyordu. Bir yandan inliyordu zavallı genç

adam.

Koşarak yanına gittim ve iyi olup olmadığını sordum. Sadece bacağı kırılmıştı. Yılan arkamdan tısladı. Arkamı

döndüm ve o kan kırmızısı, büyük, korkunç gözlerle karşı karşıya geldim. Ağzını açtı ve bizi yutmak için hamle

yaptı. Dylan' a sarıldım ve gözlerimi kapadım. Ama hiç birşey olmadı. Gözlerimi açtım ve yılana baktım. Gözleri

kapandı ve üstümüze düştü. Suzan' ın yardımı ile onu Dylan ve benim üstünden attık. Ayağa kalktığımda yılanın

sırtında iğnenin olduğunu gördüm. Suzan karşımda çok şirin bir şekilde gülüyordu. Onun üstüne atladım ve

sımsıkı sarıldım. Üçüncüye hayatımı kurtarıyordu. Beni ittirdi ve zamanımızın olmadığını söyledi. Koşarak o iki

şişeyi aldım. Suzan yılanın ağzını açmıştı. İki şişeyide yılanın zehiri ile doldurdum. Suzan yılanın kafasını

bıraktı. Biz bunu yaparken Dylan bacağını onarmış ve bir kan torbası içmişti. İki şişeyide elime aldım ve Dylan'ın

yanına gittim. Dylan ve ben şişeyi içtik. Sonra şişeye tekrar doldurmak üzere yılanın yanına gittim.

Malesef  Kevin'ın bize verdiği iki dakika dolmuştu.

Yılan uyanmıştı...

Karanlıkta GizlenenlerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin