Akşam olmuştu. Ben uyandığımda Dylan herşeyi hazırlamıştı bile. Üstünüde giyinmişti. Üstünde gömlek, t- shirt
ve çok bol bir ceket vardı. Sanırım bu ceketi silahlar için giymişti. Ayağa kalktığımda Dylan benimde elime
gömlek, t- shirt ve bol bir ceket tutuşturdu bunları giymemi söyledi, böylece hem mağaradaki soğuktan
etkilenmeyecek hemde silahları saklayabilecekmişiz. Bu kıyafetlerden ne kadar nefret etsemde giymek
zorundaydım. Kıyafetleri giydim, altımada şort giymiştim. Biraz garip görünüyor olabilirdim ama şortları
seviyordum, çok rahatlardı. Çantalarımızıda aldık ve evden çıktık.
Transilvania'ya doğru gidiyorduk. Yaklaşık üç dört saat sonra Kevin'ın söylediği yere gelmiştik. Yani haritanın
başladığı yere. Burası ormandı. Ve bizde haritayı takip etmek zorundaydık. Haritadaki yol ormandan aşağıya
doğru gidiyordu. Ama bir sorun vardı. Güneş doğuyordu.
Dylan ile ne yapacağımızı şaşırdık. En yakın motele bile bir saatten az sürede varamazdık. Ve güneşin doğmasına
yarım saat filan vardı. Ağacın arkasına saklanmayı düşündüm ama ağaçlar çok ince gövdeliydiler. Çok uzun süre
düşündük. Güneş kendini göstermeye başlamıştı. Ağaçların yapraklarının arasından yavaş yavaş bize doğru
süzülüyordu güneş ışıkları. Vücudumda hafif bir yanma hissettim. Ama dayanılmayacak kadar yakıcı değildi
henüz. Ben bu acıyı daha önce yaşadığımdan, biraz daha dayanıklı hissediyordum ama Dylan çok acı çekiyordu.
Onu bu halde görünce aklıma ilk gelen şeyi yaptım ve ikimizi de arabanın bagajına soktum. Bagaj kapağını tam
kapatmadım. Böylece havasızlıktan ölmeyecektik. Şimdi ise akşama kadar beklemek zorundaydık. Çok sıkıcı.
Yaklaşık on iki on üç saat sonra nihayet karanlık çökmüştü. Bagajı açtık ve dışarı çıktık. On iki saattir az
oksijende durmaya alıştığımızdan, dışarı çıktığımızda akciğerlerimizde bir yanma hissettik. Neyse ki on dakika
içinde bu his yok oldu. Haritayı cebimden çıkardım ve inceledim. Ben önde Dylan arkada mağaraya doğru
ilerlemeye başladık. Yaklaşık altı saat sonra haritayı yarılamıştık. Vampir olduğumuzdan dolayı normal bir
insana oranla daha az ve daha geç yoruluyorduk. Bu yüzden altı saattir yürüyor olsakta, yolumuza devam
ediyorduk. Yorulmamış olabilirdik ama çok terlemiştik. Suya ihtiyacımız vardı. Sudan kast ettiğim kandı tabi ki.
Ufak bir kayanın üstüne oturduk. Çantamdan kan torbasını çıkardım ve içmeye başladım. Dylan da çantasından
çıkardığı kan torbasını içmeye başladı. Garip ama şu anda içtiğim kan ilk içtiğim kanın tadından çok daha
güzeldi. İlk içtiğim kanın tadı aynı tuzlu, sıcak tereyağı gibiydi. Şimdi içtiğimin tadı ise ımmm...ımmm... Hayır
hayır tadının eşi benzeri yoktu. İçtiğim kan A RH pozitifti. Kanın grubuylamı alakalı diye merak ettim ve
çantadan birde sıfır RH negatif çıkardım. Çok küçük bir yudum aldım. Hayır kesinlikle kan grubuyla alakalı
değildi. Sanırım ilk içtiğim kan, ilk olduğu için tadı öyle kötü gelmişti. Aynı sigara gibi, ilkinde öksürüklere
boğulursun ama sonra bağımlısı olursun. Aynı şeyi Dylan'ın da yaptığını gördüm. O da B den sonra birde AB
deniyordu. Surat ifadesi mutlulukla şaşkınlık ifadesi arasında sıkışıp kalmış gibiydi. Sanırım bu bütün
vampirlere oluyordu. Ayağa kalktık ve tekrar yola koyulduk.
Yaklaşık altı yedi saat sonra mağaraya varmıştık. Ama mağara yoktu. Haritanın bittiği yerdeydik ama mağara
yoktu. Lanet olası vampir. Umarım bize yanlış haritayı vermemiştir. Çünkü güneş doğmak üzereydi ve mağaraya
girmemiz gerekiyordu. Olduğumuz yerde dönmeye başladık. Mağarayı arıyorduk. Artık ümidimi kesmişken
yerde bir delik gördüm. Aşağı baktım. Burası mağara olmalıydı bulduğumuz için sevindim ve Dylan'a seslendim.
Önce aşağıya sonrada birbirimize baktık ve aşağı atladık. Aşağısı çok karanlıktı. Çantamdan fener çıkardım ve
yaktım. İlk yol ayrımı karşımızdaydı. Kevin'in dediğine göre ilk önce sağa sonra sola sonra tekrar sağa olacak
şekilde meşaleye kadar ilerleyecektik. Dylan'ın elini tuttum ve içimde korku ile karışmış sevinçle birlikte sağa
doğru ilerlemeye başladım. İşte mağara yolculuğu başlamıştı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlıkta Gizlenenler
VampirgeschichtenJessica, neredeyse her akşam arkadaşlarıyla birlikte gittiği bardan geri dönüyordu. Her şey normaldi. Sonra birden benzini bittti ve ıssız bir yolun ortasında kaldı. Arabasından çıkıp otostop çekmeye çalışırken daha önce sadece filmlerde gördüğü bir...