"Yaşayan biri var."
Fırat...
Kafamı, seksenlerden kalma lacivert arabanın camına dayamıştım. Saatler önce kardeşim dediğim arkadaşımı okulda bırakmıştım. Onu vicdansızca orada bırakmıştım. Hem de öldü diyerek.
"Nazım abi Başak'a bir şey olmamıştır belki. Geri dönelim ne olur."Burçak ön koltukdaki adama laf anlatmaya çalışıyordu.
"Burçak, kızım bak bunu kabullen artık. Orada canlı hiç kimse kalmamıştır. Başak artık yok. O diğer çocukta yok. Buna alış." bana doğru dönerek "Artık üç kişiyiz." dedi.Burçak bunları duyduktan sonra tekrar ağlamaya başlamıştı. Bu dördüncü ağlamasıydı. Burçak'a, nitekim teselli olacağını düşünüp bir şeyler söylemek için camdan kafamı çektim.
"Burçak tek senin arkadaşın değil ben de arkadaşımı orada bıraktım."
Cevap vermek için arkasını döndü, kızgındı bana."Teselli olacağını düşünüyorsan hiç uğraşma." Önüne döndü ve kafasını cama yasladı. "Tanımadığım birinden aldığım teselli işe yaramıyor."
Onu fazla umursamayarak adının Nazım olduğunu öğrendiğim kişiye yöneldim.
"Afedersiniz de nereye gidiyoruz?"
Dedim aynadan bakarak, sinirli yüz hatları vardı adamın. "Benim evime gidiyoruz. Orayı askeriye kontrol altına aldı. Başak da bana bir şeyler hazırlamam gerektiğini söylemişti zaten. Gitmek istediğin bir yer varsa oraya gidelim öyle eve geçelim. Kontrol altına alınan yere girersek bir daha çıkma şansımız yok çünkü."Yoktu. Gidecek bir yerim yoktu. Kafamı salladım. Başımı tekrar cama yasladım. Yolda kimse yoktu. Canlı veya cansız bir varlığın olmaması değişik bir duyguydu. Bana göre fazlalık olan insanlar ölmüştü.
"Nazım abi şuraya bak!"
Burçak'ın yüksek seviyedeki seslenişiyle düşüncelerimden ayrıldım. Eliyle işaret ettiği yeri gösteriyordu. Ağaçların yanında bir arabaya saldıran kalabalık bir yaratık sürüsü vardı. Kafamı kaldırıp baktım.
"Nazım abi dursana! Ya içinde insanlar varsa."Nazım abi hemen frene bastı. Burçak'ın koltuğuna kafamı sertçe vurmuştum.
"Burçak yeter artık! İnsanları sen kurtaramasın, herkes kendi çaresine bakıyor. Bugünden itibaren bencil olacak ve sadece kendini düşüneceksin. Anladın mı?"Sabrım tükenmiş ve Burçak'a patlamıştım. Kafamı ellerimin arasına alarak ağrıyan yere masaj yapmaya başladım. Nazım abi ile Burçak arkaya döndüler. Burçak konuşacakken Nazım abi devraldı hemen.
"Evladım iyi misin?"
"İyiyim efendim, biraz kafam acıyor o kadar."Burçak hemen önüne döndü ve camdan arabayı izlemeye devam etti. Kafamı bırakıp ben de camdan dışarıya bakmaya başladım. Nazım abi arabayı çalıştırıp gideceğimiz sırada bir çığlık sesi işittik.
"Ben size demiştim bir var diye." diyerek bir şeyi kanıtlamış edasıyla yüzü sırıttı. "Yaşayan biri var."
Fakat Burçak'ın yaşayan birine sevinmesi fazla uzun sürmedi. Adam gözlerimizin önünde parça parça olmuştu bir anda.
"Şimdi de yaşayan bir ölümüz var." dedim camdan bakmayı keserek. Burçak'ın ağzı açık kalmıştı bu iğrenç görüntü karşısında.
"Nazım abi bence sen sür, biz çabucak eve gidelim." dedi şaşkınlıkla. Aynı şaşkınlık Nazım abide de vardı.
"Bence de kızım, bence de gidelim buradan."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GİZLİ ÖLÜLER
FantasyBiz insanlar, istediğimizi istediğimiz zaman gerçekleştirebiliriz. Nasıl mı? Para. Ama bu dünyada artık para geçmiyor. Altın geçmiyor bakır, gümüş vesaire geçmiyor. Bu dünya bitti. Bu dünya tükendi. Bu dünya öldü. Önceleri metro ve metrobüslerde k...