《5》

87 16 2
                                    

"Sizinle geleceğiz."

Başak...

Ensemde duyduğum müthiş ağrı ile uyandım. Sağ tarafımda yüzüme yansıyan güneş ışığına doğru elimi uzattım. Yarattığım küçük gölgede Ali'yi tek kişilik bir koltukta uyurken gördüm. Boynu bükülmüş küçük bir çocuğa benziyordu. Ona bakmayı keserek etrafıma bakmaya başladım. Orta büyüklükte bir odanın içindeydik. Her şey normal gibiydi. Nasıl geldiğimiz hakkında en ufak bir ayrıntı dahi hatırlamıyordum.

Üzerime kapatılan ince su yeşili yorganı kenara doğru çektim. Yataktan kalkarak Ali'nin arkasında bulunan cama yöneldim. Camdan baktığımda çoğunluğun ağaç olduğu bir yerdeydik. İstanbul dışında olduğumuzu düşündüm. Güneş, son demlerini bırakıyordu cama. Elimi kafamın arkasına attığımda ensemde küçük bir şişlik olduğunu fark ettim. Kafamın arkasını bir yere vurduğum kesindi, ama nasıl olduğu belirsizdi. Ali'ye doğru döndüğümde yavaş yavaş gözlerini açmaya başlamıştı. Kafasını kaldırdığında yatakta beni bulamadı. Küçük bir panikle etrafına baktığında arkasında beni gördü.
"Başak."

Oturduğu yerden kalkarak bana bakmaya başladı. Yaklaşarak yüzümü avuçlarının arasına aldı. Bu yaptığını anlamamıştım. Bu kez de gözlerini kocaman açmış bana bakıyordu. Sanırım benim için endişelenmişti.
"İyi misin?"
"N'oldu?"

Fısıltı şeklinde konuşmuştum. Boğazım kurumuş, sesim zayıf çıkmıştı. Hafifçe öksürdüm. Bu sesimi daha iyi hale getirmişti.

"Nerdeyiz?"
Ellerini yüzümden çekerek elimi tuttu. Ardından beni yatağa geri oturttu.

"Bir evdeyiz."
"Onu anlayabiliyorum. Nasıl geldik buraya? Neresi burası?"
"Hiç bir şey hatırlamıyor musun?"
"Ali, eğer hatırlasaydım bu soruyu sormazdım."
Yüzü düşmüştü. Bana bakmayı keserek önündeki cama bakmaya başladı.
"Neler olduğunu anlatacak mısın peki?"
"Anlatacağım."

****

"Cam kırıldı Ali, ne yapacağız şimdi!?"
"Bilmiyorum.. dışarıya da çıkamayız. Bir yolunu bulmamız lazım."

Arkada kırık camdan gözlerini ayırıp bana baktı.

"Camı az açıp bıçağı kafaların saplamayı deneyelim. Bir umut onları azaltmış oluruz."

"Camı kırabilirler. Bu riski alamayız."
"Deneyeceğiz Başak, başka çaremiz yok."

Camı, iki parmak aralık olacak şekilde açtık. O tiksindirici yaratıkların kulaklara gelen hırıltılı sesleri, ağızlarının yarısının olmaması, cama bıraktıkları kanlı lekeler.. korkmamak elde değildi.
Parmaklarını camdan içeriye sokmaya başladılar. İçten içe korkmaya başlamıştım. Böyle olmayacağını anlayıp bıçağı camdan çekerek camı kapattım. Ali'ye döndüğümde bıçağı saplamaya devam ediyordu.

"Bu böyle olmaz Ali. Kapat camı, arabayı çalıştırmayı tekrar dene." dedim
Bana doğru dönerek kafasını salladı. Camı kapatıp kablolarla tekrar uğraşmaya başladı.

Arka camdan tekrar çatlak sesi gelmişti. Arkaya döndüğümde yaratıkların biri koca bir taşla cama vuruyordu.
"Cama taşla vuruyorlar be! Nasıl yaratık bunlar.."
"Ne!?"

Ali, bir türlü beceremediği kablolardan kafasını kaldırıp cama baktı. Artık camda dayanamaz hale gelmişti. Her an kırılabilirdi.

"Bir yolunu bulmazsak öleceğiz burada."

"Arabanın içerisinde yaşayan varsa kafasını camdan çeksin!"

Kalın, tok bir ses gelmişti dışarıdan. Hiç tanımadığımız adamın dediğini yapıp kafamızı camdan çekip eğildik. Bir anda silah sesleri gelmeye başladı. Arabanın camları kırılıyordu. Ali ile kafamızı bile kaldıramıyorduk. Silah sesleri kesildiğinde yavaş yavaş kafamızı kaldırdık. Camlar tuz buz olmuştu. Camdan dışarıya baktığımda Ali'yi dürtükledim, o da kafasını kaldırdı. Dışarıda bir grup ellerinde ki silahları arabaya tutuyordu.

"Dışarıya çıkın!"
Elimizde bir bıçakla arabadan çıktık. Eline fazlasıyla kan bulaşmış adam konuşmaya başladı.

"Ne yapıyordunuz burada?"
Ali ile birbirimize baktık. Sonun da o konuşmaya başladı.

"Biz güvenli bir yere gitmeye çalışıyoruz. İzin verirseniz gideceğiz."
"Bu arabayla mı?"

Arkamızda ki arabaya baktığımda hurda bir arabadan farkı kalmamıştı.
"Yürüyerek gideriz."

"Elinizdeki bıçaklarla yürüyerek.. bakın siz daha lise çağındasınız, bir kilometre gitmeye çalışsanız o yaratıklar tarafından öldürülürsünüz. Bizimle gelin, yeterince erzak ve silahımız var. Hem bizim de güvenebileceğimiz adamlara ihtiyacımız var."

İyi bir fikir olabilirdi, ama karşımızdaki adam bizden yaşça büyük ve kuvvetliydi. Güvenmememiz gerekiyordu, o adamla gitmek istemiyordum. Adamın arkasında ki kız dikkatimi çekti. Bana bakıyordu ya da Ali'ye. Fazla umursamadım. Karşıdan biri koşarak geliyordu.

"Mehmet abi, geliyorlar. Fazlasıyla kalabalık bir grup."

Adını öğrendiğimiz Mehmet koşarak gelen adamdan gözlerini ayırdı, bize bakmaya başladı.

"Gelecek misiniz yoksa burada ölüme mi bırakalım sizi?"

Tekrar birbirimize baktık. Güvenemiyorduk ikimizde bu adamlara. Gidersek bize bir şey yapabilirlerdi, ama kalırsakta canlı canlı yem olacaktık.

Ali kulağıma eğilip bir kaç şey fısıldadı.
"El mecbur güvenmek zorundayız."
Tamam anlamında kafamı sallamakla yetindim.
"Sizinle geleceğiz."

Mehmet'e ilerlediğimizde eliyle dur işareti yaptı.
"Kusura bakmayın ama prensip meselesi. Arkanızda birileri olabilir öyle değil mi? Risk alamayız."

Büyük bir gülümsemeyle bize bakıyordu.
"Arkamızda hiç kims.."

Lafını bitiremeden Ali'nin kafasına büyük bir odun parçasıyla vurdu arkamızda dikilen başka bir adam.
"Ne yapıyorsun sen?"

Bu kez diğer büyük darbeyi ben aldım. Ensemde hissettiğim odun parçasıyla istemeyerek asfalta yığıldım. Gözlerim kapanmak üzereydi. Son kez zorlayarak da olsa açtım. Ali'nin gözlerine siyah kalın bir bez geçirdiler. Kötü bir hata yapmıştık, bu adamlara güvenmememiz gerekiyordu. Daha fazla gözlerimi açık tutamayıp kapattım.


Vote ve Yorum yapmayı unutmayın...

GİZLİ ÖLÜLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin