3.Bölüm lanetli çifte randevu

38 2 0
                                    

Şoktan çıkabildiğimde bu sefer daha yüksek sesle bağırdım.

Dilara:''Hayatta olmaz Dilan!!''

Dilan:''Ama neden? İkiside taş gibi çocuk!''

Dilara:''Daha onları tanımıyoruz bile. Saçmala lütfen!"

Dilan:"Ben tanıştım bile. Gayet iyi çocuklar bak nolurr"

Dilara:"Hayır dedim Dilan! Bu konu burda kapanmıştır!"

Ne söyleyeceğini dinlemeden sinirle kaykayımı emanet ettiğim güvenlik görevlisinden alıp konser alanından çıktım. Eve doğru gidiyorken aynı anda söyleniyordum. Söylendiğim sırada başka bir yerden konuşma sesi geliyordu. Anında susup sesin nereden geldiğini anlamaya çalıştım. Sırtıma bir elin dokunduğunu hissettiğim an hızlıca arkamı dönüp o kişinin yüzüne yumruğu patlatmayı planlerken yumruğu tutup diğer eli ile bileğimden kavradı. Kalbim o kadar hızlı atıyordu ki bi an elim ayağım boşaldı. Yumruğumu bıraktığı eli ile belimden kavrayıp hafifçe kendine doğru çekti. Kafamı kaldırdığımda o tanıdık yüzü görünce birden içim rahatladı.Sonra aklıma beni takip etme olasılığı geldi. Anında kendimi geri çektim. Kekeleyerek konuşmaya başladım:

Dilara:''Se- sen na- nasıl? Beni mi ta- takip ediyorsun!''

Uzay:''Ben Uzay ve evet seni takip ediyorum''

Dilara:''Adın umrumda değil! Sapık mısın uzak dur benden!''

Uzay:''Bundan sonra tekrar karşılaşacağımızı umuyorum.''

Bana bir adım daha yaklaşıp eliyle çenemi kavradı:

Uzay:''Hatta karşılaşacağımıza eminim,kedicik.''

İçimden, ''kedicik senin anandır'' diye geçirdim. Ben daha bunu sözlere dökemeden kendini geri çekip kaykayı ile uzaklaşmaya başladı. Kendimi birden rahatlamış hissettim. Gerilmiştim. Kaykayım ile hızla eve doğru yola koyuldum. Bir başka sapık vakasını daha kaldırabileceğimi sanmıyordum.

Eve girdiğimde kardeşim hala televizyonun önündeydi. Kasedeki patlamış mısırdan bir avuç dolusu kadar alıp odama doğru kaçtım. Kaçarken ayağım yerdeki bir şeye takıldı ve sendeledim. Atalay da evde yankılancak kadar büyük bir kahkaha attı. Ona dil çıkarıp odama çıktım. Odamda mısırları koyacak bir yer olmadığı için hepsini ağzıma tıkmaya çalıştım. Düşen mısırlara üzüntüyle baktım. Yerden toplayıp çöpe attım.Yatağıma uzanıp Dilan'dan gelen mesaja baktım.

Dilan:'' Kısmetimi kapatıyorsun biliyorsun dimi. Ne istersen yaparım. Puf'u bize getirmene bile razı olurum.''

Cevap vermedim ve telefonu yandaki masaya koyup uyumayı denedim.

Rüyamda, onu gördüm. Bana o aynı benimkine benzeyen gözleriyle bakıyordu. ''Abla!'' diye bağırıyordu. O güzel gözlerinden yaşlar dökülüyordu. Taramaya bayıldığım kumral saçları küllerle kaplanmıştı. Yere oturmuş minik ellerini bana uzatmıştı. Üzerinde en sevdiği elbisesi vardı. Bana '' Abla elbisem kirlensin bir şey olmaz ama beni burdan çıkar ne olur nefes alamıyorum!'' dedi. Ona ulaşmaya çalışıyorken, sanki, bedenim buna izin vermiyormuş gibiydi. Çığlık attı: ''Abla canım acıyor ne olur yardım et bana! Abla!'' sesi giderek boğuklaşıyorken kendi kendime sayıklamaya başlamıştım ''Dayan geliyorum. Seni orada bırakmayacağım. Sadece elimi tut ve birlikte burdan çıkalım olur mu meleğim?'' Tam elimi uzatıyordum ki kocaman bir çığlık koptu meleğimin dudaklarından. Sonra ise yerde hareketsiz bir şekilde yatıyordu. Ağlamaya başladım. Çığlıklar atıyordum. O küçücük soğuk bedenine dokunca birden ilkilerek uyandım.

Çenem kilitlenmiş gibiydi. Gözlerimin etrafı yaş ile doluydu. Hemen yataktan kalkıp balkona çıktım. Temiz hava derime nüfuz ederken ağzımdan bir hıçkırık koptu. Balkon demirlerine dayandım. Bundan 2 yıl önce gerçekleşmişti bu olay. Hala aklımdan atamamıştım. Tam olarak kafamın içindeydi. Tüm ayrıntılarıyla. Psikoloji tedavisi görüyordum. Ama bu olayı her defasında baştan anlatmak bana acı vermeye devam edince bırakmıştım.

Kafamı dağıtmam gerekiyordu. Dilan'ın mesajı aklıma geldi. Ona buluşmayı onayladığıma dair bir mesaj gönderdim. Saat 7.00'dı. Kalkıp Puf'un yatağının yanına gittim. O kadar tatlı uyuyordu ki kaldırmaya kıyamadım. Aşağı indim. Annem kalkmıştı. Ne kadar kötü görünüyordum ki bana bakınca gözlerini büyüttü. ''Yine mi'' diye sordu. Onayladım.''Senin suçun değildi'' dedi. Umursamadım. Kafamı annemin omzuna dayayıp ''Bugün Dilan'la dışarı çıkıyoruz'' dedim. Gülümseyip yanaklarımdan öptü.Bende onu öpüp odama çıktım. Dilan ''Kahvaltıya gidiyoruz. Hazırlan seni almaya gelicez 8.00'da ordayız'''' diye mesaj atmıştı. Üstümü değiştirip beklemeye başladım.

Tam 8.00'da dışarıya çıktım ve ordalardı.Ve evet sapık dinazor da ordaydı. Beni süzüp yüzüne bir gülümseme yerleştirdi ve göz kırptı. Göz devirip Dilan'a sarıldım. Dilan'ın yanındaki şahasere baktım.

Dilara:''Ben Dilara.Senin adın?''

Ege: ''Adım Meriç Ege. Ama ben Ege'yi kullanıyorum. Tanıştığımıza memnun oldum.''

Dilara:''Bende memnun oldum.''

Uzay:''Biz kedicikle tanışıyoruz zaten.''

Dilan:''Kedicik? Siz ne zaman tanıştınız?''

Dilara:''Sonra anlatırım. Hadi gidelim.''

Arabaya bindik. Dilan ve Ege öne. Ben ve Uzay arkadaydık. Neyseki erkekler kendi aralarında sohbet ediyorlardı ve Dilan'da onlara katılmıştı. Kafamı cama doğru çevirdim. Dün kaçıncı kez gördüğümü sayamadığım rüyayı düşündüm. Annem inkar etsede bu benim suçumdu. Benim hatam.

Kahvaltı yapacağımız yer çok güzeldi. Güzel manzaralı bir masa seçtikten sonra oturduk. Dilan inadına gidip Ege'nin yanına oturmuştu. Ege mutluydu ama ben değildim. Anında Ege'ye yerleri değiştirmeyi teklif ettim. Dilan'ın ölümcül bakışlarını umursamadım. Ege beni nazikce reddetti. Yüzümü asarak Uzay'ın yanına oturdum. Uzay ise beni süzüyordu. Ona ''Ne var?'' bakışı attım ama beni umursamadı. Bende onu umursamamayı seçtim. Tam sipariş veriyoduk ki Atalay aradı:

Atalay:''Dilara! Babamızı hastaneye kaldırmışlar! Trafik kazası olmuş! Bizim hastaneye geçiyoruz. Çabuk gel!''

Dedi ağlamaklı bir şekilde. Benim ise tek düşünebildiğim ''Seni de kaybedemem baba!olmaz!"dı

Rüya KapanıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin