Arkadaş yazdığım bölümlerde pek heyecan olmadığı kanısına vardım ve artık daha çok heyecan katma vakti geldiğini düşünüyorum. Umarım uygulayabilmişimdir, iyi okumalar...
Anlaşılan bu Robb kendini komik biri sanıyordu. Harika, Simon'dan sonra bir komedyen daha. Normal şartlar altında benimle dalga geçtiği için kavga çıkarabilirdim, ancak uçak yolculuğu beni yormuş olacaktı ki sesimi çıkartmadım.
İndi içecek bir şeyler aldı ve minibüse doğru yürümeye başladı. Hızlı adımlarla minibüse bindi . Yüzü bembeyazdı elindeki içecekleri arkaya doğru fırlattı ve kontağın üzerindeki anahtarı aramaya başladı. Eli ayağı birbirine dolanmıştı, ne yapacağını şaşırmıştı.
Bir şeylerden korktuğu belliydi. Ancak onu bu kadar korkutacak ne olmuş olabilirdi ki? Daha fazla dayanamayıp sordum :
Ben:''Robb ne oldu yoksa bu da bir tür şaka mı?''
Robb:''Keşke şaka olsa Will.''
Bunu dedikten sonra nihayet minibüsü çalıştırmayı başarmıştı. Ve arkaya, bize bakarak panik içinde bağırdı.
Robb:''Takip ediliyoruz!!''
Ne? Takip mi ediliyorduk? Ama neden? Kim bizi takip etsin ki? Ve daha önemlisi Robb neden bu kadar panikledi? Kalıbımı basarım ki kim olduklarını biliyordu. Tam da bu sırada Melissa panik içinde bağırdı:
Melissa:''Ne! Kim bizi neden takip etsin ki?''
Robb:'' Her şeyi anlatacağım.'' Biraz sustuktan sonra ekledi. ''Tabi hayatta kalırsak.''
Ne demekti bu? Bizi öldürmek mi istiyorlardı? İnanamıyorum, şok olmuştum. Sesim titreyerek sordum:
Ben:''Hayatta kalırsak mı?'' Ve sonra ekledim.''Ne demek istiyorsun sen be?!?!?!?''
Robb:''Her şeyi anlatacağım, ama şuan sadece buradan kurtulmaya odaklanmalıyız. Silah kullanmayı bileniniz var mı?
Simon:''Ben ordudaydım.''
Robb:''Çok güzel, torpido da bir tane olacak. Onu al ve arkadakileri yavaşlatmaya çalış. Veya öldürmeye.''
Simon aynen dediğini yaptı silahı aldı ve minibüsün üstündeki pencereden yukarı doğru tırmandı. Bizi takip eden araçlar sadece 2 taneydi. Simon üzerlerine ateş yağdırmaya başladı. ve sonunda Öndeki arabanın tekerleğini patlatmayı başardı.
Şansımızın da yardımıyla öndeki araba yuvarlanarak arkadakine çarptı ve ikisi birden havaya uçtu.Hepimiz rahat bir nefes aldık. Herkes Simonu kutladı, bende kutladıktan sonra öne Robb'un yanına geçtim. Nihayet sakinleşmişti. Ve sordum:
Ben:''Onlar kimdi?
Robb:'' Kızıl Yılanlar adında bir çete.''
Ben:''Bizden ne istiyorlar?''
Robb:''Felsefe Taşını arayanın bir tek siz olduğunuzu mu sanıyordun?''
Al işte. Sanki görevimiz kolaymış gibi birde düşman çıktı ortaya. Ama bizi nereden biliyorlardı ki?
Ben:''Robb peki bunlar bizim amacımızı nereden biliyorlar gizli bir görev bizimki ve kimsenin haberi yok?''
Aslında bir fikrim vardı ama o fikrimin doğru çıkmaması için dua ettim. Çünkü eğer doğruysa artık işimiz çok daha zor olacaktı.
Robb:''Köstebek!''
Lanet olsun ya korktuğum başıma geldi. Ama kim olabilirdi ki ekibimden biri olmadığından emindim ama onlar haricinde herkes olabilirdi. Artık ekibibmden başka kimseye kolay kolay güvenmemem gerekiyordu.
-----------------------------------------------------------
Bir müddet sonra artık bu minibüsü kullanamayacağımız bir kum tepesine gelmiştik. Minibüsü terk ettik ve yolumuza kum araçlarıyla devam ettik, bunlar iki kişilik ATV benzeri araçlardı. Robb ile John, Benle Melissa , Myra ile Linda ve Simon da tek binmişti.
Önden Robb gidiyordu, bizde onu takip ediyorduk. Bir müddet sonra galiba varmıştık. Ama hiç beklediğim gibi değildi sadece ufacık bir kulübe. Düzelteyim çölün ortasında ufacık bir kulübe...
Robb hayal kırıklığına uğradığımızı anlamış olacak ki , bana doğru yürüdü ve yüzüne hafif bir tebessüm yerleştirerek konuştu:
Robb:''Buraya ilk geldiğimde bende öyle düşünmüştüm, içeri girene kadar bekleyin.''
O sırada birden bir çığlık sesi duyuldu. Arkamı döndüğümde Linda'nın hemen karşısında bir çıngıraklı yılan olduğunu fark ettim. Daha önce minibüsteyken Simon'dan aldığım silahla onu vurdum. Linda koştu ve üstüme sarıldı.
Ben:''korkma geçti.''
Linda:''Çok teşekkür ederim.''
Bir süre olayın şokunu kimse atamadı ondan sonra ilk konuşan Robb oldu:
Robb:''Böyle silah kullanmayı nereden öğrendin? Hiç eğitim almamış bir insan bir yılanı 10 metre öteden kafasından vuramaz.''
Cümlesinde şüphecilik sezdim ama gayet soğukkanlı bir şekilde cevap verdim:
Ben:''Babam polisti ve 8 yaşımdan beri düzenli olarak onunla poligona giderdim.. Taa ki o ölene kadar.''
Gözlerim dolmuştu neredeyse ağlayacaktım. O öldüğünden beri , daha doğrusu gözlerimin önünde öldürüldüğünden beri ondan bahsetmemiştim. Robb benden hatırlattığı için özür diledi. O na önemli olmadığını söyledim ama önemliydi. Kimin için babasının ölümü önemli olmaz ki?
Robb:''Neyse içeri girelim artık, gördüğünüz gibi gece vakti buralar pek güvenli değil. Gerçi sabahta değil. Her neyse artık içeri girmemiz gerek.''
Robb'un peşinden içeri girdik. Hava çoktan kararmıştı ve tek istediğim karnımı, doyurup duş alıp, uyumaktı. Öylede yapacaktım ama bu küçücük kulübeye sığmamız bile mucize olurdu neresinde duş bulabilirdim ki? Veya bir masa?
------------------------------------------------------------
İçeri girdiğimde bütün fikrim değişmişti. Anlaşılan burası bir kamuflajmış. Sadece bir asansörmüş kulübe. Ve bindik o asansöre. Yerin altına doğru inmeye başladık. Bayağı bir süre aşağı indikten sonra geldik. Meğersem olası bir bombalama karşısında dayansın diye bu kadar aşağıya yapmışlar.
Bütün ekibimin şaşkınlığı yüzünden okunuyorken Robb'un yüzünde tekrardan o kendini beğenmiş gülümsemesi oluştu. Ben odama gitmek istedim. Doğrusu Simon hariç herkes yorucu bir gün olduğunu düşünüp yemek yemeden odalarına gitmeyi istedi. Ancak Simon'un aşağı indiğimizde söylediği tek şey şöyleydi:
Simon:''İki araba patlatmak ve çölde ATV sürmek beni acıktırdı. Nereden yemek bulabilirim?''
Allah'ım bu adam beni delirtecek. Neyse ''Afiyet olsun'' Deyip Robb'un yolunu gösterdiği odama doğru gittim. Çok yorgundum hemen uyuyacaktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Felsefe Taşı
FantasyOnu bulduğumuz da ne aradığımızı bildiğimizi sanıyorduk, oysa ki herşeyi sonrasında öğrenecektik...