Annie'nin yanımıza dönmesinden hemen sonra ipucunun haberi geldi. Hemen meydanda toplandık, Gregor geldi ve:
"Onlar çoktan ulaşmış. Sizi beceriksizler bir işi bile doğru düzgün yapamıyorsunuz. Bu konuyla ilgili sonra konuşacağız hepinizle. Planım şöyle onların etrafını sarıp ipucunu çıkardıklarında ipucunu onlardan isteyelim. Eğer vermezlerse savaşamaya hazır olun!" dedi.
"Hayır, savaşa gerek yok!" diye atıldım.
"Ben onları takip edip karargahlarına girer, boş bir zamanı yakaladığımda ipucunu onlardan çalarım" diye devam ettim.
"Madem bana karşı gelmeye bu kadar heveslisin tamam git, ama başarısız olursan asla buraya geri döneyim deme!" dedi.
Gregor sinirlenince gözü hiçbir şey görmez ve pişman olacağı kararlar alabilirdi. Genellikle sözünün kesilmesine ve kararlarına karşı çıkılmasından hoşlanmaz. Onun nasıl lider olduğunu hep merak etmişimdir.
"İyi, tamam." diye somurttum ve kapıyı çekip gittim. İlerlerken arkamdan sesler duyduğumu sanıp arkama baktım. Annie'nin seslenerek bana doğru koştuğunu gördüm.
"Bekle!" dedi nefes nefese.
Ne diyeceğini gözlerinden tahmin ettiğimden:
"Olmaz benimle gelemezsin. Daha burada çok yenisin benim yüzünden senin de başın yansın istemem." dedim.
"Bunca yıl benim gibi başka insanların varlığından habersiz yaşadım bundan sonrada yaşayabilirim elbet." dedi.
"O kadar eminsin yani?" dedim ve gözlerimin içine bakarak emin olduğunu kesin bir şekilde belirtti.
"İyi, gel." dedim.
Biraz daha ilerledikten sonra ona kafamda tasarlamaya başladığım planımı anlattım.
"Ben ve sen mahzenin çevresinde saklanıp çıkmalarını bekleyeceğiz. Sanırım sonrasında ne olacağını bilmediğimizden doğaçlama yapmak zorunda kalacağız." dedim.
Mahzene vardığımızda kapıları kapalı olduğu için içeriye girmedik bu yüzden de çevredeki çalılıkların arkasına saklandık. Zaman artık geçip gitmeyi bilmezken mahzenin kapıları açıldı ve içeriden Daphne, Daphne'nin kucağında Vincent ve Vincent'ın köpeği Robbinson çıktı. Daphne Robbinson ile ufak bir konuşma yaptıktan sonra aniden hızlanıp gitti. Şimdi Robbinson tek yani ikiye bir durumda. Robbinson ağır ağır yürümeye başladığında elinde duran şeyi farkettim, notu. İpucu o olmalıydı. Annie'yle yeniden plan yapmak için onu çalılıklara çektim.
"Dikkatli olmalıyız. Robbinson çok iyi duyar ve bizi her an farkedebilir. Şimdi sen küçük bir kız çocuğuna dönüşeceksin, anneni kaybetmiş gibi ağlayacaksın ve Robbinson'u oyalayacaksın. Bende onun arkasından yavaşça yaklaşıp kafasına vurmaya çalışacağım. Eğer başarılı olursak ipucu bizimdir." dedim.
Sessizce başıyla onayladı ve dönüşmeye başladı. Acısını Robbinson duymasın diye ses çıkarmadan yaşamaya çalıştı ve kıvranırken ses çıkarmamayı başardı. İyi tiyatro yapabilmesini umuyordum.
Robbinson'un önüne çıkıp ağlamaya başladı ve:
"Annemi kaybettim." dedi.
Robbinson acımış olacak ki küçük kıza dönüp:
"Üzülme, anneni buluruz. Nerede kayboldun?" dedi.
O sırada elime yerdeki bir tahta parçası alıp arkasına doğru yavaşça yürümeye başladım. Yavaş yavaş yaklaşırken Robbinson hala Annie ile konuşuyordu. Ona vurabilecek mesafeye geldiğimde tahtayı kaldırıp vuracakken yüzümde keskin bir acı hissettim. Daha yüzümün acısını atlatamadan mideme aldığım darbeyle yere kapaklandım. Elimi yüzümü kapatmak için yüzüme götürdüğümde elime sıcak ve yapış yapış bir sıvı değdi, kan. Biraz kan öksürdükten sonra Robbinson saçımdan tutup:
"Cidden başarabileceğini mi sandın?" dedi.
Diyecek bir şeyim olmadığından yüzüne tükürdüm. Bazen insan çaresiz kaldığında anormal tepkiler verebiliyor.
"Hem de bu amacına ulaşabilmek için küçük bir çocuğu kullanmışsın." dedi.
Dönüp Annie'ye baktığımda küçük kızın yüzünde bir gülümseme belirdi. Ona göz kırpınca hemen ters yöne doğru koşmaya başladı. Gidip destek çağıracaktı.
"Bana gerçekten zarar veremeyeceğini biliyorsun." dedim.
"Evet, ama bu canını acıtamayacağım anlamına gelmez." dedi.
Elini bir yumruk daha savurmaya hazırlamıştı ki zamanın geldiğini bildiğimden odaklandım. Artık Robbinson elini savurduğunda bir avuç suya değdi. Şimdi Robbinson'dan kaçmış gibi görünmeliydim ki Robbinson yoluna devam etsin. O notu nasıl alacaktım? Gregor o notu almadan dönemeyeceğimi söyledi. Tek çare ilk planımdaki gibi onu takip edip işi karargahta bitirmek. Robbinson bir süre daha çevreye baktıktan sonra yoluna devam etti. O karargaha girdiğinde ben hemen girmedim, ortalığın sakinleşmesini bekledim. Girmeye karar verdiğimde Robbinson konuşmasını yeni bitirmişti. Sonra kilitli bir kapıyı açıp ipucunu odaya koyduktan ve kapıyı tekrar kilitlerken sanki zaman durmuş gibi dondu. Daha dikkatli bakınca bir şeyi dinlediğini gördüm. Kendine gelince:
"Herkes, toplansın acil!" diye bağırdı.
Herkes toplanıp kendi aralarında konuşmaya başladığında onları susturup kendi konuştu:
"Gregor ve yandaşları buraya gelmek üzereler. Büyük ihtimalle ipucu için geldiler. Onlara asla vermeyeceğiz, o yüzden savaşmaya hazır olun!"
Kimsa itiraz etmedi. Herkes koşuşturup hazırlanmaya başladı. Beş dakika sonra hepsi dışarıda hazır bekliyordu. Fırsat bu fırsat diye düşündüm, insan formuna dönüşüp kapıya yürüdüm. Anahtarı yerden aldım. Anahtar kapıyla bir olduğu sırada Gregor karargaha varmış, Robbinson'la konuşmaya başlamıştı bile. Kapı açıldığında tahmin ettiğimden çok daha büyük bir gıcırtı çıkardı. Robbinson'un duyduğundan korkup ona baktım, ama o buna benzer sesleri duymayacak kadar meşguldü şu an. Odaya girdiğimde bu sefer kapıyı gıcırdatmadan kapatmaya çalıştım, gıcırdadı ama eskisine göre çok az bir şekilde. Kapıyı arkamdan kapattıktan sonra odayı incelemeye başladım. Küçük bir odaydı, tek bir penceresi vardı ve odada hiç lamba yoktu. Pencere de direk güneş ışığı alan cephede olmadığından oda loştu. Tek bir masa ve sandalye vardı. İpucu ise masanın ortasında, sanki denizin ortasındaki adaymış gibi yalnız başına duruyordu. İpucunu aldım ve odadan çıkıp kapıyı tekrar kapatıp kilitledim. Odaya bir daha giremesinler diye de anahtarı kapının altından gerilere doğru ittim. Şimdi görevimin son aşamasını tamamlamak için Gregor'un yanına gitmeliydim. Yeniden su olup kağıdıda kendimle birlikte sürükleyip Gregor'a doğru süründüm. O sırada Gregor ve Robbinson gruplarını temsilen konuşuyorlardı:
"O ipucunu cesedimizi çiğnemeden alamasızsınız." dedi Robbinson.
"İstersen çiğnemekle kalmaz, pişire de biliriz." diye cevapladı Gregor.
"Çok komik, yapta görelim." dedi Robbinson.
Gregor benim gelişimi görünce:
"Çok isterdim ama buna gerek kalmayacak."
Sözünü bitirir bitirmez onun yanına varmıştım. Yanında yeniden insan formuna döndükten sonra notu Gregor'a verdim. Robbinson'a göz kırpınca suratı sinirden kıpkırmızı oldu.
"Şimdi müsadenizle." dedi Gregor ve tam arkasını dönüyordu ki:
"Hayır, ölmeden önce hayatındaki bir işi de adil yap. O ipucunda bizimde hakkımız var bunu biliyorsun!" dedi Robbinson.
Gregor bir iki saniye duraklayıp bu düşünceyi kafasında tarttı.
"Peki, ama bir dahakinde böyle olacağını sanıyorsan çok beklersin."
Notu yavaşça açıp okudu:
"En temiz havası olan yeri bulduğunda ve karşına eşsiz bir manzara çıktığında sona bir adım daha yaklaşacaksın. 8/10"
"Şimdi iyi olan kazansın." dedi Gregor

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Heroes-Arayış
FantasyPhilip ve Annie özel güçleri olan, yeniden başka liseye geçmek zorunda kalan iki gençtir. Amaçları dikkat çekmeden yaşamlarını sürdürmek. Ancak ikisi de okul çıkışı kapılarında not bulurlar.Bu not onları birileriyle buluşmak için çağırıyordu. İşte h...