Bazen hayata sadece uyum sağlarsın. Onun seni yönlendirmesine izin verirsin. Her şeyi kendi haline bırakırsın. Çünkü artık bir şeyleri durduramayacağını anlarsın. Ve reddetmeyi bırakırsın. Benim yaptığım şeyde bu olsa gerek. Bu kasabaya gelmek hatta ne olduğunu bilmediğim bir kağıdın üzerinde yazanlara uymak belki de bu bir kabulleniş.
Gözlerimi yavaşca açtım. Sakin olmalıydım. Karşımda benden belki de üç dört yaş büyük bir adam duruyordu. Artık bağırmayacağımı anlayınca benden bir kaç adım uzaklaştı. Soran gözlerle beni süzüyordu. Tabi bende onu. Sert yüz hatları vardı. Ve bu beni korkutmuştu. Çevremdeki herkesde bir mizah havası vardır. Peki beni buraya neden çağırmıştı ki? Bana neden soran gözlerle baktığını halla bir anlam verememiştim. " beni buraya neden çağırdın?" diye bilmiştim sadece. Yani bana tarih, saat ve yer bildirerek buraya çağırmış oluyordu. Soran gözler bu defa yüz hatlarıyla birlikte kendini şaşkınlığa bıraktı. Ne olduğunu anlamaya çalışırçasına yaptığı her bir hareketini izledim. Bana cevap vermedi. Bunun üzerine uzun bir sessizlik oldu. "Seni ben çağırmadım. Bana bilmiyormuşsun gibi hareketler yapma. Beni sen çağırdın. Ne istiyorsun?" donup kalmıştım. Kafam bir anda allak bullak oldu. Burda neler oluyordu?
Düşüncelerimi bölen sessizliğin içinde yankılanan ayak sesleri oldu. Karşımdaki adamla aynı anda ayak seslerinin geldiği yöne döndük. Karanlık siluetinin ardından bize yaklaşan bir kızdı. Gözlerinde telaş vardı. Fazla yaklaşmadı uzağımızda durdu ve bize baktı. "Ne oluyor? Benden ne istiyorsunuz?" diye bağırdı. Yanımda duran adam aniden bana döndü ve kolumdan kırarcasına sıkıca tutup bana baktı. "Senin derdin ne?" diye kükremesiyle yerimden sıcradım. Korkuyordum. Tir tir titremeye başladım. Hiç bir şey anlamamıştım. Bacaklarım artık beni tutmakta zorlanıyordu. Sesimi çıkaramadım. Konuşamıyordum ki adeta dilsiz olmuştum. Konuşmak istedim. 'ben birşey yapmadım' demek istedim ama yapamadım. Gecenin bir yarısıydı ve deniz dalgalarından çıkan sesler dışında başka ses yoktu. Etraf çok ıssızdı. Ve tanımadığım hatta kendisinden korkduğum kişi kolumu o kadar sıkarak söylediği o sözler bende deprem etkisi bırakıyordu. Uzağımızda duran kız ne olduğunu anlamak için yanımıza kadar gelmişti. Bir an göz göze geldik. Benim ne kadar korkduğumu anlamış olmalı ki bir anda adamın kollarını benden çekti ve uzaklaştırdı. Hiç bir şey yapmadım. Beni yönlendirmesine izin verdim. "Ne yapıyorsun sen? Kız korkuyor." dedi. Kendime gelmeye çalıştım. Derin nefesler aldım. Kendime geldiğimi anlayınca konuştum içimde kalanları, söyleyemediklerimi. "Sen ne saçmalıyorsun. Bu olanları benim yaptığımı düşünmeyi bırak ben bir şey yapmadım." dediğim gibi beni buraya getiren kağıdı cebimden çıkardım. Ve ona gösterdim. Hatta yabancı kıza da gösterdim."Bunu kim yapmış olabilir?"kıza döndüm ve cevap verdim. "En önemlisi ise neden böyle bir şey yapma gereği duydu?"dedim. Adını bilmediğim adam sessizce bizi dinliyordu. Kız bir anda "Bu arada ben Umay." dedi. "Bende Lavin. "Dedim. Sonuçta kız biraz önce beni bu adamdan kurtarmıştı. " Tanıştığımıza memnun oldum Lavin" dedi içten bir gülümsemeyle. "Bende" dedim samimice. Kız cana yakındı. Umay halla adını söylemeyen adama döndü ve "Senin ismin?" dedi. Adam göz devirdi bu halimize. Kesin içinden bize 'Siz ne yapıyorsunuz. Şimdi sırası mı bunun' diyodur. Ama tanışmak önemli!
"Somer"Umarım beğenmişsinizdir.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gizli Gölge
AdventureAilesiyle taşınmış olduğu bir kasabada tanımadığı insanlarla birlikte bir kovalamacanın içinde bulur kendini. Peki bunun sebebi ne?