Tam Uras'a hatırlamak için çabalamasını söyleyecekken aşağıdan kapının çarpılış sesi ve tanıdık bir sesin bağırışı duyuldu. "Uras Yıldırım nerdesin ! "...
Ben daha kim olduğunu hatırlamaya çalışırken Uras "Kaçmalıyız" diyip beni sürüklemeye başladı. Şokla bi an tökezlesem de Uras'ın peşinden koşmaya başladım. Arka bahçenin sonuna geldiğimizde duvara tırmanıp tepesinden "Hadi" diye seslendi Uras. Hala harekete geçmememden atlayamayacığımı anlamış olacak ki elini uzattı. Uras'ın elini tutup duvardaki ufak yarıktan destek alarak çıktım. Ben duvara başarıyla tırmandığım da Uras aşağıya atlamaya hazırlanıyordu, atladığında kollarını açtı. Bi an tutamayacağını düşünsemde başka seçeneğim yoktu. Atladığım da Uras koltuk altımdan tutup beni yavaşlatmıştı, hala onun kollarında ve yüzüne bu kadar yakınken bi anda panik olmuştum. Ben utangaç bi hareketle saçımı kulağımın arkasına attığım da Uras da kafasını salladı ve yürümeye başladı. Arkasından onu takip etmeye başladım.
Yaklaşık yarım saat yürdüğümüzde yıkık bir köşke gelmiştik. Uras tahta kapının aralığından girdiğinde, onu takip etmekde bir süre tereddüt ettim. Arkasından baktığımda Uras merdivenlerden çıkıyordu. Ürkek adımlarla takip ettim onu. Üst kata çıkarken biraz etrafı inceledim, duvarda kocaman harflerle "Özledim" yazıyordu. Alt katta hiç eşya yoktu, yukarı çıktığımda bir kaç tane koltum ve masa gördüm. Masanın üstünde Urasın odasında gördüğüm kadının fotoğrafı vardı. "Uras burası neresi" diye sordum merakla. "Sus ve otur Asel anlatacağım" Dedi Uras net bir tavırla. Koltuklardan birinine oturduğumda Uras önce camdan etrafı kontrol etti, cebinden sigarasını çıkarttıp dudaklarının arasına aldı. Ardından ceplerini yokladı ve çakmağını çıkarttı. Sigarayı yakıp derin bir nefes aldıktan sonra bir süre boş duvara baktı. Cümlelerini toparlamak ister gibiydi. Gözlerime bakıp "Numara yapıyordum" dedi "Herşeyi hatırlıyorum sadece kurtulmak istedim. Belki babamı bulamazsın diye düşünmüştüm, böylece tüm geçmişimden kurtulacaktım" dedikten sonra sigarasını tekrar dudağına götürdü, bi nefes daha alıp seslice üfledi. Ne diyeceğimi bilememiştim. Dışardan çok güzel bir hayatı var gibiydi, maddi durumları iyiydi, babasıyla anlaşamasalarda en azından vardı. Benimse babam yoktu nerdeyse hiç olmamıştı, annem ilgisizdi, okulu bırakıp çalışmak zorunda kalmıştım kendi isteklerimi karşılamak için kardeşlerimi bile doğru düzgün göremiyordum. "Neden, Uras neden kaçmak istedin. Güzel bi hayatın var. Güzel arkadaşlıkların, baban... Bu yaptığın şımarıklık. " Uras yere sabitlediği gözlerini hışımla bana çevirdi, sinirlenmişti ve bu hali oldukça korkunçtu. "Güzel bir hayatım var gibi değilmi Asel. Hakkımda hiç bir şey bilmiyorsun, dışardan gördüğünüz kadarını biliyorsunuz. Ön yargınızı sikeyim tamam mı?. Şımarık değilim ben, şımartacak bi ailem yoktu zaten. Yok!" Sonunda doğru sesi iyice yükselmişti. Bense iyice oturduğum yere sindim. Uras biraz daha sinirle soluduktan sonra hızla üstüme yürüdü ve kolumdan sertçe kavrayıp kaldırdı beni. Kolumun acısı yüz ifademden belli olacak ki Uras elini biraz gevşetmişti. "Yürü gidiyoruz gerçek Urası tanıyacaksın" dedi ve çekiştirmeye başladı.
Yarım saat içerisinde eve dönmüş, Uras'ın arabasına atlayıp yola koyulmuştuk bile. Nereye gittiğimizi çok merak ediyordum ama bir türlü Uras'a soracak fırsatı bulamadım. Zaten arabada şuan son ses müzik çalıyordu, bu da Uras'ın soruları kabul etmediğini gösteriyordu.
Ne zaman uyuduğumu fark etmedim ama birinin beni dürtmesiyle uyandım. Sonun da gelmiştik. Ormanın içerisindeydik, karşımız da çok şirin bi kulube vardı. Normal bi zaman da gelsek şuan bu büyüleyizi görüntüye aşık olabilirdim ama şuan beynimde korku sinyalleri vardı. Uras'ın bana zarar vermesinden değil, öğreneceklerimden korkuyordum. Uras birine zarar verecebilcek birisi değildi. O yaralıydı. Belli ki ailesiydi konu. Yani yarası derindi, benim gibi... Düşünceli bir şekilde ağır ağır kulubeye doğru yürürken Uras çoktan içeriye girmişti. İçeriye girip kapıyı kapattığım da yine ilk fotoğraflar dikkatimi çekmişti. Yine o kadın vardı fotoğraflarda bu sefer farklılık olarak bir oğlan çocuğu vardı yanın da. Çocuk önünde duran doğum günü pastasına sinirle bakarken kadın içten bi şekilde gülümsemişti. Çocuğun bakışları Uras'ı andırıyordu. "Mum sönmemişti." arkamdan gelen sesle yerimde sıçramıştım. Dönüp sorar gözlerle Uras'a baktığımda. "6. doğum günü partimden, pastanın mumu ne kadar üflesemde sönmemişti." Bir an küçük bir an Uras'ın yüzünde bi tebessüm oluştu. Öyle küçük bir andı ki ben hayal gördüm sandım. Hemen toparladı kendini ve oturdu. Bende karşısına oturup merakla ona bakmaya başladım. Gerçek Uras'ı merak ediyordum, bu kadar sert kabuk tutan yarayı merak ediyordum. Belki de yarasını kaşımamalıydım, belli ki o kabuk uzun zamanda tutmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAFIZA KAYBI
Teen FictionAsel o gece tüm hayatının değişeceğini bilmiyordu.... Hırsız sandığı o adam ya tüm hayatını çalacak ya da yeni bir hayat bahşedecekti...