Üç

651 62 30
                                    

Aleyna'dan~

Bugün işteki ikinci günümdü. İlk günüm gayet sıradan geçmişti. Arada
Young Mee'nin arkadaşları uğruyordu. Şu ana kadar sadece bir kişi uğramıştı. Haneul adında tatlı mı tatlı bir kadındı. Benimle konuşmaya çalışmıştı. Korecemin yettiği kadar ona cevap vermiştim. Kanım ona gerçekten ısınmıştı. İşlerimiz ablamın çalıştığı yer kadar iyi değildi. Burada da işler iyiydi ama her an dolu değildik.

"Aleyna! Gel çay içelim." diye seslendi Young Mee.

Cam kenarına oturmuş bana el sallıyordu. Gülümseyip yanına gittim. Çay sevmezdim ama tabii ki onu kırmayacaktım.

"Teşekkür ederim." dedim gülümseyerek.

Gülümsememe karşılık verdi.

"Çalış çalış nereye kadar öyle değil mi? Biraz da dinlenelim."

Çok konuşkan bir kadındı. Bu özelliği onu sıcak kanlı yapıyordu. Bense onu sadece dinliyordum.

"Okula başlamayacak mısın?"

Başımı iki yana salladım.

"Neden?"

Elimdeki bardağı yavaşça masaya koydum.

"Dilini yeni yeni öğrendiğim bir ülkede nasıl okula gidebilirim ki? Üstelik bu halde derslere kafamı da veremem."

"Ben sana yardımcı olurum. Hem ablan da biliyor. O daha çok yardım eder sana. Böyle olmaz Aleyna. Hayatını, geleceğini böyle mi bitireceksin?"

Benim geleceğim artık yoktu ki zaten. Benim geleceğim anne ve babamın öldüğü gün bitmişti. Bütün duygularım da o gün gömülmüştü benim için.

"Bakar mısınız?"

Kasanın önünde duran müşteriye baktım.

"Ben ilgilenirim." dedim yerimden kalkarak.

Sarışın çocuğun yanına hızlı adımlarla gittim. Burada saçı sarı olan fazla kişi vardı. Normalde onlarda sarı saç olmazdı. Bilirsiniz hepsinin yapısı aynıdır. Biz de kızıl saçlı, renkli gözlü olabiliyor ama onlar hep aynıydı.

"Buyrun?" dedim kasadaki yerimi aldığımda.

"Yedi tane şu kekten."

Kekleri kese kağıdına koyup ona uzattım.

"5000 Won." (Yaklaşık 13 tl)

Parayı uzatıp kekleri benden aldı. Gözleri kısa bir an için beni bulduğunda şaşırdı.

"Sen Kamong'daki kız mısın?"

Sorusunu cevaplamadan para üstünü verdim. Evet, şimdi sorusunu cevaplayabilirdim.

"Hayır. Muhtemelen ablamla karıştırıyorsundur."

"Hayır." dedi kaşlarını çatarak.

"Ablan orada çalışıyor. Sen sonradan onu ziyarete geldin. Saatlerce önündeki defter ve kitaptan ders çalıştın. O sendin değil mi?"

"Ne yapacaksın ki?" diye sordum soğuk bir sesle.

"Hiçbir şey."

Arkasını dönüp kapıya doğru ilerledi.

"İyi işler teyze."

"Teşekkür ederim Namjoon. Neden burada yemiyorsun?"

"Bizim yere gidiyorum. Bizimkiler orada."

"Çok sağlıksız besleniyorsunuz! Yine o keklerden aldın değil mi?"

Adının Namjoon olduğunu öğrendiğim çocuk gülümsedi. Gülümsediğinde ortaya çıkan gamzeleri çok tatlıydı.

ESCAPE (BTS)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin