Arka Arkaya Olaylar

58 8 0
                                    

Kılıcımı kapattım ve şöyle dedim:

—Benimki ise açılıp kapanabilme özelliğine sahip ama bunla sınırlı olduğunu sanmıyorum. Yani en azından "Kılıçlar Kralı" öyle dedi.

Simge bağırdı:

—Senin gibi düşük bir herif nasıl onunla baş başa konuşabilir.

—Rekoru kırdım?

Simge sinirlendi, kılıcından çıkan alevler güçlendi. Bana doğru fırladı, kılıcı savurdu. Ben de sıyrıldım. Ancak alev canımı yakmıştı. Şöyle dedim:

—Üstündekiler yani seni kontrol edenler için ölecek misin?

Simge kılıcı bir daha savurdu ve cevap verdi:

—Hayır, öldüreceğim!

Kılıcı bloke ettim. Simge tam geri çekilirken, Sarp arkamdan saldırdı. Ben de ileri doğru sıçradım ancak arkamdan bir kesik aldım. Sonra bir şey düşündüm. Kılıcı arka taraftan açmak!!!! Son görüntü kanlar içindeki karnını tutan Sarp'tı. Gerçekten böyle olsun istemezdim. Ahhh, ben de sırtımdaki acıyı hissetmeye başladım. O arada Simge, Sarp'ı aldı ve koşmaya başladılar. Bora koşmak istedi ancak ben onu tuttum. Gözden çabucak kayboldular. Tam bunlar olurken yanda bir kapı açıldı. İçeri biri girdi, kırmızı uzun düz saçlı benim boylarımda bir kız. Savaş pozisyonu aldım ama ondan saldırgan bir tavır sezmedim. O şöyle dedi:

—Senin hikayelerin anlatılıyordu, sanırım bir "Gezgin"i yanına davet etmişsin. Üstlerimin bize köle gibi davrandığını fark ettim. Ona yaptığın teklifi ben kabul edebilir miyim?

—Ehh, çok hızlı söyledin bunu ama tabii ki de olur.

Zeki kıza benziyor. Kahretsin, Bora'nın gözleri ona sabitlendi resmen. Adım yine çıkacak ya. Kız yaklaştı. Bana sarıldı!? Şöyle dedi:

—Çok teşekkür ederim. Çok mutlu oldum. Hiç arkadaşım olmamıştı.

O sarılınca, sırtımdaki acıyı hissettim. He, tabii bir de Bora'nın o delici bakışını da göğsümde hissettim. Sonra beni bırakınca şöyle dedim:

—Sen ne tür bir "Gezgin"sin?

—Ahh, tabii, ben bir "Şifa"cıyım. Görevim arka safta durup yaraları iyileştirmektir. Ayrıca harika büyü saldırısı yaparım.

—Peki, bir şey isteyebilir miyim? Sırtımdaki yarayı iyileştirir misin?

—Bu yara mı? Kolay iş.

Elini sırtıma koydu, elinden yeşil bir ışık çıktı. Işık damla şeklindeydi. Elindeki damlayı, yarama damlattı, yaramın acısı kesildi ve yara on saniye sonra yok oldu. Kız şöyle dedi:

—Yara derin değilmiş, o yüzden çok rahat oldu.

—Teşekkür ederim. Şimdi seni nereye yerleştireceğimizi düşünmemiz lazım. Neyse bir dönelim düşünürüz.

Bunu dediktem sonra eve giden kapıya doğru yürümeye başladım. Gerçekten bu kızı ben nereye koyacağım? Bir dakika bir fikrim var.  Bir soru sordum:

—Kendini "Gezgin" olmayanlara karşı gizleyebilir misin?

—Evet, böyle bir büyü var.

—Hmmm, kalabileceğin bir evren falan var mı?

—Kalmak mı? O da ne demek?

—Geceleri uyumaz mısın?

—Uyumak mı, o ne peki?

—Anladım, sen uyumuyorsun. O zaman bu iş daha rahat olacak. Geceleri ne yaparsın?

—Normal hayata devam ederim?

—Peki, tamam sanırım büyüye bile ihtiyaç olmayacak. Sabahları bizimle okula gidersin, geceleri de Amerika'da gezersin. Etrafı tanıman iyi olur.

—Ne kadar ne söylediğini anlamasam da iyi bir plandır herhalde!

—Son bir şey kaldı. Tahminim senin ismin bize uygun bir sözcük değildir. Sana bir isim lazım. Bu arada saçını boyattığını söylersen iyi olur, kırmızı saç kolay bulunan bir saç rengi değil de...

—Tamam, öyle söylerim.

Bu arada Bora aşırı derecede şaşırmış bir biçimde arkadan bakıyordu. Şöyle dedim:

—Bir isim fikrin var mı Bora?

—...

Bora afallamış gibiydi. Anlıyorum Bora, ilk "Paralel Gezgin" olduğumu öğrendiğimde ben de böyle olmuştum. Şu kıza isim bulmamız lazım. Şöyle dedim:

—Şimdilik isim kısmını geçelim. Yarın sana bir isim buluruz ve okula kaydını yaptırırız.

Bu arada kapının önüne kadar gelmişiz. Benim odaya doğru geçtik. Sonra ben konuşmaya başladım:

—Bora sen burada kal, ben de biraz arkadaşı gezdireyim. Eminim gelmek istiyorsun ama biraz dinlenmen lazım.

Sonra pencereyi gösterip şöyle dedim:

—Camdan atlıyoruz, bizi kimsenin görmemesi lazım.

Aşağı atladık ama hiç acıtmadı. Evin bahçesine inmiştik. Bora şaşkınlıkla bize bakıyordu. Ben konuşmaya başladım:

BULDUM!! Adın İpek olsun, ne dersin, beğendin mi?

—Aaa, güzel bir isim.

Bunu söyledikten sonra bana yine sarıldı. Bir şey de söyleyemiyorum. Neyse beni bırakınca şöyle dedim:

—Beni takip et. Şimdi sana ne yapacağını anlatacağım.

Sonra da koşmaya başladım. Beni takip ediyordu. Konuşmaya başladım.

—Şimdi, sabahları benimle beraber okula geleceksin ancak Türkiye'de gece olduğu zaman senin şimdi gideceğimiz yerde, Amerika'da, olman daha doğru olur. Orayı tanımaya çalışırsın.

—Bu kadar fikri benim için ürettin mi yani?

—Ben kimsenin acı çekmesini istemiyorum. Ancak beni eğiten kişi bana bir şeylerin yanlış olduğunu söyledi. Bunları düzeltmem gerektiğine de inanıyorum.

—Gerçekten de hiç anlatıldığı gibi biri değilsin.

Bu arada New York'a geldik. Şimdi ona buraları göstereceğim. Yalnız ondan biraz şüpheleniyorum. Ama yaramı iyileştirmiş olması beni biraz rahatlatıyor. İçime zehir de akıtabilirdi. Offf, kafam çok karışık.


PARALEL GEZGİNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin