Kaçınılmaz

40 8 0
                                    

Bununla beraber toplantı kapandı, ben de hemen bir kapı açtım ve eve döndüm. Saatimi ayarladım ve  yatağa girdim. Zaman yine bir değişik akmıştı. Bunun adını "Travel-lag"(Jet-lag'den aldım.) koyacağım. Yarını düşünerek uykuya daldım.

Evet yine erkenden uyandım. Gerçi ben hafta sonları erken uyanıyorum ama eskiden çalışma yapmıyordum. Çalışmamı bitirdim, eve döndüm annemle vedalaştım ve alışveriş merkezine doğru yürümeye başladım. Oraya varır varmaz bizimkileri kapıda gördüm. Selamlaştıktan sonra içeri girdik ve gezmeye başladık. Muhabbet ediyorduk ve eğleniyorduk. Gerçek gençler gibilerdi. Şaşırıyorum yani çok iyi rol yapıyorlar. Yoksa içlerinde biraz "Genç" olma isteği mi vardı acaba? Gerçekten bizim yaşımızda katillerdi bunlar. Her neyse bir ara Bora'nın evinin yerini sordular. "Çıkışta götürürüm" dedim. Sonra artık yeterince durduğumuzu düşündüler yani en azından öyle söylediler. Ben de çıkışta onları Boraların eve götürdüm. Kapının önüne geldiğimizde şöyle dedim:

—Bizim ev şu buradan gideceğim. Sizin ev ne tarafta?

Bu fırsatı tabii ki bilerek vermiştim. Kaya tam tersi yönü göstererek cevap verdi:

—Bizim ev de bu tarafta.

Sonra vedalaştık ve ben gösterdiğim yere gidiyormuş gibi yaptım. Biraz ilerler ilerlemez bir ara sokağa girdim ve onları izlemeye başladım. Benim kaybolduğumu görünce geri döndüler ve Bora'nın evine doğru yürümeye başladılar. İçeri girdikleri an eve doğru koşmaya başladım. Kapıyı açık bırakmışlardı, dolayısıyla ses çıkarmadan içeriye girebildim. Havada bir yoğun olmayan gaz vardı, gözlerimi kapadım ve... Bu gaz tamamen kırmızı yahu! Her neyse, gözlerimi açıp yukarı kata çıktım. Bora'nın anne ve babası yerde yatıyordu. Hemen Bora'nın odasına gittim. Bora bayılmamıştı, Simge şöyle dedi:

—Bu gaz "Gezgin"leri bayıltmaz. Demek ki sahte "Gezgin" sensin, son sözünü söyle!

NEEEE!? Bu çocukta bir şeyler döndüğünü biliyordum. Çıkışta konuşucağız Bora!

—Ne diyorsun sen ya, ayrıca ne yaptınız anne ve babama?

—Ben sana hak verdim.

Simge kılıcı havaya kaldırdı tam indirecek iken bir koşu oraya yetiştim ve... [GÜÜÜÜM!] Tutmayı başardım be! Simge bağırdı:

—NEEEEEE?! Sen de nereden çıktın?

—Benim adım boşuna "Paralel Gezgin" değil, sizin yaydığınız enerjiyi görsel hale getirebiliyorum.

—NEEEEEEEE?! Bunu yapamazsın!

—Bakın ben kötü biri değilim, sizinle dövüşmek falan istediğim yok. Siz benimle dövüşmek istiyorsunuz, resmen.

Bu arada o kılıç darbesinin etkisiyle yerde bir çatlak oluşmuştu. Bora sessizce sadece şunu diyebildi:

—Doğukan burada ne yapıyorsun?

Sessizce cevap verdim:

—Sonra konuşacağız. Şimdi bana şunu söyle: Yapabileceğin bir şey var mı?

—Her zamanki gibi hızlısın. Şöyle bir durum var, geçen gün yatarken ellerimde iki tane beyaz renkli uzun pistol tipi silah belirdi. Bunları nasıl çıkaracağımı ve ateş edeceğimi öğrendim. Ateş ettikleri beyaz ışığın etkisi... En iyisi savaşta göstereyim.

Simge bağırdı:

—Ne fısıldaşıyorsunuz orada!

O an aklıma geldi, herkesin enerjisini ışığa çevirdim. EVET, Bora'dan da mavi ışık geliyordu. Hemen bir kapı açtım. Simge kılıcını savurdu. Şaşkın olduğu için vuruşu güçlü değildi, bloke etmem kolay oldu. Bora'yı tutup içeri atladım. Tamam artık rahattık, yani en azından vuruşlarımı esirgemek zorunda değildim. Bora sordu:

—Neredeyiz?

—"Gezi Evreni". Yalnız bekleyeceğiz, normal "Gezgin"ler buraya gelmek için biraz daha fazla uğraşmak zorunda. Biliyorum soruların var ama savaşa odaklanmaya çalış olur mu?

—Peki.

Sonra yeni bir kapı gördük. Bizim üçlü içeri girdi. Bu arada Bora'nın silahları... HAVALIYMIŞ!!! Şöyle dedim:

—Hala durabilirsiniz.

Sarp bağırdı:

—Cehenneme kadar yolun var.

Öyle olsun, siz istediniz. Bora'ya son bir şey söyledim:

—Ne kadar hızlısın?

—He, evet. Bir de o var nişan alırken her şey yavaşlıyor sanki.

—Harika, dikkatli nişan al çünkü savaş hızlı olacak. Geride kal tamam mı?

Sonra direk koşuya başladım. Kılıçları savuştururken ve sıyrılırken sahayı incelemeye başladım. Bir dakika, Bora'nın mermileri içimden geçiyordu. Yanına gittim ve şöyle dedim:

—Özelliğin bu mu?

—Evet, kullanırken korktum ama arkadaşlarımın içinden geçirme özelliğim var anladığım kadarıyla.

—Peki, sen devam et. Birkaç mermi tuttu gördüğüm kadarıyla.

Devam ettim. Tamam, şimdi analiz zamanı. Güçte biraz üstünüm, biraz hız farkı da var. Sayı avantajları olmasına rağmen biz üstün duruyoruz. Bora'ya saldırmayı akıl etmemeleri iyi bir şey. Sanırım hedefleri benim. Ben daha hasar almadım, onlarsa yaralanıyorlar. Bağırdım:

—Hala durabilirsiniz! Ben sizi öldürmek için bir sürü şans elde ettim, öldürecek olsam sizi çoktan öldürürdüm.

—......

Bora katıldı:

—Bakın ikimiz de kötü değiliz. Bu savaş kaçınılmaz mı yani?

Hepsi birden cevap verdi:

KAÇINILMAZ!!!

Peki, o zaman artık vuruşlarımı esirgemiyorum. Saldırı yapmaya başladım birinin koluna kesik attım. Diğerinin karnını kestim. Öbürü göğsünden vuruldu. Hepsi ağır yaralandı ama bunlar güçlü savaşçılar savaşmaya devam ettiler. Bağırdım:

—Yetmedi mi?

Simge cevap verdi:

—Daha yeni başlıyoruz.

Kılıcını havaya kaldırdı ve şöyle dedi:

—Bu bir "Alev Kılıcı". Özelliği alev almak.

—İsminden belli zaten. Seviyesi düşük bir kılıç, "Kılıçlar Kralı"yla konuşurken o bana söylemişti.

—"Kılıçlar Kralı"yla baş başa mı görüştün?

—Evet, mesela benim kılıcım en derinlerden gelme, adını bile ben koydum. "Paralel Kılıç".

—Kılıcın "ÖZEL" seviye mi?

—Evet, bir de cebimde platin bir "Parça" var.

Ayracı çıkarıp gösterdim. Hepsinin ağzı açık kalmıştı. Dedim ki:

—Tamam mı, devam mı, yoksa daha çok mu şaşırmak istiyorsunuz?

Simge'nin sesi titredi:

—.....Devam.

PARALEL GEZGİNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin