Selam arkadaşlar.
Yeni hikayemize olan ilgi ve desteğiniz için şimdiden çok teşekkür ederim. Şimdilik sadece maceranın yeni yeni başladığını ve ileride hepinizi çok etkileyecek şeyler olacağının garantisini verebilirim. Takipte kalın... İyi okumalar.
Medyadakiler Nickholas, Ema, Liki..
"Ki Kwang mı? Ama nasıl? Neden?"
"Bunu bende bilmiyorum ama hedef orası. Acele et Ema." Nick'in son uyarısıyla başka bir şey sormadan hızla hazırlandım. Vampirler neden özellikle oraya saldırsınlar ki? Hemde iki soyluyla birlikte. Neden?
Hemen aşağı inip, yüzbaşıyı bulduk. Ama hiçte savaşa gider bir halleri yoktu.
"Yüzbaşı neden hazır değilsiniz?" diyen Nick'in sorusunun cevabını bende merak ediyordum.
"Biz gelmiyoruz teğmen. Bu savaş bizim değil."
"Ne saçmalıyorsun sen?" diyerek sinirle öne atıldığımda, beni durduran Nick olmuştu.
"Üzgünüz Bayan Ema ama size dediğim gibi burada işler diğer ülkelerden daha farklı. Onlarında en az bizim kadar cephanesi ve savaşacak adamı var. Biz zor zamandayken onlar gelmedi, şimdi neden b---"
"İşte bu yüzden dünya kaybediyor ya. Şimdi bakıyor da, sanırım vampirler olmasa da insanlar kendi kendilerini yok edecek bir güce sahip." tüm ilgi bendeyken, bu sözümle birkaç asker başını öne eğdi.
"Sadece bir düşünün, biz kim için, ne için savaşıyoruz. Bir bütün bile olmayı başaramazken, düşmanla nasıl savaşacaksınız? Orada sadece çete yok, masum insanlarda var. Bırakın asker olmayı, insanlık adına oraya gitmeniz gerek." hala bir umut onlardan gelecek küçük bir ışığı bekliyordum ama boşuna...
"Siz insanlığınızı çoktan kaybetmişsiniz ama onların kaybetmesine izin vermeyeceğim." dedikten sonra hızla dışarı çıktım. O kadar sinirliydim ki, motora binip tam çalıştıracakken Nick beni durdurdu. Tek eliyle yüzümü tutup, ona bakmamı sağladıktan sonra;
"Bu savaşı biz kazanacağız." dedi. Bu o kadar samimi, o kadar iyi gelmişti ki. Sadece birkaç kelimeydi ama güven vermişti.
"Gidip bitirelim şu işi..." dedim gülümseyerek. Buna memnun bir şekilde hemen yanımdaki motora atlayıp, hızla Ki Kwang'ın gizli mekanını sürdük. Kısa bir sürede oraya varmıştık ve ortalık düşündüğümden daha kötüydü. Ki Kwang ve adamları tüm güçleriyle onlarla savaşırken, iki soylunun onlara yaklaştığını gördüm. Hedef oydu...
Ki Kwang'dan
Onu gördüğüm ilk andan beri aklımda sadece o vardı. Kimdi ve bana ne yapıyordu? Sonunda onu kaçırdığım gün son birkaç gündür hissettiklerimin nedeni öğrendim. Ona ne kadar inanmıyor gibi görünsem de inanmıştım. Hiç tanımadığım birine güvenmiştim ama onunla gidemezdim. Arkadaşlarımı, patronu bırakıp, gidemezdim. Onların bana ihtiyacı vardı. Kalbim, bedenim, ruhum onunla gitmek için direnirken, onunla gitmeyeceğimi söyledim. Ailemi bırakmayacağım dedim. Israr etmesini beklerken, o biran da tamam deyinde buna şaşırdım ama istediğimde buydu. Biran önce buradan gitmesini istedim.
Geleli bir hafta olmuştu ve istemeden de olsa, ayaklarım beni ona götürüyordu. Hala burada mı diye bakmak için arada gizlice onu izliyordum. Bu yaptığım aptallıktı ama elimde değildi. Aramızda garip, açıklayamadığım bir bağ vardı. Onu görmek iyi hissettiriyordu. Sanki uzun zamandır içimde olan boşluk onun gelmesiyle dolmuştu.
Bu gece vampirler tarafından bir saldırı haberi aldık ama bu seferki hedef ordu değil, bizdik. Buna anlam veremesek de savaşmak zorundaydık. Kılıç kullanan çok az adamımız vardı. Silahlılar onları oyalarken, bizde işlerini bitirmeye çalışıyorduk. İyiydik ta ki soylular gelene kadar. Acımadan arkadaşlarımı öldürmeye başladıklarında kontrolümü kaybetmeye başlamıştım. Onları sağa sola savururken, ne yapacağımı düşünüyordum. Tam bu sırada soyluların gülümseyerek bana yaklaştıklarını fark ettim. Patron yani abim hızla önüme atlarken;
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Underworld #wattys2016
VampireHani derler ya her ne olursa olsun hayat devam ediyor. Aslında devam eden hayat değil, bizleriz. Yaşananlar bizleri olgunlaştırmaz, olmamız gereken kalıba sokar. Ölüm karanlıktır, soğuk ve acı dolu. Kim olduğumu, ne için yaşadığımı, ailemi, çocuklar...