68) Özel Bölüm-Dört Harf

6.2K 363 126
                                    

ZEYNEP

Ölüm. Sadece dört harfli bi kelime öyle değil mi? Dört harf ve iki hece ölüm. Ama o dört harf iki heceye bir gün hepimiz sığıcaz öyle değil mi? Peki ya umut? Umut. Sadece dört harfli bi kelime tıpkı ölüm kelimesi gibi. Dört harf ve iki hece sadece.

Ama biz o dört harfe tüm hayatımızı sığdırıyoruz. Tüm beklentilerimizi Ne garip. Tüm hayatımız beklentilerimiz sadece dört harfe sıkışıveriyo. Umut.

Ama asıl garip olan şu ki şaşırtıcı bi şekilde tüm hayatımız tüm beklentilerimiz bittiğinde yine dört harf arasında olmamız. Ölüm.

Zaman umut ve ölümün arasında bi kavram.
Bu kelimelere biraz daha göz atalım ne dersiniz?
Mesela Umut. Umut deyince aklınıza ne geliyo?
Herşeyi bitti dediğiniz o ince noktada içinizde peydah olan o duygunun adı değil mi umut? Umutlar bitince mi ölünür. Yoksa ölünce mi umutlar biter?
Beyin yakan bi soru tavuk mu yumurtadan çıkar yumurta mı tavuktan gibi bişey oldu bu. Herneyse... 

Terazimde iki kelime vardı. Ölüm Ve Umut. İkisi arasında da ince bi çizgi mevcuttu. Umut etmeyi bırakırsan ölürdün değil mi? Koray hep böyle söylemişti. Onunla geçirdiğim hergün yaşadığımız zor olaylarda pes etmeyip umud etmeyi bırakırsan ölürsün diyen o değil miydi? Umut kelimesinin anlamını bana o öğretmişti. İlk önce umutlar ölürdü sonra insanlar.

Bi gün ya umutların tükenirse demiştim kahverengi gözlerinin güzelliklerinde kaybolurken. Sahi ya kahverengi gözleri olan biri nasıl gökyüzü gibi bakardı. Neyse... O gün bana beni günlerce düşündürecek bi cevap vermişti benim umudumun bittiği yerde senin umudun başlar. Sen benim yerimede umud et. Bi gün gözlerim kapanırsa benim yerime gör umudu. Bi gün kulaklarım duymaz olursa sen kulağını benim yerimede aç iyice dinle umudun sesini. Dinlemeyi bil söyleyeceği sözleri yabana atma umudunun

Umut kelimesini en güzel o yerleştirmişti hayatına. Zor zamanlarında tutunduğu tek kelime umuttu galiba. Umut etmeyi ondan öğrenen ben şimdi ameliyathanenin kapısında umud ediyodum. Koray hep iyi düşün derdi hayat seni sık boğaz ettiğinde ölecek noktaya geldiğinde dahi iyi düşün. Polyannamısın sen derdim iyi düşünmekle iyi olmaz ki....gülerdi bana. Şimdi yine gelsin çıksın şu kapıdan bana sulu göz deyip dalga geçsin isterdim. Güçlü durmalıydım.
Şu hayatta bana en güçlü kim diye sorsanız yine ve yine Korayı gösterirdim şüphe duymadan. O manevi anlamda güçlü bi adamdı. Yaşadıkları bana bile ağır gelirken o bu yükü sırtına almış beli bükülmeden taşımıştı. Merak etmiştim nasıl bu kadar güçlü olduğunu. Heybene bu kadar acıyı nasıl sığdırdın sen dediğimde ben heybemde umut taşırım umut o acıları hafifleştirir bana merhem olur derdi. Sadece dört harfli bi kelime onun hayatıydı işte. Dört harfli bi kelimeye bağlıydı hayatı. Ve Koray o kelimeyi hiç heybesinden düşürmedi. Şaşırmamak elde değildi doğrusu. Bi adam bu kadar acıyı sadece dört kelimeyle yıkmıştı. Peki ben? Ben nasıl yıkıcaktım bu acıyı. Onun öldüğü düşüncesi bile beni delirtirken eğer o ölürse ben ne yapıcaktım? Peki ya evlatlarımız? Babalarına düşkündü onlar. Babasız yapamazlardı ki. Hayır diye bağırdı iç sesim. Hayır Koraya bişey olmıycak!Çocuklarını böylesine şuursuzca arkasında bırakıp bi yere gitmez. Ben hep onun yanındaydım beni bırakıp gidemez o. Umudunu bırakamaz. Selimini bırakamaz. Melisini kızını bırakamaz o bırakmaz. O bizi çok seviyo bunu bize yapmaz. Hep saygı duyduğu abisini bırakmaz. Tüm hatalarının üzerine çarşaf çekip kollarında uyuduğu babasını bırakmaz. Tüm dertlerini sırlarını sevinçlerini üzüntülerini kahkahalarını paylaştığı dostlarını bırakmaz. Yeğenlerini bırakmaz o. Bilmem kaç saat geçmişti o ameliyata gireli. Gece olmuştu gece saat 10 olmuştu. Öğleden beri burdaydık gerisini siz düşünün

Umudun Sesi #Wattys2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin