1

212 7 0
                                    


Soğuk bir gündü, evi terk etmeden önce yanıma aldığım bavulumun içinden çıkardığım lacivert ,deri ceketimi üzerime geçirdim. Nereye gideceğimi, kime gideceğimi bilmeden çıkmıştım yola. Üzüldüğüm tek şey günlüğümü evde unutmuş olmamdı.

Daha önce hiç görmediğim yolun beni nereye götüreceğini merak ediyordum doğrusu. Uzun yollar kat ettikten sonra, gözümü alan sarımsı ışıkla duraksadım. Gözlerimi ovuşturup tekrar açtıktan sonra, sarı ışıklarla aydınlatılmış dağlık bir alan duruyordu karşımda. Geceyi orada geçirmeyi düşündüm ve dağlık alana doğru ilerledim. Kenarları mumlarla süslenmiş bir köprüden geçtim önce, daha sonra dağın girişinde horultuları dağ içinde yankı yapan, silahlı , iki asker karşıladı beni, neyse ki uyuyorlardı.


Hiç vakit kaybetmeden ortalarından geçtim ve artık o devasa dağın içindeydim. Dağ mıydı burası? Yoksa dağ görünümlü bir şato mu? Altın kaplamalı bir taht, duvarda sübliminal mesaj veren resimler, mumyalar dile gelmeyen daha doğrusu adını bilmediğim bir çok şey daha, aklımdan bu düşünceler geçerken ensemden tutulduğumu fark ettim. "Neler oluyor? Bırak beni."diye inledim.


MART TANRIÇASIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin