4) Estetiko Madrid #KraliceEmili

309 27 11
                                        


ESTETİKO MADRİD

Tür: Genel Kurgu

Yazar: KraliceEmili


Eveeet, görece uzun bir aradan sonra (benim için çok hızlı ve kısaydı ama eminim birçoklarınız analiz işini bıraktığımızı falan düşündünüz) yeni bir kitapla karşınızdayım. Ahmak Islatan da ben de tesadüfen okuyup çok beğendiğimiz için, elimizdeki işleri geri plana atmamakla birlikte, sizleri bu kitapla zaman geçirmeden tanıştırma isteğimize karşı koyamadık. Böylece listemizdeki dördüncü kitap KraliceEmili'nin "Bir Kuğu Komedisi!" sloganı ile okuyucusuna sunduğu "Estetiko Madrid" oldu.

Önce konudan kısaca bahsedelim, gerçi yazar giriş yazısında da yeterince açıklamış ama olsun. Aslıhan Kosova isimli esas karakterimizin, yıllar içinde mahvolan (belki de hiçbir zaman var olmamış) özgüvenini bir dizi estetik operasyonla geri kazanmasını ve böylece hayatının değişmesini konu alıyor Estetiko Madrid. Bir yayınevinde redaktör olarak çalışan Aslı, ev arkadaşı Hüma'nın burnunu yaptırması sayesinde işinin ehli bir estetik cerrah olan Arda ile tanışıyor, sonra da doktorun müthiş etkileyiciliği ve arkadaşının da cesaretlendirmesi sonucu, yüzü ve vücudundaki birçok problemi neşterle çözüp yeni bir görüntü ile yeni başlangıçlar yapmaya ikna oluyor.

Kitap an itibariyle 41. bölümde. Ama gözünüzde büyütmeyin, zira üç bölüm sonra zaten elinizden bırakamayacaksınız. Çünkü yazar, anlatmak istediği konuya hızlı bir giriş yapıp merak ve mizah unsurunu da dengeli bir biçimde kullanarak, okuyucusunu daha ilk bölümden kolayca hikayenin içine çekmeyi başarmış. Bir çok yazar adayının yakalamak isteyip de bir türlü istikrar sağlayamadığı bir canlılık, enerji var Estetiko Madrid'de. Benim de analiz için en çok ilgimi çeken yönü bu oldu. Kitapların ruhu vardır bilirsiniz. Bu kitabın ruhunu, enerjisini, ilk bölümdeki Caro Emerald şarkısında görmek mümkün; modern, estetik, romantik ve coşkulu... :)

Yazar, kitabı ilk yazdığında yabancı karakterler kullanmış ve anladığım kadarıyla gelen eleştiriler sonucu hikayeyi canım coğrafyamıza taşımayı daha uygun bulmuş. Ben eski halini okumadım, ama şu anki durumundan çok memnun kaldım. Aslında kurgu içinde çok fazla mekan gerçek dünyayla ilişkilendirilmiyor, bu yüzden Madrid'de miyiz, İstanbul'da mıyız pek anlamıyoruz ama, yapıldığında da hikayenin içine gayet güzel yediriliyor. Karakterlerin Fransız, İngiliz, Amerika'lı olmasının ekstra bir tat verdiğini de sanmıyorum, çünkü Türk karakterler de hiç sırıtmamış. Gerek diyaloglar, gerek kişilikler, alışkanlıklar, başlarından geçenler... Hepsi bu coğrafya ve kültüre de uygun. Tamam, belki bazen biraz marjinal kaçıyor; ama yapay durmuyor, "sırıtmıyor" yani tabiri caizse. :)

Her analizde imla hatalarına değiniyorum, bu kitapta da ufak tefek yanlışlıklar var (niğmet, miğde, meşkul gibi...). Ama acemilikten veya az okumaktan değil, muhtemelen pimpirikli olmamaktan kaynaklanıyor. Zaten şunu da açıklığa kavuşturmak gerek; imla ve noktalama üzerinde ekstra çaba harcama dönemi, yazı stilinin geliştiği, üslubun oluştuğu çaylaklık dönemleridir. Bir yazar adayı, hiçbir kitabı yayınlanmamış olsa bile kendi dilini oluşturmuş olabilir (KraliceEmili oluşturabilmiş yazarlardan biri), ve o aşamadan sonra imla ve noktalamayı didiklemek bir insanın el yazısını okunaklı olmadığı için eleştirmeye benzer. Sonuçta daktilolar el yazısı sorununu ortadan kaldırmak için icat edilmiştir, redaktörler de yayınevlerine metinlerdeki işte bu ufak tefek hataları düzeltmeleri için alınırlar (ama fark ettiyseniz ufak tefeğin altını çizdim; bir kitabın bırakın düzeltilmeyi, sil baştan yazılması gerekecekse redaktörlere işkence etmek yerine hayalet yazar kullanmak daha mantıklı bir seçim). Bu minik imla hataları dışında ne bariz bir anlam düşüklüğü, ne okuma zevkine zarar verecek düzeyde dil yetersizliği gözüme çarptı. Aksine anlatımı oldukça başarılı ve akıcı buldum.

Karakterlere gelirsek: hepsi birbirinden eğlenceli, akılda kalıcı, ilgi çekici tipler olarak tasarlanmış. Elbette hiçbiri bir Genç Werther değil, ama zaten hikayenin kendisi romantik komedi tadında, o derece derin karakter anlatımları akışa zarar verebilirdi. Dolayısıyla kurguya yayılarak, diyaloglarla tanıtılmışlar. Hepsi de kendi öyküleri ve derinlikleri olan, biraz da karikatürize kişilikler. Diğer yandan abartıdan uzak ve gayet doğallar. Zaman zaman tutarlılıkta ufak sallantılar hissedilse de, bu durum hikayeye hiç zarar vermiyor. Çünkü yazar sizin yerinize her şeyi düşünüyor ve açıklıyor zaten, karakterleri derinlemesine inceleyip davranışlarını sorgulama veya empati yapma ihtiyacı hissetmiyorsunuz. İkinci değinilmesi gereken nokta da şu; yazar bütün karakterlerini kendisi için avantaja çevirmeyi biliyor. Hepsini yeri geldikçe kullanıyor, etinden sütünden faydalanıyor ve bunlarla kurguya renk katıyor. Ana olayların dışında bir sürü de ufak tefek yan olaylar okuyoruz, bu çeşitlilik okuma zevkini de oldukça artırıyor.

Romantik komedi dedim, tipleme dedim ama; hikayenin ciddi bir temeli olmadığını, komiklik şakalar vs ile geçip gittiğini düşündürmek istemem. Her şeyden önce yazara ciddi bir haksızlık etmiş olurum. Aslında hayata dair çok zekice, ince dokundurmalar var. Zaten hikayenin temeli "kendini sevmek", ki bu herkesin illa ki problem yaşadığı, çok da içsel bir konu. Hangimiz kendimizi gerçekten sevebiliyoruz ki? Görüntümüzde sevmediğimiz, karakterimizde değiştirmeye çalıştığımız, geçmişimizde pişman olduğumuz onlarca şey yok mu? Ve bunlar bazen bizi kendine güvensiz, çekingen, tutuk, depresif, hatta kıskanç, fesat yapmıyor mu? Ayrıca ustaca eleştiriler, oldukça doğru yansıtılmış duygu ve durumlar da kurguya yedirilmiş. Aslı karakterinin ruhunda yaşadığı çatışmalar, kendini beğenmeyişi, sevilmeye değer bulmayışı, hayattan istediklerini bir türlü alamadığı hissi; sonunda tüm bu köşeye sıkışmışlığın onu bir dizi ameliyat kararına sürükleyişi, akabinde geçirdiği fiziksel değişimin ona içinde açtığı yeni kapılar ve elbette karşısına çıkan yeni sorunlar... Bir yandan da yazarın hayata dair görüşleri farklı karakterlerin ağızlarından dökülerek bize ulaşıyor. Ve bunların hiçbiri göstere göstere yapılmıyor. Zeytinyağlı dolmadaki toz tarçın gibi, kitabı esas lezzetli yapan şey işte bu mesajlar olsa da, hiçbiri gözünüze sokulmuyor (dolmaya çubuk tarçın koymayın efendiler :P).

Sanırım bu kadar, yazacak başka bir şeyim kalmadı. İşin özeti; şu Wattpad camiasında okunmasını gerçekten gönül rahatlığıyla tavsiye ettiğim kitaplardan biri Estetiko Madrid. Kendi içinde değerlendirildiğinde gerçekten çok başarılı bir çalışma, vadettiğini fazlasıyla veriyor. Devamı için, hatta yazarın sonraki ve sonraki hikayeleri için heveslenmeye sevk ediyor. Umarım yazmayı hiç bırakmaz. :) 

Kitabın çok fazla eleştirilecek yönü olmadığından yazara faydalı olacak bir analiz çıkarmak değil, güzel bir örneği güçlü yönleri ile tanıtmak istedim sizlere. Temennim en azından sizin için yararlı olması. Birkaç alıntı yapıp veda ediyorum. Bir sonraki kitapta görüşmek üzere, elbette bu kadar arayı açmadan. :P Esen kalın efenim! (^_^)

"İş hayatında yükseldikçe yeteneklerden çok kişilikler çarpışmaya başlar."

(Her beyaz yakalı bu sözü siyah font üzerine beyaz yazı ile yazıp aynasına yapıştırmalı. -_-) 

"O güne kadar insanlar aşık olduklarında mutlu olmak isterler diye düşünmüştüm ama tam tersiymiş."

(Ve bunu çok az insan fark edip kabullenebiliyor maalesef. :) )

"Elinde çay bardağıyla üçlü koltukta oturan yaşlı teyzeleri asla hafife almamak gerek. Bu teyzeler gençleri sosyoekonomik, psikolojik ve kültürel süzgeçten geçirip en doğru eşleşmeyi yapan dünyanın en gelişmiş çöpçatan ağına sahipler. Ve çok tehlikeliler."

(Ahahah sesli güldüm :D )

"Bazen mağdurlukla aptallığı birbirinden ayırmak zor oluyor."

(Yazar burada mağduriyetlerimizin çoğunun kendi aptallığımız olduğu göstermek istemiş. İyi de yapmış, eline sağlık! :D )

İmza: Nane Molla  

Eleştirsem Roman OlurHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin