BEŞTE BEŞ
Tür: Genel Kurgu
Yazar: uzunincebiryol
Evet, listedeki ikinci kitap, uzunincebiryol'un an itibari ile 16 bölüm yayınlanmış ve hala devam eden hikayesi: "Beşte Beş".
Önce kısaca konusundan bahsedelim: liseden mezun olduktan sonra yolları ayrılan Kamuran, Edibe, Nebahat, Zerrin ve Sabire isimli beş arkadaşın, yıllar sonra tekrar buluşmalarını ve beş günde değişen hayatlarını anlatıyor bu öykü. Daha doğrusu anlatacak, hikaye henüz oralara varmadı. Yani çok şey kaçırmadınız, hala yetişebilirsiniz yazara. :)
Tanıtımdan anladığım kadarıyla yazar bu hikayesini daha önce bir kez yayınlamış. Sonra aldığı eleştirilerden dolayı kaldırmış, ve düzenleyip tekrar yayınlamış. Ben ilk seferi okumadım, neler değiştiğini bilemiyorum. Ama yazarın (üstelik bazıları yapıcı değil, aksine oldukça sert olduğu halde) eleştiriler karşısında takındığı tavrı takdir ettiğim için mutlaka dikkat çekmek istedim bu duruma. Daha iyi olmak için gerekirse yaptığını yıkıp, baştan başlama cesaretini gösterebilmek bence büyük bir erdem. Büyüklenmek, "yazıyorum" diyen biri için kendi oturduğu dalı kesmekle eşdeğerdir çünkü. Bu şekilde kendinizi geliştirmeyi bir kenara bırakın, potansiyelinizi keşfetme ihtimalinizi dahi yok edersiniz. Belki çok daha iyisini yapabileceksinizdir ama yapmazsınız; çünkü zaten "iyi" olduğunuza inanmış veya inandırılmışsınızdır. İkinci bir kötü sonuç da şudur ki; gerçekten saygı duyduğunuz biri yazdıklarınız hakkında negatif bir yorum yaptığında, ister istemez psikolojik yıkıma uğrarsınız. Eleştirilmek bir çeşit idman olarak düşünülmelidir. uzunincebiryol da buna değinmiş, onu öldürmeyen şeyin güçlendirdiğini söylemiş hikayesine giriş yaparken. Ben de kendisini tebrik ediyor ve burdan sesleniyorum: "Güç seninle olsun!" ;)
Önce anlatımdan başlayalım: kitabın çok karakteristik, biraz da dağınık bir dili var aslında. Ama yazarın diğer hikayelerine göz attığımda bunun genel bir şey olmadığını, "Beşte Beş"e özel bir üslup olduğunu gördüm ve hikayenin konusu ile anlatımı arasında bir bütünlük yakalanmaya çalışıldığına karar verip bu çabayı olumlu ve etkileyici buldum. Başlarda yadırgayanlar olacaktır, ama bölümler ilerledikçe hem üsluptaki çılgınlık oranı daha makul seviyelere iniyor ve anlatım rayına oturuyor, hem de okuyucu alışmış oluyor bu dile, son derece hoş geliyor. Mizahi yönü de cabası. Okurken sesli güldüğüm cümleler oldu, yani gayet eğlenceli bir tarz var karşımızda. :)
Kamuran başta olmak üzere kızların isimlerine bayıldım. Meslekleri de çok çeşitli, bu da renklendiriyor hikayeyi, çeşitli mekanlar ekliyor bize. Çünkü kızların biri avukat, biri doktor, biri mühendis, biri öğretmen, biri de (yazarın deyimiyle) "artiz" olmuş. Çeşnisi bol yani. Zaten tanıtımdaki diğer bir dikkat çekici söz de şu: "Seçenekler üstadım, hayatı ilginç kılar." Bir yerden tanıdık geliyor bu cümle, belki de fazlasıyla doğru olduğu içindir. :) Her neyse, alıntı yapmamın sebebi hikayedeki aksiyonunun en kısa özetinin işte bu cümle olması. 16 bölüm boyunca hem bir sürü olay okuyoruz, hem de neredeyse bölüm başına yeni bir karakter çıkıyor karşımıza. Geneli erkek. Bol bol aşk çokgeni göreceğiz gibi bir his hasıl oldu benim içimde bu karakterleri tanırken. Aslında aşk çokgeni sevmeyen bir insanım ama, niyeyse bu mevzunun beni sıkmayacağını hissettim. Belki de karakterler arasındaki romantizm potansiyeli abartıdan uzak ve dozunda olduğu, gerçekçilik katıldığı için.
Yalnız, kaderin bir cilvesi olarak, kızların meslek çeşitliliği bazı dezavantajlar da getirmiş yanında. Çünkü her karakter için iş hayatının kuralları farklı. Bu farkları tespit edip doğru şekilde yansıtabilmek önaraştırma yapmayı zorunlu kılıyor ve ister istemez zorluk seviyesini yükseltiyor hikayenin, hatalara daha açık hale getiriyor. Mesela Nebahat'i ele alalım. Kızımız bilgisayar mühendisi, bilgisayar oyunları yapan bir şirkette çalışıyor; galiba ortak. Ve onun iş hayatı ile ilgili bazı falsolar gözüme çarptı açıkçası. :) Diğer yandan oldukça başarılı bir intörn Edibe profili de var ve bu da yazarın özenli çalıştığını gösteriyor. Elbette bizzat içinde olmadığımız bir ortamı yazıyorsak "sıfır kusur" imkansız bir şey. Dolayısıyla mantık hatasına sebep olup olmadığı gerçek kıstas olmalı, keza bu hikayede de olay akışı etkilenmiyor bu gibi ayrıntılardan.
Karakter yazmanın en zor taraflarından biri de hepsini kendine özel, nevi şahsına münhasır yapabilmektir desem kimse itiraz etmez sanırım. İkinci bir güçlük de bu "Beşte Beş" için. Esas karakter sayısı beş (bir hikaye için riskli denebilecek kadar yüksek bir rakam aslında) ve hepsi de aynı yaşta kızlar olunca, bu karakterlerin özgünlüğünü sağlayabilmek büyük bir meseleye dönüşmüş olmalı. Yazar bunu büyük ölçüde başarmış aslında, her bir kızımız diğerinden farklı kişiliklere sahip, tavırlarında, repliklerinde, bakış açılarında da bunu hissedebiliyorsunuz. Ama bazı karakterlerinin geri planda kalmasına engel olunamamış gibi görünüyor, en azından şimdilik. Mesela ben özellikle Sabire'nin silik kaldığını düşündüm. Evet karakter de dikkat çekmeyen bir kızcağız olarak planlanmış ama, yine de onun tek solo bölümü diğerlerine göre fazlasıyla kısaydı sanki. Edibe'nin hastane maceraları ile Nebahat'in peşinde koştuğu sponsorluk işleri arasında Kamuran ve Zerrin bi parça yer bulabilse de kendine, Sabire epeyce atıl kalmış.
Yan karakterlere gelince... Bu karakterlerde de biraz daha üçüncü boyuta ihtiyaç var. Peki ben ne demek istiyorum? Açıklayayım. :) Daha canlı, daha ele gelir olmaları hikayeye olumlu yönde ciddi bir katkı yapacaktır bence. Realizm açısından eksiklik hissine neden olabiliyor bu durum. Esas karakterlerdeki çeşniyi yan karakterlerde bulabildiğimi söyleyemem. Mesela Zerrin karakterinin annesi Nermin gibi, ya da asistanı ve makyözü ve her şeyi olan Elif, ya da menajeri Hurşit (Ahahhaha isimler efsane :) ).
Yine de esas erkek aday adayları bu değerlendirmemin dışında tutulabilir. Farma hocası süper doktor Serdar Başgan en güçlü yan karakterlerden biri olmuş örneğin. Bence yazar bu karakteri nasıl tasarladığı konusunda kendini bi dinlemeli, karakteri masaya yatırmalı, kesmeli biçmeli. Bu sıralamada ikinciliği Hakan, üçüncülüğü de Mahmut'a veriyorum. Diğer yandan kuaföre giren Kamuran'ın "Kaş bıyık da olacaktı benim." gibi doğal bir cümle kurabilmesi hikayenin esas güçlü yönü ve yan karakterlerin sarstığı gerçekçiliğe üç kata kadar artı puan ekliyor. O yüzden eleştirmen olarak buna değinmek zorunda hissetsem de, okuyucu olarak bana batmadığını gönül rahatlığıyla söyleyebilirim. :)
Velhasıl kelam, renkli baş karakterler, mekan çeşitliliği, beş koldan ilerleyen ama kafa karıştırmayan olay örgüsü ile totalde çok iyi puanlar kaptı benden "Beşte Beş". Yazar "istediğiniz karakteri okuyup diğerlerini atlayabilirsiniz" diyor ama elbette öyle bir şeyi asla tavsiye etmem. Zaten esas karakterler şu an olduğundan daha bağımsız bi seyir izleyemeyeceğine, kader ağlarını yavaş yavaş öreceğine ve ayrı yollar kesişeceğine göre; demek ki yazar ne yaptığını biliyor ve kotaracak bu işi. Kendisine güvenebiliriz. :)
Ekleyebileceğim son iki şey kaldı, onları da madde madde şuraya yazıp bitireyim artık, ziyadesiyle kafa şişirdim:
Bölümler biraz daha akıcı ve ayrıntılı yazılıp uzatılırsa bence çok şükela olur. Bu şekilde tadı damağında kalıyor insanın. :(
Bir de Cem karakterinin resmi yok. Onun eksikliğini hissettim. :)
Ve izninizle çoook beğendiğim bir kaç cümleyi de buraya taşıyıp anlatım gücünü tebrik etmek istiyorum yazarın, böylece veda etmiş de olayım. Umarım yararlı bir şeyler söyleyebilmişimdir. Bir sonraki analizimizde görüşmek üzere, esen kalın efendim... (^_^)
"Ayakları bile o kadar utanmıştı ki, kendisine itaat etmeyi bırakmışlardı."
(Çok sevimli değil mi? ^.^ )
"Boş bir endişeden, hayatınızı değiştirmek adına medet uman iflah olmaz yalancılarsınız siz."
(Asrın tespiti... Çerçeveletip duvara asmalık türden hem de. -_-)
"Zaten unutmasa yürek gençlik yangınlarıyla harabeye döner, bir ömür iflah olmazdı."
(Ağlamak istedim sebepsizce! :'( )
İmza: Nane Molla
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Eleştirsem Roman Olur
Nonfiksi*** Şu an göz attığınız şey, kolektif bir analiz-eleştiri kitabı, tabiri caizse "rehber". Hey hey hey, korkmayın. Rencide etme amacı taşımıyor. Daha iyi olmak isteyen yazar adaylarına elinden geldiğince yol gösterme derdinde sadece. Bir çeşit amme...
