1. (Gelinlik?!)

1.9K 41 7
                                    

Sabah her zamanki gibi annemin çığırmasıyla uyanmıştım.

"Kızım kalksana artık bugün çok işimiz var. Hadi hadi!" diye bağırıp üstümdeki yorganı çekmesiyle sinirle yatakta yüzüstü dönüp kafamı yastığıma gömdüm. Uykum vardı ya benim. Ne işiydi bu sabahın köründe!

"Kız kime diyorum ben? Kalksana!" deyip popomo şaplak atmasıyla çığlık atıp yataktan hoplamış ve odamın zeminine çakılmıştım.

"Ya anne ağlarım bak. Yazık günah değil mi bana? Ne diye sabahın köründe uyandırıyorsun beni?"

"Düğün alışverişine çıkacağız bugün. Bir dünya işimiz var. Kahvaltı yapmaya bile vaktimiz yok doğru düzgün. Hadi çabuk ol. Üstünü giyin ve aşağıya in. Tostunu yedikten sonra çıkacağız."

"Anne ne oluyor böyle. Kimin düğünü var ki bu kadar özen göstermek zorundayız? Daha önce hiçbir akrabamızın düğünü için bu kadar özenmemiştik."

"Çok soru sormada elini çabuk tut." dediğinde oflayarak odadan çıktım ve muftağa doğru ilerledim. Ortada bir haltlar dönüyordu ve annem benden saklıyordu. O kadar belliydi ki ama neyse ki uzun süre benden bir şey saklayamıyordu. Yani yakında öğrenirdim nasıl olsa.

Mutfağa girdiğimde direk masaya ilerledim ve sandalyeyi çekip oturdum. Önümdeki tostu alıp hızlı hızlı yemeye başladığınmda hâlâ annemin ne sakladığı aklımı kurcalıyordu. Kimin düğünü vardı acaba?

"Yedin mi tostunu? Hadi çıkmamız gerek artık." diyerek içeri giren annemin sesiyle elimdeki son tost parçasını da ağzıma tıkıştırıp masadan kalktım.

Odama gidip üstümü değiştirdikten sonra evden çıkmış ve alışveriş merkezine doğru yürümeye başlamıştık.

Yavaş yavaş kışa yaklaştığımız için ağaçların üzerinde yaprak kalmamıştı artık. Kaldırım kenarlarıysa sararmış ve ayrışarak yavaş yavaş yok olmaya başlamış yapraklarla doluydu.

Yürürken hafif hafif esen tatlı rüzgâr, şefkatli bir anne eli gibi yüzümü okşayıp geçerken bir kere daha sonbaharın en güzel mevsim olduğuna karar vermiştim. Sonbahar kesinlikle benim mevsimimdi.

Alışveriş merkezine girer girmez asansöre binip kıyafetlerin olduğu kata çıktık. Etrafta dolanırken bir taraftanda mağazaların vitrinlerine bakıyordum. Cidden güzel kıyafetler vardı ama hiçbirini çok fazla beğenmemiştim. Biraz daha dolandıktan sonra karşıda gördüğüm elbise ise resmen beni büyülemişti. Koşarak mağazanın önüne gittim ve arkamı dönüp anneme "Hadi anne. Bu elbiseyi denemek istiyorum." deyip elbiseyi gösterdim. Evet şu an resmen çocuk gibi davranıyordum ama umrumda değildi. Elbiseye resmen âşık olmuştum.

"Oraya değil yan mağazaya gireceğiz." demesiyle suratımı buruşturup iki taraftaki mağazalara baktım. Bir tarafta spor mağazası bir taraftaysa gelinlikçi vardı.

"Düğüne eşofmanla mı gideceğim anne?" deyip göz devirdiğimde annem yanıma ulaşmıştı. Beni kolumdan tutup "Hayır gelinlikle.." dedikten sonra gelinlikçiye doğru sürüklemeye başlamıştı.

Şu an resmen şaşkınlıktan tepki veremiyecek furumdaydım. Gelinlikle mi demişti? Gelinlikle derken?!

Mağazadan içeri girmiş annem tarafından kabinlerin olduğu tarafa doğru sürüklenirken bir anda hırsla kolumu çekip annemin elinden kurtardım.

"Gelinlikle derken?! Anne sen ne söylediğinin farkında mısın? Ne gelinliği?!"

Annem kaşlarını çatıp bana bakmaya başladığında bende aynı şekilde ona bakıyordum. Biri bana ortada neler döndüğünü açıklamak zorundaydı.

"Evleniyorsun." diyerek tek kelimeyle açıklama yapmasıyla "Kiminle?! Ne evlenmesi ya?! Ben kimseyle evlenemem! Hem ne demek evleniyorsun?! Benim adıma nasıl karar alabiliyorsunuz anne?!"

"Evleniyorsun dedim o kadar. Onca zaman zorluk çektik. Sırf sen oku adam akıllı bir meslek sahibi ol diye. Peki sen ne yaptın. Derslerini umursamadın. Arkadaşlarınla gezip tozmayı seçtin onun yerine ve.. ve sınıfta kaldın. Bizi rezil ettin. Senden önce bizim soyumuzda kimse sınıfta kalmamıştı. Babanıda benide büyük hayal kırıklığına uğrattın Rüveyda!"

"Anne ben.. Suçluyum biliyorum.." dedim hıçkırıklarımın arasından. Gözyaşlarıma engel olamıyordum. "Ama insan sınıfta kaldığı için tanımadığı sevmediği biriyle evlendirilir mi? Ben sizin kızınız değil miyim? Hiç mi acımıyorsunuz bana? Kızınızı ömür boyu sürecek bir mutsuzluğa mahkûm ederken hiç mi içiniz sızlamayacak? Yapmayın n'olur.." diyerek sözlerime devam ettikten sonra hıçkırıklarım iki kat şiddetlenmiş artık nefes alamaz hale gelmiştim.

"Böyle olmasını biz mi istedik Rüveyda? Sen kendi kendini bu hâle düşürdün kızım. Hem biz seni hiç mutsuz olacağın bir hayata mahkûm eder miyiz? Evleneceğin kişi seni çok mutlu edecek emin olabilirsin. Hem tanımadığın biri falanda değil. o yüzden üzülme bu kadar birtanem."

Ağlamaktan sesimin kısılmaya yüz tutmasına rağmen son bir güçle "Ama.." diye itiraz ediyordum ki "Yeter artık. Evleniyorsun o kadar. Herkese davetiyeniz yollandı bile." diyerek sözümü kesmiş ve kalan son umut kırıntılarımı da yok etmişti.

Annem çantasından bir peçete alıp gözyaşlarımı silerken itiraz etmeden öylece kalakalmıştım. Kurtuluşum yoktu işte. Zorla sevmediğim biriyle evlendiriliyordum.

Yanımıza elinde gelinlikle bir kız geldiğinde önce kıza sonra da elindeki gelinliğe baktım ruhsuzca. Ve o gelinlik.. benim hayallerimdeki gelinlikti. Annem bilerek yaptırmıştı demek ki. Benimse o gelinliği giymeye gram hevesim yoktu.

O gelinlik benim hayallerimin gelinliğiydi. Evet ama o gelinliği ben hayallerimdeki erkekle evlenirken giymek istiyordum.

Kız "Buyrun kabine geçelim." dediğinde çıt çıkartmadan kabine girdim ve kızın söylediklerini yaparak gelinliği üzerime giyindim. Dışarı çıkıp aynanın karşısına geçtiğimde artık tepkisiz kalmaya karar veren bedenime rağmen gözümden bir damla yaş süzülüp özgürlüğüne kavuşmuştu. Hayallerimin gelinliği hayatımın katili olacakmış meğer..

Eveeettt. Yeni hikâyemin ilk bölümüyle karşınızdayım. Umarım bu hikâyemde Gay ve Lezbiyen okulu kadar ilgi görür.

Hepinize iyi günler. Seviliyorsunuz..

Karanlık Yol (LGBT) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin