18. (Hastane)

315 15 34
                                    

Çağlar'dan

Akşam üzerine doğru yatakta uzanmış müzik dinlerken Poyraz'ın odaya dalıp "Kalk ve hazırlan. Hastaneye gitmemiz gerek." demesi ile kalkıp dolaptan bana aldığı polarlardan birini giymiştim ve şu anda çıkış kapısına doğru yürüyordum.

Sonunda kapının oraya geldiğimde montumu ve evin anahtarını alıp çıktım ve arabaya doğru ilerledim. Poyraz arabayı çalıştırmış beni bekliyordu. Kendimi arabaya atıp kapıyı kapattığımda da anında gazı köklemişti.

Merakla "Kimin yanına gidiyoruz?" diye sorduğumda "Keşke bir kere de soru sormasan." diyerek karşılık vermesi kaşlarımı çatmama neden olmuştu.

"İyi de bu önemli bir konu ya. Ayrıca asıl keşke sen bir kere olsun terslemesen. Canın istediğinde beni öpüyorsun, oynaşıyorsun. Sonra yine canın istiyor diye beni tersliyorsun. Şimdide kafana göre peşinde sürüklüyorsun. Bıktım senin bu hallerinden. Anladın mı? Bık-tım. Böyle yapacaksan keşke almasaydın beni yanına. Keşke her fırsatta fazlalıkmışım gib-." derken "Güneş vuruldu. Onun yanına gidiyoruz." diyerek sözümü kesmesi ile susup şaşkınlıkla ona döndüm ve "Hangi Güneş?" diye sordum.

"Ben tanımıyorum. Senin tanıdığın Güneş."

"İnanmıyorum! Kim vurmuş çocuğu? Arel mi yoksa?Lanet olsun! O çocuğun da aşkını kullanıyordu. Keşke o da görseydi bunu da kaçıp kurtarsaydı kendini bizim gibi. İyi miymiş şimdi? Durumu nasılmış? Hem sen onu tanımıyorsan vurulduğunu nerden biliyorsun?"

"Bak. Her şeyi hastaneye vardığımızda öğreneceksin. Güneş şu an ameliyatta ve senin şu an için bu kadarını bilmen yeterli. En azından oraya varıncaya kadar sabredebilirsin diye düşünüyorum." dediğinde "Tamam." dedim sadece. Yine çok soru sormuştum ama umurumda değildi. Şu an Güneş'i merak ediyordum çünkü. Ve tabii ki Arel'in nerde olduğunu. Eğer orda olsaydı biz oraya gitmezdik değil mi? Peki orda değilse nerdeydi bu çocuk? Güneş için bir dünya bok yiyen çocuk onu yalnız bırakmış olamazdı.

Kafamda boğuştuğum bir dünya soru ve sonunda ağırmaya başlayan başım ile geçirdiğim kısa bir yolculuğun ardından sonunda vardığımızda, arabadan inmiş ve kilitledikten sonra da hızla hastanenin giriş kapısına doğru yönelmiştik.

İçeri girdiğimizde Güneş'in bulunduğu  ameliyathanenin yerini öğrenmiş ve oraya doğru yürümeye başlamıştık. Bir taraftan da 'Arel orda ise ne tepki veririm acaba?' diye düşünmeden edemiyordum tabii.

Merdivenin son basamaklarınıda çıkıp sonunda ameliyathane bulunan koridora girdiğimizde gördüğüm sarışın kız ile öylece kalakaldım.

Yanlış mı görüyorum? Şu an karşımda gördüğüm kız Rüveyda olamaz değil mi? O olamaz..

Henüz şaşkınlığımı üzerimden atamamışken koşar adım ilerleyip aradaki mesafeyi kapattım ve artık Rüveyda olduğundan emin olduğum kızın karşısına dikildim.

"Rüveyda sen.. Sen onların yanına geri mi döndün?"

"Hayır. Güneş'in vurulduğunu öğrenince buraya geldim." dedikten sonra gülümseyerek boynuma sarıldığında hâlâ yarı şaşkın sarılışına karşılık verdim.

"Seninle bir konuda karar almıştık hatırlıyor musun? İşte şimdi bu yüzden burdayız." dediğinde "Hangi konu?"dedim bende fısıldayarak. Bir taraftan da kaşları çatık bizi izleyen çocuğa bakıyordum.

"İntikam konusu. Neyse bu konuyu konuşacak daha çok vaktimiz olacak." dedikten sonra geri çekildiğinde arkadaki yabancıya döndü ve "Bu arada tanıştırayım. Bu benim sevgilim toprak. Aynı zamanda Poyraz'ın kardeşi.." diyerek sözlerine devam etti.

"Nasıl yani? En başından beri benim için çabalayan sen miydin?"

"Evet. Toprak'ın yanına gittikten sonra senide korumak istedim ve bu konuda Poyraz bize yardımcı oldu sağolsun."

"İyi de Toprak'ı ne ara sevdinde sevgili oldun. Arel'in yanındayken böyle bir şey mümkün olamayacağına göre siz evlenmeden öncesinden falan mı?"

"Evet aynen öyle. Ailem beni evliliğe zorlamadan önce deniyorduk ama evlilik mevzuları falan çıkınca mecburen konuşmayı bıraktık. Daha doğrusu ben Arel'i sevdiğimi söyleyerek onu terk ettim gibi bir şey."

"Oha kızım ya. Neden yaptın ki öyle bir şeyi? Toprak'ın ne kadar zengin ve doğal olarak güçlü olduğu belli. Neden ona yalan söylemek yerine ondan yardım istemedin ki?"

"O zaman ailemi kaybetmekten korkuyordum çünkü ama şu an umurumda değil gördüğün üzere."

"Peki. Her şeyi anladım da neden daha önce bana hiç Toprak'tan bahsetmedin? Bu da yetmezmiş gibi Poyraz'ın bahsetmesine de izin vermedin."

"Aslına bakarsan ben her şeyi hallettikten sonra seninle konuşmak ve kendine düzgün bir hayat kurabilmen için sana yardım etmek istemiştim ama beklenmedik bir şey oldu. Güneş vuruldu ve şimdi burda seninle karşı karşıya gelmek zorunda kaldık."

"Her şeyi iyi niyetle yapmışsın ama keşke bana en başından her şeyi anlatsaydın. Böyle olunca ben senin hakkında yanlış düşündüm. Bana değer verdiğini söylerken yalan söyledin sandım ve sana çok kızdım."

"Biliyorum ama.." derken açılan kapının sesiyle Rüveyda konuşmayı bırakmış ve hep birlikte ameliyathaneden çıkan doktorun yanında bitmiştik.

"Durumu nasıl? Kurtuldu mu?" diye sorduğumda doktor sıkıntı ile nefes verdi ve "Kanamayı uzun uğraşlar sonunda durdurabildik ancak hastanın vücudu çok yıprandı ve durumu hâlâ kritik. Bundan sonrası tamamen hastanın direncine bağlı. O yüzden her şeye hazırlıklı olun." dedikten sonra dönüp gittiğinde hemen ardından yanımıza bir hemşire geldi.

"Hasta için bir kişi refakatçi kalabilir. Kim kalacak? Ona göre refakatçi kartını ona teslim edip diğer hasta yakınlarını dışarı almak zorundayız."

"Bir on beş dakika sonra biri gelse ve refakatçi kartını o zaman sizden teslim almaya gelsek olur mu?" diye sorduğunda hemşire "Tabii ki olur." diyerek karşılık verdi ve hemşire gittikten sonra Toprak telefonunu çıkartıp birilerini aradı. Konuşması bittiğinde de Poyraz'a döndü ve "Çağlar ve Rüveyda'yı evine götür. Bende burayı gelecek adamıma teslim edip geleceğim." dedi.

Daha sonra da Rüveyda ve bana döndü ve "Sizinde konuşacak bir şeyleriniz vardır. Ben gelene kadar konuşsanız iyi edersiniz. Çünkü bir süre daha Poyraz'ın evinde kalacaksın Çağlar ve ben geldiğimde Rüveyda'yı alıp kendi evime götüreceğim." dedi.

Nedense bu çocuğun bana karşı bir ön yargısı olduğunu düşünüyorum. Yani daha doğrusu konuşurkenki ses tonundan dahi bunu hissediyorum ama sevgisine veriyorum. O yüzden çok da umursayacak değilim.

Minik bir geçiş bölümü gibi bir şey yazdım. Bir günde iki bölüm. Muhteşemim değil mi ama ya? Bu arada hikâyemiz 27.06.2017 tarihinde tam bir yaşına girecek be ben o gün hep hayal ettiğim gibi final yapmayı düşünüyorum. O zamana kadarda bölümleri hızlı hızlı yazıp paylaşacağım. Şimdiden haber vermek istedim. Neyse ya umarım beğenmişsinizdir. Küçük bir bölüm olsa da vote verir ve yorum yaparsanız harika olur. Hepinize iyi geceler. Seviliyorsunuzzz.. 💙💙💙

Karanlık Yol (LGBT) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin