5. ("Seni Seviyorum.")

886 29 19
                                    

Arel'den

Sabah uyandığımda içimde bir huzursuzluk vardı. Nedenini bilmiyordum ama kendimi kötü hissediyordum.

Üstümdeki yorganı ittirip yataktan kalktım ve kollarımı iki yana açıp rahatça esnedim. O değil de ne rahat uyumuşum be.

Banyoya girip elimi yüzümü yıkadım ve gerekli işlerimi yapıp çıktım. Aklıma Rüveyda geldiğinde balkona doğru yöneldim ve kapının kilidini açıp içeri girdim. Rüveyda'yı yerde dün akşamki yerinde aynı şekilde yatarken bulmayı beklemesemde, gebermediğini umud ederek ayağımla dürttüm.

Hiç bir tepki alamayınca sert bir şekilde ayağımla onu dürtmeye devam ettim. Bir süre sonra mırıldanmaya başladığında "Kalk artık lan!" diye kükredim. En azından geberip başıma bela olmamıştı. Gerçi öylesi de işime gelirdi ama neyse.

Kükrememin verdiği etkiyle önce irkilmiş sonrasındaysa zorlanarakta olsa gözlerini aralamıştı.

"Ne oluyor? Yarım bıraktığın işi tamamlamaya mı geldin?" diye fısıltı halinde konuştuğunda sesini zorla da olsa duyabilmiştim.

"Saçmalamayı kes." deyip onu kucağıma almak için yeltendiğimde, korkuyla kendini geriye doğru çekmiş ve bunu yaparken acıyla inlemişti.

"Rahat durmazsan canını bundan çok daha fazla yakarım. Aklının hayalinin alamayacağı şeyler yaparım sana Rüveyda. O yüzden rahat dursan iyi edersin." deyip onu uyardıktan sonra kollarımdan birini beline doladım. Diğer kolumu da bacaklarının altından geçirdikten sonra onu kucağıma aldım ve odanın içine götürüp yatağıma yatırdım.

Ben bunları yaparken tek tepkisi sessizce ağlamak ve öylece kollarıma teslim olmak oldu. Ağlamasının sebebi sanırım canının yanmasıydı. Peki bu umurumda mıydı? Tabii ki hayır. Benimle olduğu her gün, her saat canı yanacaktı. Yani alışsa iyi ederdi.

Yataktan uzaklaşıp cebimden telefonumu çıkarttım ve Erol'u aradım. Erol benim en has adamlarımdandı. Her işime koşardı. Beni babamdan üstün tuttuğu için babam onu pek sevmezdi ama ben, ona ne kadar hissettirmesende, onu abim gibi severdim.

İlk çalışta açtığında "Hemen odama gel ve yanında pansuman için malzeme de getir ama kimse malzemeleri görmesin." dedim.

"Peki efendim." diyerek cevap verdiğinde de telefonu kapatıp cebime tıkıştırdım. Gelip şu kızla ilgilense iyi olurdu.

Yaklaşık beş dakika kadar sonra kapı tıklatıldığında "Girin." diye seslendim. Erol elinde ilk yardım çantasıyla ve yüzünde endişeli bir ifadeyle içeri girdiğinde gülümsedim. En azından beni düşünen biri vardı.

"Ben iyiyim Erol. Merak etme." dediğimde gülümsedi ve "Bunu duyduğuma sevindim efendim." diyerek karşılık verdi.

"Ben şimdi çıkıyorum. Rüveyda'nın yaralarına bak ve yemek yediğinden emin ol. Bu yaralardan üçümüzden başka kimsenin haberinin olmasını istemiyorum. Bütün gün odadan çıkmasın ve yanına kimse girmesin. Anne ve babamda dahil."

"Oldu bilin efendim."

"Öyleyse ben çıkıyorum. " deyip omzunu sıktım ve yatağın yanındaki tekli koltuğun üstünden polarımı alıp giyindim.

"Kahvaltı etmeyecek misiniz?"

"Hayır. Yolumun üstündeki bir pastaneden çörek alıp atıştırmayı planlıyorum."

"Anladım efendim. Peki anne veya babanız sizi sorarsa ne söyleyeyim?"

"Bilmediğini söyle. Hadi artık benim gitmem gerek." deyip kapıya doğru yöneldim ve çıkmadan önce "Görüşürüz Erol. Beni idare et." dedim.

Karanlık Yol (LGBT) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin