15. (Kurtarıcı)

349 15 40
                                    

Arel'den

Gözlerimi kırpıştırarak açtığımda başımdaki ağrı ve suratımdaki sızı ile yüzümü buruşturdum. Güneş yanımdaki koltukta oturmuş başı benim yattığım yastığa düşmüş bir şekilde uyuyordu. Muhtemelen beni beklerken uyuyakalmıştı meleğim.

Onu uyandırmamaya dikkat ederek yattığım yerde doğrulup yaslandım ve telefonum nerede diye etrafa bakındım. Fakat hiçbir yerde görünmüyordu ve bunu öğrenmem için Güneş'i uyandırmam şarttı.

Hafiften eğilip yanağına bir öpücük kondurduğumda dudağımdaki yara acımıştı ama umursamadan öpücük kondurarak boynuna doğru inmeye devam ettim. Boynuna ulaşıp uzun bir öpücük kondurduğumda kıkırdayarak gözlerini kırpıştırırdı ve bende geri çekildim. Gözleri ışığa alıştığında olanları yeni idrak etmiş olacak ki direk sarılmak için boynuma atladı.

Ani hareketiyle yaralarım sızlarken acıyla ağzımdan küçük bir inleme kaçırmıştım. Sesimle anında geri çekilip şaşkınlıkla bana bakarken "Özür dilerim. Ben.. unutmuşum. Çok canını yaptım mı?" diye sordu pişmanlık akan ses tonuyla.

"Bir şey yok bebeğim endişelenme." derken bir taraftan da elimi beline atıp rahatlatmak istercesine hafifçe okşamıştım.

"Seni öyle yerde görünce ne kadar korktum bilemezsin. Çağlar'a engel olamadığım için kendimi paramparça etmek istedim." dediğinde belindeki elimi çekip kaşlarım çatılı ona baktım. Bu söylediği şey beni sinirlendirmişti.

"Bir daha asla ağzından böyle bir şey duymak istemiyorum. Ben ne yapıyorsam senin için yapıyorum. Sana bir zarar gelirse dünyayı yakarım lan ben. Sen iyi olacaksın ki bende iyi olayım. O yüzden bir daha öleceğimi bilsen bile asla müdahele etmeyeceksin. Çağlar'a engel olmaya çalışırken sana da zarar verebilirdi biliyorsun. O zaman ne olacaktı hiç düşündün mü? Bak tekrar söylüyorum her ne olursa olsun zarar göreceğin hiçbir olaya dahil olmayacaksın. Söz ver bana."

"Ama.."

"Söz ver dedim!" diye sertçe sözünü kestiğimde o da kaşlarını çattı ve "Tamam lanet olası!" deyip yataktan kalktı. Odadan çıkmak için kapıya doğru yöneldiğinde "Dur." dedim.

"Ne?" diye biraz kızgın biraz da kırgın olduğunu belli eden bir sesle sorduğunda "Telefonumu ver öyle git." diyerek cevap verdim.

Elini cebine atıp sinirle telefonumu çıkartıp bana doğru fırlattığında göğsüme çarpıp kucağıma düşmüştü.

"Kafama atsaydın ya."

"Haklısın. Sen onu hakediyordun. Bir dahakine öyle yaparım." dedikten sonra kapıyı çarpıp çıkmıştı. Ben ise omuz silkip telefonumu açmıştım.

Mâlum ebesini sikmem gereken bir adet piç vardı ve adamlarımı arayıp bir an önce onu buldurtmam gerekti. Ve tabii o kendini bir bok sanan Rüveyda salağını da...

*
Yazar'dan

"Sikeyim! Biri yardım etsin lan bana! Yardım edin! Kimse geçmiyor mu lan bu siktiğimin yerinden! Kurtarın beni bu moruktan!" diye bağırdı Çağlar duyduklarının etkisiyle.

Bunun üzerine balıkçı Çağlar'a tokadı bastı ve hemen Çağlar'ın tişörtünün alt kısmını yırtıp bez parçası ile ağzını bağladı.

"Uslu bir çocuk olursan canını yakmam ama yok ben rahat durmam diyorsan şu sobanın yanında gördüğün odunlarla senin üzerinde çok değişik fantaziler uygularım. Ve inan bana canın tahmin edemeyeceğin kadar çok yanar." dediğinde Çağlar yatakta çırpınıp kollarını kurtarmaya çalışıyordu. Bir taraftan da ağzından duyulan uğultular şüphesiz ettiği küfürlerin susturulmuş halinden başka bir şey değildi.

Karanlık Yol (LGBT) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin