3. (İlk Aldatış!)

1K 30 29
                                    

Rüveyda

Sabah uyandığımda tahmin ettiğim gibi her yerim ağrıyordu. Resmen beni balkonda yatırmıştı o manyak herif! Allah'ım nasıl bir şeye bulaşmıştım ben böyle.

Zorlanarakta olsa ayağa kalkıp yorganı katladım ve kenara koydum. Yastığımıda üzerine koyduğum sırada karnımdan feci derecede bir uğultu yükseldi. Ne kadar da acıkmıştım öyle.

Karnımı ovuşturarak balkondan çıkıp odaya geçtiğimde şaşkınlıkla ağzım açık kalmıştı. Arel yatağında oturmuş bir eliyle telefonuyla uğraşırken diğer elini havada tutuyordu. Ve.. Elinden kan damlayıp yatak çarşafının üstünde minik bir kan gölü oluşturuyordu.

"Arel! Ne yapıyorsun?! Elin.." diye çığırıp yanına koştuğumda, başını telefonundan kaldırıp bana baktı.

"Senin burda ne işin var? Sana kim odaya girebilirsin dedi ki?!" dediğinde umursamadan yaralı elini tuttum ve yarasının çok derin olup olmadığına baktım. Fazla derin sayılmazdı.

"Eline ne yaptın böyle? Çok acıyor mu?"

"Sanane kızım seni ilgilendiriyor mu?" deyip elini çektiğinde kaşlarımı çatarak ona baktım.

"Bırakta sana yardım edeyim."

"Senin yardımına ihtiyacım yok! Düşman olduğumuzu unutma Rüveyda!" deyip hızla yataktan kalkıp banyoya gittiğinde arkasından öylece bakakalmıştım. Ben sadece yardım etmek istemiştim! Ama gerizekâlılık bende işte! Böyle bir hayvana neden yardım etmeye çalışmıştım ki! Bu bana iyi bir ders olmalıydı.

Arel'i boşverip sinirle balkona dömdüğümde ne bok yediği umrumda bile değildi. Yardımımı istemiyorsa keyfi bilirdi.

Katladığım yorganın üstüne oturup manzarayı izlemeye başladığımda birazda olsa sinirim geçmeye ve huzurla dolmaya başlamıştım. Sonuçta bir kere dünyaya geliyordum. Bu hayatımı bir daha kim bana geri verecekti ki. Kimse için kendimi üzmeye değmezdi işte. Hiçkimse için..

Balkonun kapısı açıldığında başımı o tarafa çevirdim. Elinde sargı bezi ve çatık kaşlarıyla bana bakan Arel'i gördüğümde bende kaşlarımı çatıp aynı şekilde ona bakmaya başladım.

Kollarımı önümde kavuşturup ağırlığımı tek ayağımın üstüne verdikten sonra "Ne istiyorsun?" diye sorduğumda gözlerindeki nefrete azda olsa şaşkınlıkta karışmıştı.

"Bu afralar tafralar ne lan? Nerde olduğunu ve kim olduğunu unutma sakın. Haddini bil. Sen kim oluyorsun da bana dikleniyorsun lan?! Canın yansın istiyorsan açık açık söyle. Böyle yürek yemiş gibi davranmana gerek yok." dediğinde yutkundum. Cidden bu cesaret de nerden gelmişti böyle?

"Be.. Ben sadece.."

"Kes sesini de şu sargı bezini elime sar. Sesin midemi bulandırıyor."

Elinden sargı bezini alıp pansuman yaptığı yaralı eline sarmaya başladığımda çıtını çıkartmadan işimi bitirmemi bekliyordu. Sonunda işimi bitirip ayağa kalktığımda yüzüme bile bakmadan "Üstünü değiştirip aşağıya in ve kahvaltını yap. Sonra tekrar balkona gelip oturacaksın ve benden izin almadığın sürece balkondan çıkmayacaksın. Benim ne zaman geleceğim belli olmaz. Eğer erken gelmezsem sadece yemek yemek için balkondan çıkabilirsin." dedi ve çıkıp gitti. Bense ikinci defa ardından öylece bakakalmıştım.

Arel'den

Sonunda evden çıkmayı başarıp kendimi sokağa attığımda derin bir nefes almış ve Okan'ı aramıştım. Ardından arabama atlayıp onun evine gittim ve birkaç arkadaş daha çağırdıktan sonra sohpet ederek, aksiyon filmi izleyip patlamış mısır yiyerek ve hayatımızdaki olaylarla ilgili konuşup birbirimize tüyo vererek akşama kadar vakit geçirdikten sonra sıkıldığımı hissedip evden çıktım ve bara doğru yola koyuldum. Bu gece biraz olsun kafa dağıtmak için bara gitmeye karar vermiştim. İçipte bir şeyleri unutmaya ihtiyacım vardı işte.

Karanlık Yol (LGBT) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin