14. (Mezarlık)

390 18 123
                                    

Çağlar'dan

"Odaya giripte beni göremeyince nerede bu kız diye düşündün, değil mi Çağlar? Bu mektubu sen bulacaksın biliyorum. Senden başka kimse umursamıyor beni çünkü. Sen bu mektubu okurken benim nerede olduğum düşüneceğin en son şey bile olmasın. Çünkü  inan bana zerre önemi yok.

Olay şu ki ben gitme vaktimin geldiğini anladım artık. O evde daha fazla kalıp ne senin ne de diğerlerinin hayatını mahvetmemem gerektiğini fark ettim. Belki bilerek hiçbir şey yapmadım ama önemli olan sonuç değil mi?

Senden özür dilerim Çağlar. Tüm bunları yaşamana ben sebep oldum. Ben ve ailem..

İstemediğin halde bir sürü şey yaptırdı sana Arel. İstemediğin bir sürü şeyi yaşamak zorunda kaldın. Dün gece yaşadığın şey ise benim için son noktaydı.

Dün bütün gece ağladım biliyor musun?  Sana üzüldüğümden, kendime üzüldüğümden ama en çokta sana karşı bir şeyler hissettiğimden.

Yanlış okumadın maalesef. Bir bu eksikti boktan hayatımda diye düşündün biliyorum ama elimde değildi. Hatta dün geceye kadar hislerimin farkında bile değildim biliyor musun?

Her şey için çok üzgünüm ama bak gidiyorum artık hayatından. Bu saçma sapan oyuna dahil olmak zorunda değilsin bundan sonra. Kendine bir yol çizip o yolda yürüyebileceksin.

Bu saçmalığa dahil olduğun andan beri bunu çok istedin biliyorum. Bende çok istedim çünkü. Umarım bundan sonra en güzel günler seninle olur. Mutlu olmanı her şeyden çok istiyorum. Bir gün uygun ortam bulabilirsem seni ziyarete gelirim belki. O zamana kadar kendine çok iyi bak olur mu? Hoşçakal."

Okuduklarımın etkisiyle sinirden ellerim titrerken önümde duran sehpaya bir tekme savurdum. Sehpa ve üzerindeki her şey gürültüyle yere düşerken kendimi arkamdaki koltuğun üzerine atıp elimdeki mektuba baktım uzun uzun. Nasıl yapabilmişti böyle bir şeyi? Gidecek bir yeri var mıydı acaba? Olsaydı şimdiye kadar çoktan gitmiş olmaz mıydı? Off Rüveyda off. Nereye gittin be kızım? Ne haldesin şu an kim bilir. Umarım iyisindir. Umarım.

"O ne?" dediğinde yanımda dikilen Barse'ye döndüm sinirle.

"Seni ilgilendirmez. Siktir git!" dediğimde "Ne diyorsun lan sen. Kendine gel." dedi kapının ağzında dikilen Arel. Orda olduğunu bile farketmemiştim oysaki.  Gerçi umrumda da değildi.

"Gelmezsem ne olacak? Söylesene ne yapacaksın." dedikten sonra ayağa kalkıp önümde duran Barse'yi kenara ittirdim ve karşısına dikildim.

"Yürek yedin sen herhalde sabah sabah."

"Yoo benim bir şey yediğim yok ama birazdan sen bir şey yiyeceksin."

"Öyle mi? Neymiş o?" diye alayla sorduğunda sırıtarak "İşte bu." dedim ve suratının ortasına yumruğu geçirdim. Kısa bir süre afalladıktan sonra o da bana doğru bir yumruk savurmuştu. Ardından birbirimize girmemizde kaçınılmaz olmuştu tabii.

Bir süre sonra gürültüden dolayı odaya dalan Güneş ve Barse çığlık çığlığa bizi ayırmaya çalışırken bense umursamazca altımda çırpınan Arel'i  yumruklamaya devam ediyordum. Yüzü kanla boyanmış olsa bile attığım her yumrukta öfkem azalmak yerine daha da artıyordu. Sinirlenmemin normal olduğunu biliyordum ama şu an neden bu kadar aşırı sinirlendiğimi anlayamıyordum.

Sonunda altımda çırpınmayı bıraktığında bayıldığını anlayarak iki yumruk daha attım ve üzerinden kalktım. Güneş anında yanına çöküp ağlamaya başladığında bir taraftan da onu kendine getirmeye çalışıyordu. Barse ise korkuyla bana bakıyordu.

Karanlık Yol (LGBT) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin