BÖLÜM 7

18.4K 1.1K 155
                                    

BÖLÜM 7

ŞİDDETLE BAŞLAYAN HAZLAR

     Max'sin ela gözlerindeki öfkeyi görünce irkildim. Çünkü bu zamana kadar  hiç kimseye öfke dolu bakışlar atamamıştım. Bizden bu denli nefret etmelerinin tek sebebi dişi veya erkek olmamamız mı? Bir cinsiyete sahip olsaydık bize saygı duyarlar mıydı? Bu saçma sorular içerisinde kıvranırken Yeşil, uzun boylu Max'sin boynuna sarıldı. Gri elleriyle boğazını kavradı ve sıktı. Ayağım hala ateş gibi yanıyordu.

Yeşil ''Dur!'' diye bağırdım. Durmadı.

''Pis cinsiyetli'' dedi Yeşil.

''Onu öldüreceksin, dur lütfen!'' diye haykırdım.

Yeşil, uzun boylu çocuğun boğazını öylesine sıkıyordu ki gri ellerindeki bütün damarları net bir şekilde görebiliyordum.

''Dur!'' diye bağırdı babam. Kaybettiği özveriyi kazanmak için derin nefes aldı Yeşil. Yeşil'in düzensiz soluklarını duyuyordum.

Kısacık ömrümüz boyunca insanlara zarar veren biri olmamıştık. Annemiz, babamız ve Lee anne haricinde zaman geçirdiğimiz pek fazla cinsiyetli yoktu.

Olduğu yerde kaldı Yeşil. Hareket etmeyi kesti.

''İnsanları rahat bırakın.'' dedi babam. Derin nefes alışlarım bir an için duraksadı.

Buradaki, insanlara zarar vermeyi biz istememiştik.

Cinsiyetsiz olmayı da biz istememiştik. Seçme şansımız yoktu.

Babam bize hakaret etmeyi hep istemişti. Babama göre başına gelen tüm tatsız olayların sorumlusu bizdik.

''Yürüyün, buradan gidelim.'' dedi babam öfkeyle.

Ayağa kalkıp yürümeye çalışıyordum. Fakat henüz adım atamadan çamurun üzerine düştüm.

''Başımıza gelecek olan felaketin farkında mısınız?'' dedi babam.

Yeşil, gri ikinci el olan cüppesinden bir parça kopardı ve yaralı bacağımı sardı. Daha önce hiçbir yerim kanamamıştı. Kendi kanımın rengini ilk kez görüyordum. Cüppem gibi griydi kanım. Katı, ve gri kan. Annemin ekmek dilimlerken parmağını kesişini anımsadım. Bıçak işaret parmağıyla buluşmuştu ve kırmızı bir sıvı akmaya başlamıştı. Bizi, kan rengimiz bile cinsiyetlilerden ayırıyordu.

Yapımız farklıydı. Damarlarımızda dolaşan kan bile farklıydı.

Yeşil, yürüyemeyeceğimi anlayınca güçlü kollarıyla beni kucaklayıp nemli toprak kokusundan kurtardı. Zenon çiftliğinden ayrılıp sinek kasabasındaki evimize doğru yol aldık. Babam tek kelime etmeden en önde yürüyordu.

Yeşil'e sıkıca sarılıp beni yol boyunca kucağında taşıdığı için minnet duyuyordum. Yüzümü yüzüne yasladım. İçim burkuldu. İlk kez kendimi bu denli kötü hissettim.

''Onu hastaneye götürmeliyiz?'' diye haykırdı Yeşil. Babam bizi umursamadı, kanlar içerisindeki bacağımı umursamadı.

''Bir doktora görünse iyi olur'' dedi Yeşil bin bir umutla. Babam duruşunu bozmadan yoluna devam etti. Elimle Yeşil'in ağzını kapatıp, konuşmasını engelledim. Yeşilin sıcak nefesi parmak boğumlarımı okşadı.

''Ben iyiyim, canım yanmıyor'' Dedim. Şuan dünyanın en yalancı insanıydım belki de.

''Üzülme'' dedi Yeşil. Üzülmemek için çabaladım ancak başarılı olamadım.

Cinsiyetsiz ve Sulh SırdaşlığıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin